by
on
under ,
tagged ,
Permalink

İndigo: İnsanlara savaşmak zorunda olmadıklarını anlatıyorum

 filhakikat-İndigo İnsanlara savaşmak zorunda olmadıklarını anlatıyorum

İstanbul’da durup dururken, İzmir’in Yeraltı Rap Dünya’sına daldım. Müziğini pekçok beğendiğim İndigo ile “Rap, Otuz beş buçuk, organizasyonlar, Martı Jonathan” ve dahası üstüne dolu dolu bir röportaj gerçekleştirdim.

 

“Çok kısıtlı bir çevrem ve anlatmak istediğim milyonlarca şeyim var kafamdan geçen… Rap, düşüncelerimi toparlayıp kompozisyonlar halinde iletmemi sağlıyor insanlara ve bunu hayatımdaki çok şeyden daha fazla seviyorum.” İNDİGO

İndigo kimdir?

Hissettiğini yaşamayı kendine şiyar edinmiş, bu yüzden de  otuz yaş bunalımını ciddi anlamda yaşayan düz bir adamdır. Hayatın sonrasına inanmadığı için tek şansının burada iyi vakit geçirmek olduğuna inanan bir rapçidir.

Bilmeyenler vardır; aslında “İndigo Çocuklar” isimli kitaptan esinlenerek bu ismi aldınız. Nedenini anlatır mısınız?

On sekiz  yaşında Öss’den  birkaç gün önce bir kutu tantum içip tuhaf iki gece geçirip eve geldikten sonra annem verdi o kitabı bana… Daha hayattan ne istediğimi bilmem gerektiğini bilmediğim yaşlardaydım ve kitabı bana veren annem olduğu için tabii ki ciddiye almadım. Okumayı reddettim çünkü ebeveynlerimin her hareketinin algımı yönetmeye yönelik olduğunu düşünüyordum. Birkaç ay sonra o kitabı okudum sonra tekrar okudum ve dedim ki ben hatalı üretim değilim, dünyada işlerin işleyişi yanlış…

Neden müzik, neden rap diye sorsam? Özellikle rap müziğin sizin için ifade ettikleri ve size sağladığı açarlar nelerdir?

Neden müzik, demek yanlış olur çünkü ben sadece rap yapabilen ve rap dinleyen biriyim. Onun dışında sadece reggae dinleyebiliyorum. Evet, diyeceksin ki bir müzisyenin müzikal algıları nasıl kapalı olur: valla ben sorgulamayı bıraktım bunun sebebini. Hatta; bu ülkedeki bütün rapçiler ben rap dinlemiyorum, derken bir tane de “Sadece rap dinliyorum” diyen bir rapçi olsun diye de bir savunma argümanı geliştirdim kendi kendime. Çocukken tutuldum, bir daha da bırakamadım. Şu an sahip olduğum kimlikten rapçiliği çıkarırsak muhtemelen katlanamayacağım bir yalnızlık kalır ortada. Çünkü çok kısıtlı bir çevrem ve anlatmak istediğim milyonlarca şeyim var kafamdan geçen… Rap, düşüncelerimi toparlayıp kompozisyonlar halinde iletmemi sağlıyor insanlara ve bunu hayatımdaki çok şeyden daha fazla seviyorum.

İndigo olarak, kendi müziğinizle ilgili neler düşünüyorsunuz?
İçerik ilgi çekici olsa da, biçimiyle biraz daha ilgilenilmeli ve sound olarak zayıf. Bunun sebebi de hâlâ düşük bir teknolojiyle iş yapmamız. Ama hissediyorum, çok güzel stüdyolarda bir şeyler kaydetmenin zamanı geldi.

İndigo İnsanlara savaşmak zorunda olmadıklarını anlatıyorum2
İndigo demişken, “Martı Jonathan” dememek olmaz. Sizde karşılığı nedir bu öykünün?
Bana arayışta olduğumu öğretti bu kitap… Ben çocukluğumda okuyup yüksek bir makama gelip çok paralar kazanmam gerektiği öğretisiyle büyüdüm. Bana mutlu olmanın tek yolunun bu olduğunu öğrettiler ve öğretenler kesinlikle mutlu değillerdi. Daha fazlası için müthiş bedeller ödemiş ama halen istedikleri kadar güçlü olamamış insanlardı. Bunun hayatla ilgili kocaman bir yanılgı olduğunu daha çocukken anlamıştım ama alternatifini geliştiremiyordum. “Martı” bana: yaşadığım şeyin bir anlam arayışı olduğunu öğretti ve şu an varabildiğim sonuç, hayat. Hayatın ne olduğunu anlamaya çalışmaktır. Bitti.

