Türkiye maalesef pek çok alanda vasatlar ülkesine haline geldi. Vasatın, sıradanın haddinden fazla övüldüğü bir dönemdeyiz. Peki, kendi alanında harika işlere imza atanlar yok mu? Elbette ki var. Türkiye’de parfüm sektöründe istikrarlı bir şekilde önemli başarılara imza atan, global anlamda bizi gururlandıran Nishane de bu markalardan biri. Kuruldukları ilk günden itibaren “dünyada ses getirmeyi” amaçlayan markanın kurucuları Murat Katran ve Mert Güzel’le 2014’de ilk kez bir araya geldiğimizde “Biz dünya markası olacağız” diyorlardı, ikili oldukça iddialıydı.
2014 yılında çıkardıkları “Cologne Parfumée” serisi gelecek için umut vericiydi, üzerinde 3 sene çalıştıkları 16 parfümden oluşan, “Koleksiyonumuzda İstanbul’a dair her parçanın yer almasını istedik. Ürünlerimizi ortaya koyarken İstanbul gibi dünyaya tam ortadan baktık. Ne Doğulu ne de Batılı parfümler yaptık” dedikleri “Extrait de Parfum” serisiyle de dünya niş parfüm piyasasında oldukça beğenildiler. Global anlamda en prestijli parfümevlerinde ürünleri satılmaya başlandı ve The New York Times onları “Dünyanın en güçlü beş parfümevinden biri” olarak gösterdi. Sonrasında da “Rumi”, “Le Petit Prince”, “Shadow Play Collection” ve “No Boundaries” serileriyle ivmeleri daha da yukarı çıktı.
Sıfırdan başlayıp 6 yılda dünyada saygın bir konuma gelmeyi başardılar. Bunu da parfümleri, konseptleri ve çalıştıkları prestijli parfümörlerle ama en önemlisi kendi yaptıkları işe olan inançlarıyla başardılar. 2014’de “Biz bu yola baş koyduk” diyen ikili, bu cümlenin hakkını verdi… Bir buçuk yıldır üzerinde titizlikle çalıştıkları yeni parfümleri Nanshe ve Ege’yi geçen ay parfümseverlerin beğenisini sundular. Cecile Zarokian’ın tasarladığı gül temalı Nanshe ve Ilias Ermenidis’in imzasını taşıyan yeşil ve maviyi hissettiren Ege’yi mutlaka koklamalısınız.
Nishane’nin iki yeni parfümünün dumanı henüz üzerinde tüterken onlar tabii ki yan gelip yatmıyorlar. Yeni projeleri için çalışıyorlar. Murat Katran ve Mert Güzel’i Nishane’nin ofisinde ziyaret ettik. Nishane parfümlerle hikaye anlatma fikrini, şişelerinin üzerinde yazan şehir isimlerin hikayesini ve 5 yılda kat ettikleri mesafeyi anlattılar.
Bana bir hikaye anlat
2015 yılında ilk lansmanımızı yaptıktan sonra parfümlerimizle ses getirdik. İnsanlar kokularımızı beğendiler ve 2016 itibariyle parfümlerle hikayelerle anlatmaya başladık. Mevlana şiirinden ilham alan bir koleksiyon yaptık. O kokuların ardından gölge oyunu Karagöz-Hacivat ve Zenne’yi ele aldık. Üçü de farklı karakterler ve bu karakterleri parfümlerle anlattık. Normalde de bilirsiniz Karagöz ve Hacivat sahnede iki farklı karakteri temsil eder. Karagöz ve Hacivat parfümlerinin formüllerinin yüzde 60’ı aynı aslında burada da “İnsan ne kadar farklı özelliklere sahip olsa da özü aynıdır, farklılıklarımıza rağmen beraber yaşayabiliriz” demek istedik.
New King Hacivat
Hikaye anlatmanın keyfini aldıkça bu yoldan ilerledik. Hacivat, yurtdışında satış rekoru kıran bir parfüm oldu. Bu başarının ardından işimiz daha kolay hale geldi ama ufak tefek de olsa can sıkıcı ırkçı olaylar da yaşadık. Parfümü satın alıp kasada “Made in Turkey” yazısını görüp bırakan insanlar olduğunu duyduk. Bunların sayısı çok değil ama şu bir gerçek parfüm dünyasında bir Türk markası olmak kolay değil.
Önemli olan ne yaptığın
Karagöz- Hacivat’da da farklı geçmişlerden gelseniz bile ortak noktalarımız olduğunu vurgulamıştık. Bunu bir sonraki çalışmamız olan Küçük Prens koleksiyonunda da yaptık. Orada Küçük Prens’in yaşadığı B-612 gezegenini bulan Türk astronomdan bahsediliyor ama buluşuyla ilgili sunum yaparken adamın geleneksel, islami kıyafetlerinden dolayı Batılı bilim insanlarına benzemediği için buluşunu ciddiye almıyorlar ama daha sonra aynı adam daha Avrupai bir kıyafetle sunumu yaptığında ciddiye alınıyor. Ve B-612 gezegeninin varlığını kabul ediyorlar. Biz de dış görünüşünüzün, nereden geldiğinizin önemi olmadığını önemli olanın ortaya koyduğu iş olduğunu gösteriyoruz.
Dünya haritası şişelerde
İnsanlar, “Eskiden şişelerinizde İstanbul yazıyordu, şimdi neden farklı şehirlerin isimleri var?” diye merak edip soruyorlar. Biz İstanbul çıkışlı, küresel bir markayız ve dünyanın her kıtasında varız. 80’den fazla ülkede direkt olarak ürünleri satılan bir markayız. Etkilendiğimiz yerler var, mesela Şangay. Wulong Cha, onların yeşil çay seremonisinden etkilenip yaptığımız bir koku. Sultan Vetiver’in şişesinde de Mumbai yazıyor. Onun içinde Hindistan’dan gelen vetiver ağırlıktadır. En ikonik, dünyanın her tarafından en çok satılan kokumuz Hacivat’ın şişesinde de halen İstanbul yazıyor. Ani de Paris’de yaratıldığı için onun üzerinde Paris yazar. Kısacası bir parfümün kreatif aşamasında bizi etkileyen bir şehir varsa ya da bir şehirden besleniyorsak şişenin üzerine de onun adını yazıyoruz. Yani bir nevi hikaye anlatıcılığı orada da devam ediyor.
Ali Mert Alan