Nishane’nin en önemli ilham kaynağı İstanbul. Hal böyleyken bizde onlara “Nishane’nin İstanbul’unu” sorduk. Onlar da bu kadim şehre bakınca hissettiklerini, İmparatorluklara başkent olmuş bu şehrin kendilerini nasıl etkilediğini anlattılar.
İstanbul denilince söylenilebilecek spesifik notalar, belirli ağaçlar, çocukluğumuzdan hatırladığımız kokular var ama biz İstanbul’a buradan bakmadık. Nishane’yi ilk kurduğumuzda ve dört kokuluk bir İstanbul koleksiyonunu yapmaya karar verdik. Ama “İçeriğinde ne olmalı?”, “Nasıl olmalı?” gibi soruları sorduğumuzda notalar ve esanslar üzerinden İstanbul gibi kadim bir şehri anlatmanın mümkün olmadığını anladık. Ve başlangıçta dört koku olarak belirlediğimiz bu koleksiyonu 16 parfüm olarak insanlara sunduk. İlk etapta dört kokuyu bir yılda hazırlarız diye düşünürken koleksiyonun üzerinde beş sene çalıştık. Bu süreçte de hiç acele etmedik.
İstanbullu olmanın, burada doğup büyümenin en büyük avantajı hem Doğu’yu hem de Batı’yı hissetmen ama burada bizim vizyonumuz da çok önemli. Yani biz İstanbul’dan ne anlıyoruz? Baktığınızda şehirden aldığımız doneleri farklı ve evrensel bir koleksiyon ile yansıtabildik. Kokularda bir notayı ya da hammaddeyi yansıtmaya çalışmadık, uç noktalara gitmedik. Aslında İstanbul da tam da böyle bir şehir. Burada her şeyin karışımı var ama hiçbir şey de çok fazla bağırmıyor. Kendini Amerika’da da, Ortadoğu’da da hissedebiliyorsun, bu şehrin birçok katmanı var. Belki de bunların hepsini çok iyi harmanlayabilmek Nishane’nin başarısını perçinledi.