Kendi albümünüzü nasıl tanımlarsınız? Şarkı ve albüm adı seçerken sizi yönlendiren istek-duygu nedir?
Rap yaparken formülüm, düşüncemi müziğe dökmektir. Bu yüzden rap yazım stilim de konuşmam gibi açık ve nettir, mecazlar barındırmaz. Anlamak için satır aralarını okumaya ihtiyacınız yoktur. Yaparken ki  hissiyatım neyse, o şekillendirir. Mesela son albümüm: Mutsuz. Çok çirkin zamanlardı, kendi içimde aşamadığım bir sorunum vardı ve her şey kendiliğinden oluştu. Düşünmedim bile albüm ismini, yaratmış olmaktan ziyade; varmış da ben onu bulmuşum gibi bir his bu.

Vicdani Red, şarkınız çok önemli bir baş kaldırı toplumumuz açısından. Bu başkaldırıda sizin rolünüz nedir?

Benim rolüm nedir? İnsanlara savaşmak zorunda olmadıklarını anlatmayı kendime bir görev bilirim. Geçmişin öğretilerinden kurtulamadığımız için yeni nesil hala asker olarak doğduğuna inanıyor. Ben rüya görmüyorum dünyada savaşların var olduğunu biliyorum ama işin şu kısmı da var: askerlik sadece özel eğitimli insanların yapabileceği bir şey. İnsan öldürme sanatı, buna herkes yatkın değildir. Şu an olması gereken şey sayılan askere gitmek, retçilerin sayısı arttıkça anlamını yitirecektir.

Şarkı yazmak nerede başlar, nerede biter? Sözlerin tamamlanma sürecini anlatır mısınız?

Önce kafamda fikri bulmam gerekiyor, yeteri kadar beğendiğim bir fikirse onu zaten unutmuyorum ve yaşantılarım arasında onu besleyecek detaylar buluyorum. En son aşama da, o hissiyata uygun bir altyapı denk gelince: “hah” diyorum. “Bu şarkıda ondan bahsedeceğim” ve oturup yazıyorum. İlhamdan ziyade disiplin, konsantrasyon ve şartların olgunlaşmasıdır benim için parça yapmak. Tabii çıkış noktası kesinlikle zevk almak. Çok seviyorum bu işi.

Yeraltı Edebiyatı gibi bu sektör de… Yeraltı müzik piyasası ya da yeraltı rap hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye’de farklı şehirler arasında ne gibi bir değişim gösteriyor örneğin?

Yeraltı rap piyasası şu an %90 oranında 18 yaşından küçük dinleyici kitlesine sahip, bu yüzden gündüz partileri oluyor ve şehirden şehire sadece rakamlar değişiyor. Gittiğim her partideki insanlar, sorunlar, organizatörler ve bu işi yapma sebepleri aynı… Benim hedef kitlem bu genç insanlar olmadığı için ben artık bu tarz organizasyonlarda yer almıyorum.

Size en çok destek olan arkadaşlarınız? Özellikle kayıt sürecinde ya da albüm oluşurken desteğini aldığınız dostlarınız kimlerdir?
Şu an bulunduğum yerde herkes bu müzikten umudunu kesti. Bir ekibim de yok ama tek yoldaşım Çağrı Sinci’ dir. Kayıt yaparken eğer masa başında o varsa, kabinde kesinlikle daha özgüvenli ve yeniliklere açığım. Beraber rap yaparken, çok keyif alıyoruz ikimiz de.

İndigo için 35’in anlamı nedir?

Ona “35 ½” dersek daha doğru olur. Çünkü ben İzmir’den ziyade Karşıyaka’lıyım: ki biz Karşıyaka’lılar, Karşıyaka’lıyızdır. Burası memleketim, doğmuş olmasam da büyüdüğüm yer. Başlangıcım ve kesinlikle bitişimin olmasını istediğim yer ama şunu da söylemek isterim burası dünyanın herhangi bir yerinden gelen herkesin de seveceği bir yer.

Benim en sevdiğim şarkınız “Değişik Artık Hayatım”. Sözlerin ahengi sanırım beni en çok etkileyen… Bu şarkının hikayesini dinlemeyi çok isterim.

