Knut Hamsun: Son Bölüm

Bir zaman yürüdükten sonra yine bir süre yürüyoruz, bir gün gidiyor, sonra bir gece gidiyoruz ve sonunda ertesi günün şafağında tatlılıkla barış ve ciddiyetle öldürülüyoruz. Son bölümü ölüm, hayatın romanı bu. Öylesine mistik ki her şey! Bizler, aslında, sadece kıvılcım bekleyen, patlayıcı bir madde gibiyiz, patlamadan sonra sessiz yatıyoruz, sessizlikten daha sessiz ve ölüyüz.” (sayfa 206)

Son Bölüm, Eylül 2020’de Barış Şehri’nin tasarladığı yeni kapağıyla Timaş Yayınları tarafından yeniden basıldı. Knut Hamsun kitaplığında yeni kapağıyla yerini aldı. Hayatta her tadı tatmış olan Hamsun’un okuyucusuna gerçekleri gösterdiği bir kitap daha…

Knut Hamsun, hayatı boyunca çok çetrefilli yollardan geçti. Genç yaşta hayatın insafsızlığını ve acımasızlığını öğrenen Hamsun’un edebiyatta yükselişi yoksulluk çektiği günlerde başladı. Parası tükenen Hamsun, Erasmus Zahl adlı tüccarın yanına gitti. Birçok gence yardım etmiş olan bu tüccar yardımını esirgemedi. Daha önce yazdığı mektupları yaktı, makale ve yazılarını sattı ancak kazandığı para yine tükendi. Bu yoksulluğun sonunda ‘Açlık’ adlı romanı yazdı ve yükselişi böyle başladı.

Hermann Hesse, Knut Hamsun için “O, ansızın bir uçuruma yuvarlanabilir, bir kavgada ölebilir yahut insanlardan uzak, tenha bir Fijord’da boğulabilir veya bir çilingir sofrasında yığılıp kalabilir. Ama öyle ormanlar içinde sessiz, sakin ren geyiklerini seyrederken çıkıp gitmesi dünyadan… Hayır, hayır gönlüm bu sonu Hamsun’a yakıştıramaz.” der. Knut Hamsun hayatı boyunca asla yılmadı, çabaladı, gezdi, gördü, sevdi, yaşadı ve yazmak için uğraştı. Verem hastalığına yakalandı ve Norveç’te gömüleyim diyerek Norveç’e doğru yola çıktı. Birkaç ay ömrü kaldı denmesine rağmen Knut Hamsun Norveç’e yolculuğu süresinde herkese sürpriz olacak şekilde iyileşti. Hayatı böyle sürprizlerle geçen Hamsun’un sessiz sedasız ölümünü kimse ona yakıştıramadı.

Ölümü gözlerinde büyütenler zenginler ve güçlülerdir en çok. Yoksulların itirazı yoktur ölüme, hatta bazen kendileri çağırırlar: Gelsin ölüm, neredesin son bölüm!” (sayfa 208)

Son Bölüm, hayatın son bölümünü, ölümü en net biçimde işaret ediyor. Knut Hamsun’un en karamsar ve karanlık temaya sahip romanı olduğunu söylesek yeridir. Kitapta ölüm insanlara çok yakın ama bir köşede bekliyor. Vakti geldiğinde de birden ortaya çıkıyor. İnsanoğlu bu gerçeği hep unutuyor, ölüm bizi yakından izliyor ve son vuruşunu yaptığında fark ediyoruz ne kadar ince bir iple yaşama bağlı olduğumuzu.

Romanda çeşitli yönleriyle öne çıkabilecek bir sürü karakter olmasına rağmen belirli bir karakter yok. Varlıklı ve soylu olan bu karakterler Torahus Sanatoryumu’nda konaklamaya gelirler ve roman bu şekilde başlar. Sanatoryumun yakınlarında çiftçi olan Daniel ve sanatoryumun konukları yüzlerini doğaya, yeşile, sessizliğe çevirirler. Hastalıklarla ve dertlerle boğuşan sanatoryum konukları şifayı doğada ve Daniel’in çiftliğinde bulur. Zamanla karakterlerin yaşam hikâyelerini öğreniriz.

Bana kalırsa karakterler arasında en dikkat çekici olan kişi İntiharcı. Diğer karakterler huzurlu günler geçirmek için sanatoryumda kalıyor ancak İntiharcı ölümünü hızlandırmaya gelmiş gibi. Akışına bırakmak yerine kendisi halletmek istiyor. Sona kavuşmak için can atıyor. Diğer konukların keyfini kaçırmaktan zevk alıyor. İntiharcı, ölümün onu kıskanacağı şekilde yaşamına son vermek istiyor. Üzerine fazla düşünmeden öylesine kurduğu cümleleri kimse pek ciddiye almıyor ancak ölümle ilgili bu cümleler insanı anlık donduruyor. Ölmeyi hem çok istiyor hem de ömrünü uzatabilmek, huzurlu günler yaşamak isteyen konuklarla birlikte sanatoryumda konaklamaya devam ediyor.

Her gün ortalarda dolaşır, yaşayamayacak durumda olduğunuzu gösterirsiniz. Bir yerde oturmayı, gözlerinizi kırpıştırmayı, sigara içmeyi, ne iyilik ne de kötülük etmemeyi önemli işler sanırsınız. Fakat Tanrım, hayır, siz böylece lüzumlu bir şey, bir bildiri, ortak bir değer, bir serçeye günlük yiyecek, bir çocuğa biraz masal… Yapmıyor, sağlamıyor, yaratmıyorsunuz ki!” (sayfa 177)

Knut Hamsun’un kitaplarını çeviren Behçet Necatigil, ‘Hamsun’u çevirmek benim için şiir yazmak gibi bir şey’ der. Konusu ne olursa olsun okuması da o kadar keyifliydi.

Hamsun’un geriye bıraktığı diğer eserleri kadar dikkat çekmese de Son Bölüm, unuttuğumuz sonu ve gerçekleri olabildiğince sade cümlelerle yüzümüze vuruyor.

Berfin İnan