DUSİTA: Sana olan hislerim boş bir odada açan çiçek gibidir

Bugünkü konuğumuz Tayland doğumlu Pissara Umavijani’nin kurucusu olduğu Dusita. Her zaman olduğu gibi ilk olarak biraz markanın kurucusundan bahsedelim. Pissara, Tayland’da kitaplarla dolu bir evde şair bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak dünyaya geliyor. Ailesi ona Tayca’da özgürlük anlamına gelen Pissara ismini koymuş. İlerleyen yaşlarda büyüyüp serpilen ve güzelleşen kızımız yakın bir arkadaşından güzellik yarışmasına girmesi için teklif alıyor. Girdiği yarışmada derece alıp dikkat çekince film teklifi de geliyor. Ve Shakespeare Tong Tai ve Immortal Enemy adlı filmlerde rol alıyor. Oyunculuk yıllarında sonralardan gerçek tutkusu haline gelecek olan vintage parfümlerle tanışır. Fracas (1948) Joy (1928) Narcisse Noir (1911) gibi vintage parfümlerin güzelliğine vurulduktan sonra koleksiyon yapmaya başlar ve bu tutkusu gün geçtikçe büyür. Ciddi bir vintage parfüm koleksiyonuna sahip olduktan sonra internetten sipariş ettiği kitaplar ve parfüm yapma setleriyle kendini geliştirerek kendi markasını kurmaya karar verir.

Paris’e taşınan Pissara, özellikle profesyonel eğitim almadığı ve Fransa’daki parfüm okullarından mezun olmadığı için zorluklarla karşılaşır. Yaptığı parfümleri Jeroboam markasının kurucusu olan François Henin ile paylaşır ve onun desteği ile Tay dilinde mutluluk ve cennet anlamlarına gelen Dusita adlı markasını kurmaya karar verir. Bu kadar hikaye yeter diyerek gelelim denediğim parfümlere.

En baştan söyleyeyim parfümlerinin çoğu aynı yapıda ve pek derinliği olmayan, “işte bu” dedirten parfümler değil. O yüzden uzun uzadıya anlatacak değilim. Denediklerimin çoğu beyaz çiçek temalı parfümler zaten kendisi de beyaz çiçeklerle çalışmayı çok sevdiğini söylüyor.

Melodie de L’Amour

Efendim parfümün ilham alınma hikayesi ile başlayalım. Pissara küçükken kemanıyla Edward Elgar’ın Salut d’Amour adlı eserini çalarmış. Ayrıca babasının “Sana olan hislerim boş bir odada açan çiçek gibidir” şiirini çok seviyor ve aklına aşık olmanın tatlı mutluluğunu çağrıştıran bir parfüm geldiğini söylüyor. Bu ilhamla da ortaya Melodie de L’Amour çıkıyor. Parfüm bir beyaz çiçek buketi gibi adeta. Pissara parfümde 150 çeşit beyaz çiçeğin harmanlandığını söylüyor. Bunların içinden size en yakın gelenler sümbülteber ve yasemin oluyor. Bu tarz kokuları seven hanımefendilere tavsiye ederim. Performans değerleri ortalama seviyelerde.

La Douceur de Siam

Açılışını pespembe bir gül ile yapıyor. İlk 15-20 dakikadan sonra sarı tatlı çiçeklerin de devreye girmesiyle hoş bir floral kadın parfümü haline geliyor. Çok özel bir yanı olmamak ile birlikte performansı biraz düşük.

Anamcara

Yine başrollerde beyaz çiçeklerin olduğu bir parfüm. Açılışı çok güzel bir portakal çiçeği ile yapıyor, açılıştan sonra beyaz çiçeklerin arasından sıyrılıp kendini hissettiren şeftali akoru parfüme biraz da olsa farklı bir hava katmayı başarıyor. Seride beğendiğim parfümlerden biri bu oldu. Performans olarak da tatmin edici.

Le Pavillon D’Or

Seride şu ana kadar denediğim parfümler arasında direkt kadın kullanımından sıyrılıp erkek kullanımına yakın kokan bir parfüm. Hanımefendi bu parfümü Fransa’nın Brittany bölgesindeki bir gölden ilham alarak yapmış. Açılışı bana eski kafa yeşil ve odunsu maskülen parfümleri anımsattı. Köksü ve yeşil kokan üst notalardan sonra odunsu notalar ağırlığını koyarak parfümü maskülen tarafa kaydırıyor. Ormanda yürürken aldığınız karmaşık kokular gibi bir hissiyatı var parfümün. Tatlı kokulardan hoşlanmayıp bu tarz kokuları seven +30 yaş erkek arkadaşlara tavsiye ederim.

Adem Erbay