ben sensiz birer hiçiz
ama her şeyiz birlikte
Tillsammans Är Vi Allt/Shining
Prozac Artık Yetmediğinde/Niklas Kvarforth
Marjinal Kitaplar, 2014
Dürtü duyarız, bu bir arzu olur, arzu talep eder ve ideolojik olarak örgütlendiği için objeye ulaşır. Bundan sonra ise zevk duymaya gayret eder ama asla haz duyamaz. Çünkü haz imkânsızdır, nedeni ortada bir talep olmasıdır. Talep ettiği andan itibaren o beden ya da madde sahip olunacak bir hedef haline gelir. İşte asıl sıkıntı buradadır. Çünkü sahip olmak imkânsızdır.
incit beni, gel incit beni
ah, muhteşem karamsarlık
mahrum et beni özgürlüğümden
alt üst et hayatımı
Bir kıvılcım patlar, giderek büyür, bir alev topu olur ve sonunda yeterince şiddetliyse ormanları talan edecek bir yangın çıkar. İşte bu yangının başladığı yerde Arzu’nun ayak izleri vardır. Bu ayak izleri hayatın her alanına bulaşmıştır bulaşmasına ancak sanatla yapılacak bir örnekleme estetik kaygılarımızı depreştirir, belki de haz verir.
Shining’in Tillsammans Är Vi Allt (Birlikte Herşeyiz Biz) parçası, çarpıcı sözleri ve özellikle video klibinin metaforik zenginliğiyle bu konuya ilgi çekici bir örnek olabilir. Klipteki en dikkat çekici metafor, bir arzu nesnesi olarak tanımlanmış kadın bedenidir ve evlilik sözleşmesiyle sahip olunacak bir maddiyata indirgendiği gösterilir. Oysa sahip olma asla gerçekleşmez. Klibin sonuna doğru arzu adamı tutsak eder ve bağımlı kılar. Arzunun doğasındaki yüksek gerilim sanki bir tuzak gibidir. Bağımlılık, arzuya hizmet eden bir bileşen gibi davranır, klipte kendisini gelinlik giymiş genç bir kadın olarak bembeyaz bir saflıkta, masum bir şekilde tanıtır. Bu masum beyazlık alt metinde uyuşturucuya da göndermeler yapmakta ve uyuşturucuyu, bağımlılık tanımı altında kadında kişileştirmektedir. Kadının ya da uyuşturucunun uyandırdığı dürtü zamanla büyür. Ardından sahne giderek kana bulanır. O an arzunun yüreğinize tırnaklarını batırdığını hissedersiniz. Oldukça tanıdık bir hikâyedir bu. Geriye arzunun etinizle birlikte ruhunuzu karanlık dehlizlerde sürüklemesi kalır. Hem de hiç tatmin olmama, arzunun devam etmesi adına tatmin olmayı istememe pahasına. İşte bu, boşluğun keşfedildiği yerdir. Bu boşluk içinde arzu talep eder ve talebini acı içinde yaşar. Nedir mi bu boşluk? Ona jouissance denir…
Zevk Bittiği Yerde Yerini Acıya Mı Bırakır?
Zevkin yerini acıya bıraktığı söylenebilir. Ama esas problem zevkin hazza ulaşma şansı olmamasındadır. Zevk ile haz arasında doğal bir boşluk, uçurum vardır ve 20.yy psikanalistlerinden Lacan, bu boşluğu ifade etmek üzere psikanalize jouissance terimini kazandırmıştır. Jouissance tatminin imkânsız olduğunu anlatır. Neden mi? Çünkü arzunun gerçekleştirilmesi, tatmin edildiği anlamına gelmez. Arzunun kendisi tekrar tekrar üretilerek dairesel hareketine devam eder.
Haz düşük gerilim, zevk ise azami gerilim midir?
al bütün umutlarımı, düşlerimi
beklentilerimi al “bizim” geleceğimize dair
lanet olası bir enkaza çevir
benim kutsal yol göstericim ölüm
Haz talep etmediği için düşük dozda akar gider, zevk ise doruk yaşar. Zevkin yolu nasıl olur da ölümle kesişir? İşte burada gündelik hayatta sık sık deneyimleme imkânımızın olduğu yaşamla ölüm arasında gidip gelme durumu örnek verilebilir belki. Psikanaliz yazılarıyla tanınan Slavoj Žižek’in haz ile zevk ayrımına dair verdiği bir örnek vardır; salıncakta sallanırken ortaya çıkan dinginlik ve rahatlamayla hazzı deneyimleyen çocuk, çıktığı yüksek bir yerden baş dönmesiyle düşecekmiş gibi yaptığında zevk deneyimini yaşar. Zevk deneyiminin hemen akabinde gerçekleşebilecek ölüm olasılığı, zevkin bedenin ya da zihnin sınırlarının sınandığı azami bir hal olduğunu gösterir. İşte bu nedenle ölüm ve seks dürtüleri içlerinde oynaşan bu çok güçlü uyuşturucunun dilsiz ve hükmedici zevk yükünün etkisi altındadır.
Belki de bu çıkarımların etkisiyle Dante, İlahi Komedya’da Araf’ın son üç çemberinde (Açgözlülük, Oburluk, Şehvet) bir şeye ya da birine duyulan aşırı ve hastalıklı aşktan muzdarip kişilerden bahseder. 7. ve son çemberde şehvet günahı vardır; burada günahkârlar uçsuz bucaksız ateşten duvarda canla canlı yanmakta, alevler onları küle dönüştürmemekte ama sonsuz bir ıstırapta cezalandırmaktadır. Ruhlar adeta jouissance’ı deneyimlerler burada.
Birlikte Herşeyiz Biz parçası, ben, siz okuyucular, ilişkilerimiz, etkilenimlerimiz, bu yazı, hava olayları kendi içinde çalkantılıdır. Zaten doğanın kuralı sabit bir çekim noktası etrafında dengeli bir salınım değil, başlangıç koşullarına duyarlı, ancak bir düzenin sınırları içindeki kaotik bir dağılmadır.
İyi seyirler…
Zeynep Çolakoğlu
Emeginize sağlık…