İlgi alanım deterjandan kolonyaya tüm kokular

by Lidziya Puchkova

Leto’nun http://bikoklasanasunu.blogspot.com/ isimli bir parfüm blogu var. Bu blogta çok sayıda parfümün ayrıntılı incelemesini bulmanız mümkün. Leto için bir parfüm tutkunu desek hiç abartmış olmayız. Kendisiyle parfüm blogunu, güzel kokuları ve pek çok konuyu konuştuk.

http://bikoklasanasunu.blogspot.com/ u ne zaman açtınız? Epey takip edilen bir parfüm blogu. Bu kadar ilgi görmesini bekliyor muydunuz?

Merhaba, Temmuz 2010’da attığım ilk post ile blog yayına başlamış oldu. Aslında ben o kadar da ilgi gördüğünün farkında değilim, zira ülkemizde hobi sitelerinin henüz kendi ufacık alanlarından taşıp biraz daha yaygınlaşması için alacağı çok yolu olduğunu düşünüyorum. Ya da belki de görüp göreceği ilgi budur ve zamanla gelişir. Gene de ülkemizde parfüm hobisinin önünü açık görüyorum.

Blogunuzda pek çok parfümün detaylı tanıtımı var. Parfüm tanıtımlarında ince eleyip sık dokuyorsunuz. Bir parfümü tam olarak anlamak için o parfümü kaç kez kullanıyorsunuz?

Bu parfümden parfüme değişmekle beraber iyice anlamak için en az 5-10 ml kullanmaya gayret gösteriyorum. Günümüzde çıkan pek çok parfümün ne yapmak istediği, artık basit yapıları,  daha önce zaten çıkmış birşeylerin karbon kopyası olma ve pazardan yaratıcılık değil, benzeşmeyle pay kapmaya çalıştığından dolayı kolay anlaşılabiliyor. Ancak gene de yazdığım çoğu parfümün şişesi mevcut, yani olursa eğer, ani farkedişler editleme yöntemiyle her zaman yazıların bütünselliğine zarar vermemek suretiyle eklenebiliyor.

Parfüm sizin için evden çıkmadan önce “iki fıs sıkayım dışarı çıkayımdan çok öte”. Sizin için bir tutku gibi. Bu koku merakı, parfüme olan ilginiz ne zaman başladı? Bu ilgi nasıl tutkuya dönüştü?

Evet, aslında en ticari uygulaması olan parfümler başta olmak üzere, kokular benim tutkum. Yapay beyaz misk aromalarının ticari kullanımı olsun, deterjandan kolonyaya tüm kokular ilgi alanım. Elle tutulup gözle görülemeyen, ancak en güçlü anıların tetikleyicisi olan koku denen kavrama hayranım.

Dolayısıyla kendimi bildim bileli farklı kokulara, daha sonrasında ise şişelenmiş ve farklı farklı çeşitlerde satıldığını farkettiğim yaşlardan beri ilgiliyim. Marka parfümlerle ise, 93-94 diyebilirim yıl olarak. Parfümler, hele merakınız artmaya başlayınca cidden bir arzu nesnesi. Bu hobiye merak salıp da dibini görmeyene çok rastlamadım.

 Serge Lutens Iris Silver Mist

Serge Lutens Iris Silver Mist

En sevdiğiniz parfümler sitenizde mevcut. Peki son zamanlarda en çok hangi parfümleri beğendiniz?

Aslında ben genel olarak kokulara pek yerme değil sevme amaçlı yaklaştığımdan dolayı, severek kullandığım pek çok parfüm mevcut. Bunlara birer birer yer, zaman, mevsim belirlemek bu hobinin en güzel yanlarından.

