“Bütün düzensiz. Ama her ayrı parça bir düzen içinde, Daha Üstün bir Düzenin temsilcisi. Daha Üstün Düzen çözülmede bile hâkim. Bütünlük, kırılmış parçalarda bile var. Belki de tamamen uyumlu bir çalışmadakinden daha açık bir biçimde var… Nihai düzeni anlık algılayışınıza güvenmek zorundasınız. Yani belli bir anlamda çözülmenin kendi avantajları olabilir. Ama elbette tehlikeli, korkunç derecede tehlikeli. Kaostan çıkıp geri dönemediğinizi düşünün…”
Aldoux Huxley/Algı Kapıları
Kaos, doğada cereyan eden fiziksel olayları anlayabilmek üzere kullanılan bir bilim olmakla birlikte, felsefede, edebiyatta, sanatta, özellikle müzikte de var olan, anlamak, anlamlandırmak üzere kullanılan bir kavram olagelmiştir. Kaos aslında yeni bir alanın adıdır, daha önce fark edilmeyen etkileşimlere işaret eder ve farklı varsayımlara dayanır. Bilinenin aksine düzenin yokluğu değildir.
Neden Müzik ve Kaos?
Milton’ın Kayıp Cennet’inde tanrı dünyayı hiçten değil ezeli kaostan yaratır. Nietzsche’ye göre dans eden bir yıldızın doğumuna neden olabilmek için insanın içinde kaos olmalıdır, William Blake ise tanrıya yakarır, tek görüşten ve Newton’ın uykusundan korunmak için. Bu ifadeler oluşumun doğasını, yaratma olgusunu çok iyi anlatır aslında. Neredeyse onları hapseden harflerden, kelimelerden, cümlelerden kurtulup doğaya karışacaklardır, bir tını olup, bir melodiye hayat verecek, hayatımızın arka fonunda hiç kesilmeyen bir müzik olacaktır.
“Müziğin mayası bütün estetik yaratıların da mayasıdır.”
F.Nietzsche
Bütün sanat dalları arasında bir başkadır müzik, özellikle ifade tarzı bakımından. Müzik karşısındakinin zihnine seslerle ulaşır, oluşturmaya, yaratmaya ve de yok etmeye giden zincirleme reaksiyonlar doğurur, Dionysos’cudur ve bütün ürkütücü gerçekliği içinde taşır.
Müziği düzenden ayıran şeylerden biri müzikteki güzellik kavramı olabilir. Çünkü güzellik belirlenen bir ölçü çerçevesinde tanımlanır. Güzelliğin niteliği düzendir. Oysa müziğin niteliği iç esrikliğin getirdiği tınılardır, ölçüsüzlüktür. İşte bu tınılar alıp götürür dinleyeni, gerçekliğin konuştuğu bu dil, bu soyutlama insanları birleştirir, insanları kutuplara ayırır, sarhoş eder, âşık eder, öfkelendirir, yüreklendirir ama aslında her zihinde illa ki farklı tezahür eder. Müzik, sanki tüm alfabeleri biliyormuş gibidir. İcat edilen bir şey değil, bir keşiftir; fiziksel doğada pek çok örneğini bulabileceğimiz bir tür iletişim yöntemi bile denilebilir.
Her sanat dalında olduğu gibi müzikte de akımlar, türler vardır. Bu yazıdaki müzik ile kaos buluşmasını, Dionysos’ça ifadeyi yani yaratının dizginlenemez hırsını en iyi yansıttığını düşündüğüm bir müzik türüyle, Rock müziğinin asi çocuğu Heavy Metal ile açıklamaya çalışacağım.
İşte, demek istediğim şey; müziğin mayası bütün estetik yaratıların mayası ise, Heavy metal de bu mayadan yapılan en lezzetli biradır. Şarkıyı başlatmadan, bu birayı tatmadan önce dilin el verdiği ölçüde bu biranın içindeki kaotik devinimlerden, fraktallerden bahsetmeye çalışacağım.
Ölüm Kalım Meselesi
“Düzenin alışkanlıklara yol açtığı sırada, kaos çoğu kez yaşama yol açar.”