Bir uyuşturucu operasyonunda içici olarak yakalanıp mahkemeden denetimli serbestlik ve tedavi cezası almıştım. Devlet baskısını üstümde hiç bu denli hissetmemiştim, görüştüğüm sosyolog tavırlarımı beğenmezse beni hastaneye kaba işemeye gönderiyordu. Hasta bakıcı pisuara işerken çişin benim olduğuma emin olmak için işerken beni izliyordu… Absürd bir filmden kareler gibi aptalca detaylar. Daha kötüsü; o süreçte alkole alıştım ve şu an küçük çaplı bir alkol sorunum var. Son görüşmemizde sosyolog benden bir  değerlendirme yapmamı istediğinde ona bunu söyledim ve dedi ki “O en azından yasal”. Ben mevzuyu “tedavi edilmem” sanıyorken, “kanuna uymam” olduğu ortaya çıktı. Devlet mekanizmasının zihni altı yaşındaki bir çocuktan farksız.

Yaşadığınız en büyük sıkıntılar neler oldu ya da olmakta? Bu sektörü nasıl anlatırsınız bize?

Öncelikle teknolojimiz çok yetersiz bu maksimum performans göstersek de istediğimiz sonucu alamamamıza yol açıyor çoğu zaman. Profesyonelleşememenin başka bir, sıkıntısı sürekli vaat verip bizle ilişki kurup hiçbir şey yapmaya niyeti olmayan insanlarla tanışmak. Özellikle organizasyonları düzenleyenler, sadece bulundukları çevrede diğerlerinden bir tık daha önde olmak adına bu işe kalkışıyolar ve genellikle ne yapmaları gerektiğine dair en ufak fikirleri yok. Bizim bir arkadaş çıktığı bir konserden sonra “Abi kirayı çıkaramadık, sana gönderdiğim paradan şu kadar geri yollayabilir misin?” diye bir teklif bile aldı bir keresinde.

Sizin gibi bu işe gönül vermiş olanlara ne önerirsiniz?
İşe para yatırıp bir an önce gerçek kişilerle gerçek ortamlarda üretime geçip gerçekten isteyip istemediklerini anlamalarını öneririm. Çünkü bu iş eğlenceli de olsa bir “iş”.

Başından geçen komik, ilginç bir olay, diye sorsam? Ya da dinleyicilerden gelen tepkiler?

Dinleyiciden aldığım değil ama başımdan geçen en garip olay:geçmişte, portalında haber yayınladığımız biriyle papaz olunca; o kişi sitenin ana sayfasına adımı, soyadımı ve okuduğum okulu -bölümüne kadar- ifşa ederek gideceğim her türlü organizasyonun kendileri tarafından narkotiğe şikayet edileceğini yazmak oldu. Bu tehdit, aslında bana değil; beni sahneye çıkarmak isteyen organizatörlereydi. Tesadüfe bak, ben o sırada denetimdeydim…

Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?
Bizim yeraltı rap piyasamız ağırlıklı olarak nete kısılıp kaldığı için biz netteki yazıları, tavırları, özgüveni ve sosyal konumu sokaktakiyle aynı olan insanlara “gerçek insan” deriz. Ve tüm kalbimle söylüyorum: sizin gibi “gerçek insan” larla tanışmak bizi sizin anlayamayacağınız kadar mutlu ediyor.Teşekkürler .

 

Facebook.com/indigoizmir

Twitter.com/indigokarsiyaka

Youtube.com/indigo35karsiyaka

 

Röportaj: Ezgi Gizem Gülümser

 

3 comments to “İndigo: İnsanlara savaşmak zorunda olmadıklarını anlatıyorum”
3 comments to “İndigo: İnsanlara savaşmak zorunda olmadıklarını anlatıyorum”
  1. indigo kadar insanların, sokağın dilinden anlayan bi rap sanatçısı tanımıyorum. adam tamamen rap i yaşıyor.

  2. çok guzel sorular çok tatminkâr cevaplar 1 fikrim var şarkıların hikayesine Dayalı bi soru cevap yaparsanız süper olur

  3. Ezgi hanıma gerçekten tesekkur ediyorum. Emsalinin 150 yıl içerisinde tekrar gelmeyecek olduğuna inandığım bir insanın cevaplarını almaya çalışmanız nedendir bilmem beni onurlandırdı.

Comments are closed.