Maalesef küresel finansal krizlerden,  ve doğal sonucu olarak downsizing ve outsourcing etkilerinden parfümlerin de etkilenmesi kaçınılmaz oldu. 2000lerden sonra tüm dünyada olduğu gibi maliyet düşürme, fasonlaşma, malzeme kalitesiyle öne çıkmak yerine marka algısı ve pazarlamanın yıldızının parlamasıyla designer parfümcülük %90 öldü diyebilirim. İnsanların akıllarında kalan parfümlerin hemen hepsi 2000’den önce çıkmıştır, çok az iyi designer çıktı, cidden iyi olanlar da zaten olay yarattı (Dior Homme serisi, Terre d’Hermes vs.) Bu örnekleri verdim ama bunlar da kaliteyi hep belli bir çıtanın üstünde tutmak isteyen Dior, Hermes, (ek olarak Guerlain) gibi markalar.

Viktor&Rolf Antidote

Viktor&Rolf Antidote

Güzel diye hatırlanan kokular reformülasyonlarla,  sentetik muadillerle zenginleştirilip maliyetleri düşürüldü. Senelerce aynı parfümü kullanan insanlar şimdi “Cool Water eskisi gibi kokmuyor, Fahrenheit eskisi gibi kokmuyor” diyorlar ve haklılar da. Tom Ford gibi bir adamı yollamadan önce Gucci parfümlerine bakın, bir de yolladıktan sonra çıkan saçma sapan sıvılara. Serge Lutens Iris Silver Mist ve 5 o’Clock au Gingembre, Il Profumo Aria del Mare son zamanlarda etkilendiklerimden. L’Artisan hoş kokular yapıyor, Chanel Exclusifs ve Dior Privée serisinden iyi kokular çıkıyor. Raflardan tamamen yok olmadan Viktor&Rolf Antidote’u da tavsiye ederim.

Size sorulan sorular arasında “Şu yaştayım yaşıma uygun parfüm tavsiye eder misiniz”, “Kadınların beğeneceği bir parfüm önerir misiniz” gibi sorularda geliyor.  Parfüm konusunda size sorulan sorular arasında sizi  en çok ne tip sorular sinirlendiriyor?

Aslında her blog gibi bu da bir paylaşım ve doğal sonucu olarak insanlarla etkileşim platformu olduğundan dolayı, “sinirlenmek” biraz ağır bir tabir olacaktır. Hayatımın geri kalanında olduğu gibi burda da beni kabalık ve apaçık cahillik sinirlendirir.

Yüzlerce seçenek arasından, insanların kendi meşrebince bilirkişi olarak tayin ettiği insanlara yaş, fiyat, tür gibi soruları sormasında yanlış bir şey yok.

Ten rengi, boy/kilo gibi ayrıntılar veren arkadaşlar oluyor, onlara da “Şimdi düşünün ben bir kokuyu çok beğendim, iyi duruyor üzerimde, memnunum vs.  Ama o da ne “Esmerim hay allah bunu kullanamam” ya da tam tersi, “Esmer olduğum için mecbur bunu sıkacağım” diyorum mesela. Devam edersek, ülkemizde ve dünyada hemen her tüketim ürününde “pahalı iyidir” gibi bir anlayış var. “Tamamen doğal hammaddeler” gibi pazarlama iddiaları yurtdışında da çok yaygın. Ancak parfümde fiyatın iyi bir kısmı eksluziviteye veriliyor. Doğalmış yapaymış organikmiş hiç bir alakası yok, böyle sakın düşünülmesin, çok yanlış bir düşünce.

Nihayetinde 100 ml bir sıvı olduğu için ürün farklılaştırmasına gidecek çok fazla alan mevcut değil, dolayısıyla ayrıcalığa, reklama, şişe tasarımına vs oynuyorlar. Ha kokusu güzel olur olmaz orası kişiden kişiye değişir.

“Bu paraya değer mi?” soruları için parfüm, bir lüks araba vs değildir, tıpkı I-Phone gibi “affordable luxury” yani ulaşılabilir lükstür. Düşünelim ki bir parfüm 750 tl. 750 tl  dediğiniz kimisi için ciklet parası, kimisi için de bir ay alnının teriyle çalıştığında eline geçen bedel.