Henry Adams
Kaos teorisinde canlılık söz konusu olduğunda ritimler hayati önem taşır. Çünkü hayat ile ölüm arasındaki ayırımın en kesin ölçüsünü veren kalbin ritmi, düzensizlikle karşılaştığında ölüme götürür. İşte bir ömür boyu kesintisiz hem istirahat hem de stres halinde hızlanıp yavaşlayarak doğru düzgün devam etmiş bulunan ritim, birdenbire kontrol edilemez bir biçimde ölümcül bir harekete dönüşmektedir. Öyle düzenli bir fenomendir ki bazı şartların değişmesi durumunda kaotik hale geçmektedir.
Nietzsche’ye göre sanatın varlığı kötümser tümtanrıcılığa dayanır. Neden güzel sevgisi bu kadar kök salmıştır insanlar arasında? Zor ve acılı olanın yadsınması, kırışıklıkların düzeltilmesi, düzensizliklerin ortadan kaldırılmasıdır çünkü güzellik. Öyle olmasaydı üstü örtülmemiş gerçeklik insanları umutsuzluktan öldürürdü. Tüm bu çareler, bu kaçış, Düş’ün gereksinimi ölüme karşı hayatta kalabilmek adına bir koşuşturmaca, demek ki gerçeklik; ürkütücü…
Belki de yaşamın anlaşılmazlığı evrensel kaosa, toplumlarda ortaya çıkan kaos ise insanların karmaşık düşünme yapısına bağlıdır.
Daha melodik bir ifadeyle; her geçen gün biraz daha gürültü çıkararak yeraltına batan adeta gün ışığına karşı yeminli “diabolus in musica” ların sonsuzlukta dans ettiği, tüm şarkının kalbinin attığı çekici bir riff ya da tını vardır ki buna müzikte ruh da deriz. Şarkının benliği, yaratıcılığın bu ürünü, karmaşık melodiler evreninden parçaya düşen ve yeni bir düzen oluşturan, kar tanesi misali bu küçücük tınıdır, şarkının üzerine yağdıkça zengin armonik yapıyı oluşturur. İşte müzikte ‘ruhun varlığı’ uyumsuz seslerin tekrarında aslında kendi içinde bir disiplini olan ama önceki düzeni de darmadağın eden bu ‘kaos’tur.
Kaos’a yeni bir alanın adıdır, daha önce fark edilmeyen etkileşimlere işaret eder, daha önce anlaşılamayan konulara çözüm değil ama yaklaşım getirir. Klasik anlamda sonlandırıcı çözüm, kaos’un doğasına aykırıdır, kaos sonsuzlukta titreşen, devinen, tınlayan ne varsa onun davranışını inceler.
Peki, Nietzsche’vari bir ifadeyle heyecanı, belirsiz ve arı heyecanı anlatan müziğin, bilimsel bir paradigma olan kaos teorisiyle yolları nasıl kesişir? Ruhun bu heyecan duyma gücünü, bir müzik türü olarak Heavy Metal nasıl anlatır?
Kaos, kültürün üstünde ya da ötesinde bir tür ideal alanda yer almaz. Kaos dokunduğumuz ya da hayal ettiğimiz her yerdedir; şimşeğin izlediği yollarda, kan damarlarının mikroskobik düzeyde oluşturduğu ağlarda, trafik akışında, hava değişimlerinde, nüfus devinimlerinde, düşüncelerde, kentleşmede, iktidar yapılanmalarında, kalp atışlarında, sevgide, yıldızların galaksiler halinde kümelenmesinde, imgelemi harekete geçiren melodilerde… Aslında kaos araştırmalarının meşru hedefi her gün yaşadığımız deneyimler ve dünyanın gerçek resimleridir.
Bu dünyanın gerçek bir resmi ya da yankısı olan Heavy Metal’de de düzensizce titreşen “Diabolus In Musica”lar, döngüler yaratan “BackMasking (Geri Maskeleme)” ler ve tınıları; kıvrımlar, sarmallar ya da fraktallerin birer parçası haline getiren “Psiketik” etkilenimler kullanılır.
