(Sevgili Filhakikat okurları, işbu öyküyü birkaç parça halinde yayınlayacağım; çünkü gününüzü renklendirebilecek bu öykünün uzayarak bir ihtimal gününüzü karartmanızı istemem. Pek sanmıyorum ama mesela, çok uzun bir öykü olursa, olur da merak ederseniz, ofiste iş yapar gibi görünüp internette boş beleş takıldığınız zamanda okumaya başlarsanız, öykü de çok heyecanlandırırsa, çok kötü şeyler olabilir. Şefiniz, müdürünüz, çıkar dünyasında sizden bir adım önde olmayı başarmış o muhterem kişi, sizi öyküyü okurken görebilir. Ya da, öyküyü atlaya zıplaya okursunuz ki ben de bunu istemem; nihayetinde ben de sözcüklere ihtimam eden bir yazarım ve okurumun gözüne hoş görünmek isterim, onun her cümlemi okumasını arzu ederim. Ancak, olur da öykü sizi heyecanlandırır ve o çok sevdiğiniz dizinin bir sonraki bölümü gibi ufak bir açlıkla beklerseniz, işte o zaman keyiften dört köşe olurum. Merak etmeyin, öyle bir şeyin olacağını sanmıyorum. Hem düşünecek önemli birçok şeyiniz vardır, hem de o kadar iyi bir yazar olabilseydim, herhalde şimdiye bir iki kitap çıkarmış olurdum. Gene de o kadar kötü bir yazar olmasam gerek, kimler kitap çıkarıyor bu bir, ikincisi ne olursa olsun bu websayfasında her ay bir yazım yayınlanıyor. Bence bu da bir şeydir ve babam her zaman yaptığım şeyleri takdir etmemi öğütler.)
Çok aç bir çocuk, bir gün ormanda ilerliyormuş. Biz, nereye gittiğini bilmiyoruz ve nereden geldiğini de, ve neden o anda orada bulunduğunu da, ama tahmin ediyoruz ki, hatta şahsen ben varsayıyorum ve umut ediyorum ki, onun bu soruların hepsine cevabı varmıştır. Yoksa durum kötü, bir çocuğun tek başına, nereye gittiğini bilmeden, ormanda işi ne, kaygı verici bir durum söz konusu aksi takdirde. Buradan da bunun bir masal olduğunu varsayıp daha huzurlu bir şekilde öykümüzü okumaya devam edebiliriz, ben bu öyküyü anlatacağım için yeterince kaygılıyım ve sizin de kaygılanmanızı, en azından belirli bir düzeyin üstünde kaygılanmanızı istemiyorum. Öte yandan hiç kaygınız yoksa, hiç merakınız yok demektir, o zaman da gidip televizyonu açmanız ve zekanızı öven bir program izlemeniz gayet meşru olur. Çok kaygılı olursanız da küçük çocuklar gibi altınıza kaçırabilirsiniz, psikoloji her zaman böyle der, akıllı olun ve hiçbir şeyi çok fazla kaçırmayın.
Bu çocuk, ormanda ilerlerken her şeyi yiyormuş. Buraya ormanda bulunabilecek bir sürü fantastik nesne adı koymak isterdim ama ben şehirde büyüdüm ve bir orman öyküsünün anlatısı olacaksam dahi ormanda bulunan çok fazla şey bilmiyorum ve ansiklopediye ya da internete falan da bakmadım. Bu çocuk, ormanda ilerlerken her şeyi yiyormuş, ağaçları ısırıyor ve ağaç kabuklarını koparıyormuş, böcekleri ağzına atıyormuş ve toprağı yutuyormuş. Yaprakları çiğniyor, çiçeklerin saplarının içini emiyor ve yılanları yakalamaya çalışıyormuş.
En sonunda hem yorulduğundan, hem de karnı şiştiğinden yatmış ve uykuya dalmış. Yediği şeyler karışıp kuruşup midesinde bir ağaç büyümesine neden olmuş ve bu ağaç toprakla kavuşmuş. Bir ağacın büyümesi için gerekli olan her şey çocuğun midesinde olduğu ve sindirilme sürecinden geçtiği için ağaç, kısa sürede, yani çocuk daha uyurken, işte tam bu nokta bunun bir masal olduğunu daha iyi anlıyorsunuz, ormana dönüşmüş.
Çocuk, uykusunda bu ormanın içinde yürümeye başlamış, eğer uyurken midenizde orman büyürse rüyanızda da onun içinde yürümeniz çok olası bir şey. Size biraz delice ve rahatsız edici görünebilir bu durum, ama çocuk için bu rüya mutluluk vericiymiş; çünkü aç değilmiş artık, ormanın içinde yürürken sağına ve soluna bakabiliyor, ormanın ferahlık veren ve insanın burnunu temizleyen kokularını ta içine çekebiliyormuş. Bir tokluk hissi yerleşmiş midesinin ortasına, ama dinçlik ve enerji veren bir tokluk bu, şişkinlik nedeniyle bir miktar yorgunluğu, sindirme çabasını ve uyku isteğini beraberinde getiren o şehir tıkınmalarının tokluklarından değil.
Bu toklukla, bu kokuyla ormanın sonuna kadar yürümeyi başarmış.
Bu kadar yeter. Merak ediyorsanız bir sonraki güncellemeyi bekleyin.
Musa Acar
bana biraz okuruyla alay eden chernishevsky nin tarzını hatırlattı ama bütün bu burnu havada tarzınıza rağmen ukala bir okur edasıyla size meydan okuyup bitirdim öykünüzü. devamını da bekliyorum güzel..