İNSANLIK NAMINA TESPİTLER

Sürekli bir şeyler yaşamanın ya da gözlem yapmanın yazı yazarken insanı desteklediğini düşünürdüm. Çok fazla yaşamak, görmek, duymak, hissetmek meğer yazmaya engelmiş. Kafa karışıklığına yol açıyormuş hatta insan da kafa bırakmıyormuş. Son zamanlarda yaşadığım durum aynen bu. Hayatımı organize edemedim. Hayata dair tüm yetilerimi (özellikle düşünmek ve yazmak) kaybettim. Sonra titredim ve kendime geldim. ( sayılır ) Neyse işte öyle kendi kendime yaşarken ibretlik tespitler peşine düştüm. İbret-i alem olsun diye de bir kaçını sizinle paylaşmaya karar verdim. Buyrunuz ;

İnsanoğlu sürekli geçmişi topluyor kendine gelecek kurabilmek adına. Meğer o da öyle olmuyormuş. O yapılan hareketin adı geçmişte yaşamakmış. Ve bir kere olduğun yerde kaldığın zaman geleceğe dair bir adım dahi atmaya gücü kalmıyormuş insanın.

Kalbimizdeki pencerenin perdesini aralayıp kendi yaramızdan dünyaya bakıyoruz. Kendi yaramızı kanatıyoruz. Bu yüzden hep kan revan içinde hayatlarımız.

Gitmeler hep can acıtır. Yerli yersiz gelmelerde. . . Bu yüzden emin olmak istiyoruz hayatımızdaki insanların yanlış zamanda gitmeleri, sebepsiz yere gelişleri olmayacağından.

Başkalarının bize söylediklerine, yaptıklarına kendimize göre anlamlar yüklüyoruz; belki de altında gizli anlamların saklı olduğu şeyler söylenmiyordur. Basit konuşuyordur insanlar aynı basit yaşadıkları gibi.

Sevdiğimiz insanlarla tek sorunumuzun anlaşamamak olduğunu düşünüyoruz yoksa birbirimiz için yaratılmışızdır !!! ‘ Sevgi anlaşmak değildir nedensiz de sevilir mi ? ‘ sorarım size.

Hiç kimsenin sesine, ruhuna, nefesine sarılınmıyor. İstiyoruz ama mümkün değil. Yine imkansıza aşık oluyoruz. İlişkilerde soyut olan tek şey sevgi – aşk ‘tır. Geri kalan her şey somuttur. ( bunun üzerine düşünün biraz)

Son olarak ; açmadığımız yaralara merhem olamayız. Olamıyoruz. Bırakalım herkes kendi yarasıyla yaşamaya alışsın, biz başkasının yarasına alışalım.

 

Büşra ÖKLÜK

bsr.okluk@gmail.com