Ölüm orucuna varan hak mücadelesinde benim yüreğimin değdiği coğrafya

Bu yazı, hakkını arayan herkese…

Bir gün haklarını elde etme umut ve çabalarına…

Emeğe…

Tabii ki tüm bunlara…

unnamed

Hiçbir zaman gündemi yoklayan yazarlardan biri olmadım. Etrafı, dünyayı görüp de görmezden gelenlerden olduğum, demek değil bu. Fakat fikrim şu ki: zaten herkes, her zaman bir şeyler hakkında yazıyor, konuşuyor, bir şeylere öfkeleniyor. Günümüz “sosyal medyası”, duvar yazıları, “blog”lar ve saire  derken; yazmayı tercih etmiyorum. Bu da benim fikrim, diye duyurmak bana göre değil. Düşünüyorum, bir fikre ulaştığımı biliyorum.

Bugün ise; şu anda olan fakat gündemde olmayan bir konuyu yazıyorum.

Siyaseti, hiyerarşiyi seven biri olmadım. Çocukluğum, oradan oraya tayin edilen ebeveynlerim yanında, on okula gidip tek arkadaş edinememekle ve lojmanlarda geçti. Ben bir asker çocuğuyum. Babam astsubay. Çalışma hayatına Kayseri’de devam ediyor. Kendi içinde çözemediğim bu meslek alanına, saygım elbet sonsuzdu. Şimdi de öyle.

Askeri lojmanları bilen bilir… Fakat bilmeyenler için şunu söylemem gerekir, ast-üst ilişkisinin çocuk dünyasına yansımış hâli çekilmezdir. Çocukların kendi aralarında kurdukları acımasız dünya, yeteri kadar zorken; bir de subay çocuklarının astsubay çocukları ile oynamaması beni en çok üzen şeylerden biri olmuştur. Subay çocukları kendi aralarında, astsubay çocukları kendi aralarında oynarlar… Es keza onlarla oynadıysak bile, “biz-siz” ayrımı devamlı yüzümüze vurulmuştur. Meselem, çocukluk anılarımı döküp anı yazısı yazmak değil. Bir hak mücadelesini dert edindim.

Bakın: bugün benim bir meselem var.

Yaşadığımız ülke:Türkiye. Hak aramak, mümkün. Aranan hakkın olumlu neticesi, hayâl. Kendi adıma bile söylemem gerekirse, hiçbir zaman cevval bir yapım olmadı. Bu böyleyken, aranan her hakkın mücadelesine saygı duruşunda selam çakıyorum. Emekli astsubaylar ve halen çalışmakta olan astsubaylar, haklarını arıyorlar. Gündemimiz pek meşgul tabii, duyulmamış olması mümkün. Ama eminim, gündem meşgul olmasaydı da çokça duyulmazdı… Seçim öncesi ya da son olaylardan çok çok öncesinde başlayan bir hak arama hikâyesi bu çünkü.

TEMAD’ı (Emekli Astsubaylar Derneği) bilmeyenler vardır. Şu anda bu dernekte insanlar, canlarını ortaya koyup ölüm orucuna yatmış durumdalar. Yerleri: Ankara Abdi İpekçi Parkı.

Özlük haklarının iyileşmesini talep ettiler. Yetkililere ulaşmaya çalıştılar. 98 bin çalışan, 120 bin emekli ve aileleri ile hak arıyorlar. Adaletsizlik ve ayrımcılığa karşı açılan bir savaş bu. İnsanlar artık yorgun olsalar da bu konuda dimdik ayaktalar. Namus, şeref, haysiyet gibi kavramların gerçek karşılığı aranıyor. Üstelik ortada ne bir şov var ne de başka bir şey. Kaç kişi televizyonda denk geldi bu olaya örneğin? Haber yapılmaya bile değer görülmeyen bir durum bu, değil mi? Çünkü hak aranıyor. Yine bir sansür meselesi… Günümüzün aydınları, doksanların aydınına mı dönüyor? Ölüm üstünden siyaset yapılacaksa, ardına bir milyon kişiyi almış bir aile dramı var karşılarında… Buyursunlar…

Bu insanların derdi ne derseniz: haklarını istiyorlar. Evet, çok hiyerarşik bir meslekte yer almalarına rağmen, bir nevi bu hiyerarşiyi kırabilecek bir dilek bu. Parkta, ‘Dağ Başını Duman Almış’ marşını söylüyorlar. Açlık orucu, ölüm orucuna dönüşüyor. Biz ise daha geçen hafta televizyonlarda: hangi partinin seçim şarkısı çalıntı, hangisininki değil diye  anlatılan haberleri izliyorduk… Bu mücadele 5 Mart’ta başlamıştı. Ben bu yazıyı yazarken, ayın on dördü oldu bile. Kadınlar da eşlerine destek olmak için oradalar. Ailenin gereği mi dersiniz buna yoksa burun kıvıranlar çıkar mı bilemem… Ama benim için muazzam gerçek ve içime dokunan bir emek hikâyesi bu.

Türk Silahlı Kuvvetleri ordusu mensuplarını bu duruma düşüren ise günümüze dek gelmiş ve bulunmakta olan hükümetler… Oysa devlet bizim, hani babamızdı?

Bir yanıt gelene kadar orada kalmaya kararlı insanlar bu insanlar.  Hava soğuk olsa da çadır kurmalarına izin yok. “Peki”. Bu insanlar pekçok kötü şartta dağlarda çalışmışlardı zaten…

Ben bu kez ses çıkardım.

Ölümlerin olmadığı, ölene kadar hak arayışlarının sürmediği, mutlu -yalnız mutlu- günler dilerim.

Asker amcalarımın, ellerinden öperim.

Ezgi Gizem Gülümser