Pentagram’la ‘Live MMXIV’ isimli çeşitli konser kayıtlarından derledikleri albümlerinin ardından konuştuk. Sorularımızı Hakan Utangaç, Metin Türkcan ve Tarkan Gözübüyük cevapladı.
Pentagram’ın yeni bir albüm çıkaracağını ne zaman duysak hep bir erteleme, çıkış tarihinde gecikme olurdu. Ama bu kez sürpriz yaptınız. Öncesinde haber vermeden ‘Live MMXIV’ i dinleyicilerle buluşturdunuz. Konser albümünüzün fikri nasıl ortaya çıktı?
Hakan:‘MMXII’ albümünden sonra 2014 yılı boyunca konserlerimizin bir çoğunda kayıt yapma imkânına sahip olduk. İki buçuk yıl boyunca bu konserlerin hem görüntü hem de ses kayıtlarından iki hatta daha fazla albüm yapabileceğimiz bir noktaya ulaştığımızı fark ettik. Dolayısıyla da konser kayıtlarından albüm yapma fikri ortaya çıktı. 2014’ün Ekim ayında DVD hazırlıklarına başladık. Sizin de söylediğiniz gibi ertelemeler ve bir takım engellerden dolayı çok da tarih vermek istemedik. Bu arada istesek de veremeyebilirdik. Çünkü o sıralarda DVD’nin yapımına gömülmüştük.
Tarkan: Elimizdeki kayıt ve çekimlerle ilgili Sony Müzik’le Ekim ayında bir toplantı yaptık. Onların olumlu yaklaşımı bizi de motive etti. Birlikte iki ay içinde bütün yapımı hazırladık.
Hakan: Şunu da eklemek istiyorum; Sinan Bökesoy (sonic-disorder.com) ile bir uygulama üzerinde çalışıyorduk. Kısa bir süre önce Appstore’da yayınlandı. Oldukça ilginç bir uygulama ve ücretsiz indirebilme imkânına sahipsiniz. Yayınladığımız konser albümünden ‘Sand’ adlı şarkının kanal kayıtları bu uygulamada yer alıyor ve size bir konser deneyimi yaşatıyor.
1998 yılındaki konser albümünüz ‘Popçular Dışarı’ Harbiye konserinizin kaydıydı.2008 tarihli ‘Pentagram1987’ Bostancı Gösteri Merkezi’ndeki konserinizin performansından oluşuyordu. Ama ‘Live MMXIV’ deki şarkılar tek bir konserden değil, çeşitli konserlerden oluşuyor. Bu üzerinde düşünülmüş, bilinçli bir tercih miydi?
Hakan: Bilinçli değildi. Gelişen olaylar bizi nereye doğru yönlendiriyorsa onun üzerine gidiyoruz.
Tarkan: Önceki canlı albümlerde, yapım tekniği daha ön planda. Tek bir konsere odaklı titiz bir kayıt, stüdyo ortamında düzeltmeler ve daha steril bir ses var. Her konserde en üst seviye kayıt yapmak mümkün olamadığı için son albüm biraz kanlı canlı. Fakat bence grubun canlı performansını daha gerçekçi yansıtıyor. Ayrıca özel anlam taşıyan bazı konserleri ve zaman bakımından önemli bir aralığı kapsıyor. Bu süreçte kaybettiklerimize ithaf olsun. İzmir konserlerinde hiç kayıt alamadık, bir o eksik kaldı. Bir de maalesef enternasyonal konser girişimleri her defasında bir gündeme takıldı.
Metin: Evet, keşke içerisine yurt dışı konser performansları da ekleyebilseydik. Kim bilir belki bir sonraki konser albümü de yurt dışı konserlerinden oluşur (gülüyor).
Son stüdyo albümünüz ‘MMXII’ çıkalı iki yıl oldu. Albüm çıktığında Gökalp’in vokali ve albümün soundu çeşitli eleştiriler almıştı. Siz geriye dönüp baktığınızda ‘MMXII’ ile ilgili olarak nasıl bir yorumda veya eleştiride bulunursunuz?
Hakan: 2012 albümü bizim için farklı bir yenilenme dönemi… Yaptığımız her albümde buna benzer olaylar yaşadığımız için bu konuda artık tecrübeliyiz. Her vokal değişikliğinde ve sonrasında yaptığımız albümlere çok benzer eleştiriler alıyoruz. Aslında bu tarz eleştirileri yapanların 2012’ye dönüp bakmaları gerekiyor. Ben yine güçlü bir vokal ve yine güçlü bir Pentagram görüyorum. Bu durum konser kayıtlarında da oldukça hissediliyor.