Bu yazının ilk durağı, müzik ve kaosu buluşturan Diabolus In Musica. Bu yazı dizisinin devamında ise müzik&kaos buluşmalarının sonsuz olasılıklarından ikisi olan geri maskeleme ve psiketik etkilenimler ile başka kapıları aralamaya devam edeceğim.
Müzik ile Kaos Buluşması-I
Diabolus In Musica
Latince “Müzikte Şeytan” anlamına gelen bu sözcük müzik terimleriyle söylemek gerekirse içinde üç tam nota barındıran artık dörtlü ya da eksiltilmiş beşli aralığa verilen addır, triton olarak da bilinir. Artık dörtlü majör ve minör gamların IV.-VII. dereceleri arasında bulunur. Kullanılması zor bir aralık olup dizideki en uyumsuz sestir, uyumsuzun uyumsuzu olarak de nitelendirilen triton, ortaçağ müzik teorisinden tamamen çıkarılmıştır. Elde edilen uyumsuz sesin nedeni de irrasyonel bir sayı olan 1/√2 oranında titreşime neden olmasıdır. İrrasyonel sayılar, kaçınılmaz bir şekilde ölçekten bağımlı olup kaotik bir yapı gösterir. Bu oranda titreşen kütleler birbirinden ne kadar uzakta olursa olsun aralarında asla uyumlu bir ilişki olmaz.
Tritona atfedilen şeytanilik ise müzikte kullanıldığında spritüel bir gerilim yaratmasından kaynaklanır. Ezginin güzel duyulması için dizinin kök notasına gitmesi ya da örneğin kök notasıyla birlikte beşinci derece tonik notasını kullanması gerekir. Bunun yerine triton’da kök notasıyla beşinci derece notanın yarım ton düşürülerek kullanılması, mükemmele tamamlanmayı eksilttiğinden bir askıda kalmışlık ya da rahatsız edici bir uyumsuzluk olarak duyumsanır. Tam bu noktada belirlenen bir ölçü çerçevesinde tanımlanan güzellik, düzen, triton kullanımıyla bozulmuş, bu sefer uyumsuz seslerden oluşan, gerilimli yeni bir düzen yaratılmıştır. Korku filmlerinde kullanılan tüyler ürpertici tınılar da bu gerilimler sayesinde elde edilmektedir. Triton bir oktavın yarısı olup bir diziyi iki eş parçaya ayırır ve tersten de aynı ses elde edilir.
Müzik bize universalia ante rem’i bize verir, Heavy Metal ise kullandığı tritonlarla Black Sabbath(Black Sabbath), Am I Evil(Diamond Head), For Whom The Bell Tolls, Enter Sandman(Metallica), YYZ(Rush), Purple Haze(Jimmy Hendrix), Weeping In Heaven(Profanatica), Funeral Fog(Mayhem), Ea, Lord of Depths(Burzum) şarkılarını yaratmıştır.
Yazı: Zeynep Çolakoğlu
Resimler: Ahmet Yurt
KAYNAKLAR
Capra, Fritjof ,“Yaşamın Örgüsü”, Yapı Merkezi, 1996
Gleick, James, “Kaos”, Tübitak Yayınları, 2005
Kuryel, Beno, “Kaos: Yapısal Ve Bilgi kuramsal Bir Çözümleme”
Coveney, Peter, “Chaos, entropy and the arrow of time”
Ralph H., Abraham, “Chaos and the Millennium”
Çolakoğlu, Zeynep, “Yaşamın Büyüsüyle Bezenmiş manzara; Kaos”, Karakalem Dergisi
Laserre, Pierre, “Nietzsche’nin Müzik Üzerine Düşünceleri”, çev. İlhan Usmanbaş, Pan Yayıncılık, Mart 2007, İstanbul
Nietzsche, Friedrich “Tragedyanın Doğuşu”
Cogito Dergisi, “Kaos ve Karmaşıklık”, Sayı 62/Bahar 2010, İstanbul
Çolakoğlu, Zeynep, Büyülü Sözlük, Marjinal Kitaplar, 2013, İstanbul
“Düzenin alışkanlıklara yol açtığı sırada, kaos çoğu kez yaşama yol açar.”
Henry Adams
Emeginize sağlık teşekkurler…