Metin: Gökalp, gruba inanılmaz derecede çabuk adapte oldu. Beş kişi hep beraber harika bir iş çıkardık. Bence klasikler arasına girecek bu albüm oldu. Tüm grup arkadaşlarımın ellerine ve yüreklerine sağlık. Her biri ayrı ayrı çok önemli müzisyenler, kendimi çok şanslı hissediyorum.
Tarkan:‘Live MMXIV’albümü, bu sorunun da cevabı aslında.
‘Live MMXIV’ Zeytinli Rock Festivali, Goldfest, Metallica By Request, Yavuz Fest, Hard Rock Cafe Açılış Partisi, Eskişehir ve Ankara konserlerinizden oluşuyor. Bu performanslarınız arasında sizin için özel ya da farklı olan bir konser var mı?
Hakan: Muhakkak… ‘Metallica By Request’ ve ‘Yavuz Fest…’
Metin: Her konser çok özeldir ama Yavuz Fest ayrı bir duygusaldı benim için.
Tarkan: Bu yıl Yavuz Fest, Hardrock Cafe Opening, Metallica, Summerfest, Zeytinli, Istanbul Motosiklet Festivali gibi etkinliklerin yanı sıra, kendi konserlerimizde de ilk defa bu kadar çeşitli ve birbirinden iyi gruplarla aynı sahneyi paylaştık.
Yeni stüdyo albümünüz için çalışmalara başladınız mı?
Hakan: Kafamızda, bir takım klasörlerde, telefon hafızasında, video çekimlerinde, değişik yerlerde bir takım fikirlerimiz var. Mesele onları bir araya getirerek fiziksel olarak adım atmakta. Beynimiz “Yap”diyor ama bedenlerimiz “Dur”diyor. Herhalde daha yeni bir konser albümü yorgunluğundan olsa gerek. Bu ay ve önümüzdeki aylarda gerçekleşecek konserlerimiz var. Sonrasında bir takım planlarımız olacak.
Metin: Biz her zaman çalışıyoruz. Müzisyen, yaşadığı sürece çalışan demektir. Müzisyenlerin kafaları ve duyguları tatile girmez.
Günümüzde plaklar yeniden ilgi görüyor. Pentagram’ın son stüdyo albümü de plak olarak basıldı. Sizlerde plak toplayan ve dinleyen insanlarsınız. Kendi grubunuza ait bir plağının olması nasıl bir duygu?
Tarkan: Orta okul ve lise yıllarında bütün olayımız plaktı. Kaset de arşivlenirdi ama sevilen albümlerin mutlaka plağı bulunurdu. Pentagram’ın ilk albümleri, plağın unutulup yerini önce ‘yasal kaset’zamanlada CD’ye bıraktığı döneme rastladı. Şimdi çoğunluk internette ama yeniden plakçıların açılmaya başlaması çok güzel.‘MMXII’ baskısından sonra bendeniz plak toplamaya tekrar başladım.
Metin: Plakları küçük yaşımdan beri çok ama çok severim. En zevkli müzik dinlediğim anlar plak dinlediğim zamanlardır diyebilirim.
Dediğimiz gibi plaklar yeniden ilgi görüyor. Aynı zamanda kaset, fanzin ve eski albümlerin temin edilebildiği takas pazarları oldukça kalabalık geçiyor. Kısacası insanlar 80’li ve 90’lı yılları özlüyorlar. O yıllarda olan ama 2000’li yıllarda olmayan ne var sizce?
Hakan: O yıllarda 80, 90 ve sonlarına doğru olmayan tek şey İnternet. Müzik bir ekranın önünde arka tarafta duyulan, bununla beraber bir izleti ile hareket eden formata dönüştü. Yani bu yeni dünya anlayışı hayal dünyamızı kısıtladı biraz. O yıllarda bir müzik albümünü dinlerken başka bir şeyle ilgilenmezdin. Takarsın kulaklığı ya da köklersin müzik setini o seni alıp götürür.Artık kendi dünyanda bir yolculuğa çıkarsın ve içine işler.Bazen yanında müzik çalabilen bir aygıt olmaz, beyninde kayıtlıdır, dinlersin albümü ya da şarkıyı. Bu arada oyun platformları ve konsollar da cabası. Bir de müzik dinleme yaşları hayata çok daha umutla ve neşeyle bakılan dönemlere denk gelir. Bu dönemin jenarasyonunun o yıllarda ki ruh hallerini aramalarını çok mantıklı buluyorum. Benim gözümde olaylar bu şekilde gelişiyor. :))
Bu röportaj Akşam Gazetesi’nde yer alan Pentagram röportajının uzun halidir.
Ali Mert Alan