Daha çok parası olan her zaman “daha özel” ürün ister. 750 de verir, 7500 de 75000 de. Karşılaştırma soruları oluyor, “ bu mu iyi” yoksa “bu mu” diye, ben bu hobiyi adeta mekanik bir “en iyiyi bulma yarışı” olarak görmüyorum.  Herkes tabi ki beğendiğini ve kendine en iyi uyduğunu düşündüğünü kullanmalı.

Orijinal parfüm vs açık parfüm soruları oluyor, ben prensip olarak açık parfüm, imitasyon vs. ürünlerle ilgilenmiyorum. “Şu şu parfümü aldım para verdim ama hiç kalıcı olmadı ” gibi yorumlar gelebiliyor, insanlar “orjinal parfum”den mucize beklediği için oluyor bunlar, tecrübesizlik. 500 liraya satilip 2 saatte yok olan bir sürü parfüm sayabilirim.

“X parfümü aldım ama kimse sıkınca bir şey söylemiyor” da sık gelen bir sorudur. Kokuyu siz beğenip kullandıktan sonra hiç bir sorun olmadığını düşünüyorum. Ancak bu ülke maalesef böyle. Güzel şeyler sevilmez, eşitlik vasatlıkta istenir.Ne zaman bir şey aldığınızda “hayırlı olsun” diyenin sayısı “kaça aldın, oo pahalı, şurda bilmem kaç lira” diyenden fazla oldu ? Ek olarak, yeterince parfüm denemeyen insanlar, internette de bir kaç övgü okuyup ekseriyetle niş bir parfüme 400-500 lira gömünce ondan apaçık mucize bekliyor. Bu özellikle kör alışta var.  Bu aldığı parfüme herkesin övgüler düzmesini, adeta sihirli bir şey çıkmasını bekliyor. İnanılmaz beklentilerle giriştiği bu alışverişi sonrası da muazzam bir “buyer’s remorse” yani satın alma pişmanlığı yaşayıp “allahım ben ne yaptım, bu paraya 5-6 parfüm alırdım” moduna giriyor.

Özetle niş parfümlerdeki ayrımın farkına varmak için, yani çok zorluklarla kazandığımız paralarımızı “farklılığa” vermek için, öncelikle neyden farklı olduğunu bilmek gerekiyor.

Bu aralar Comme Des Garcons 2 Man ve Comme Des Garsons Wonderwood’u beğendim. Ve Comme Des Garcons’un yeni çıkan Black serisini ve Tom Ford Noir ‘i merak ediyorum, henüz deneme fırsatım olmadı.  Sizin henüz denemediğiniz ama yeni çıkan ve merak ettiğiniz parfümler var mı?

Comme des Garçons ilginç bir firma.  Gerçekten niş, yani çok kısıtlı bir kitleye hitap eden parfümler yapmaya devam ediyor. 2 Man ve Wonderwood, bir kaç başka daha parfümüyle birlikte genele en çok hitap eden parfümlerinden. İkisinin de kokusunu beğenmekle birlikte performans sorunları olduğunu düşünüyorum… Black, aynı şekilde bu kısıtlı kitle serisine devam eden bir koku. İlk sıkıldığı andan itibaren genel beğeniye göre rahatsızlık verecek, çok ilginç bir parfüm. Sıktıktan 2 saat sonra ancak beğenebildim ama bir şişesini almayı düşünmüyorum.

Tom Ford Noir, Guerlain’in Habit Rouge adlı kokusuna modern bir saygı duruşu. Kalitesini kabul ediyorum ancak esinlendiği parfümü de çok beğenmediğim için almam.

Histoires de Parfum firmasının Hemingway ve Olympia parfümleri merak listemde.

Yerli markaların parfüm ve kolonyalarını nasıl buluyorsunuz?

Paşabahçe ve Rebul kolonya ürünlerini beğeniyorum.

Peki sizce bu konuda Türkiye’den dünya çapında bir marka çıkar mı?

Ülkemizde yerli markaların parfüm üreticiliği uzun yıllardır popüler yabancı parfümlerin replikası şeklinde, dolayısıyla maalesef uzun vadede bile Türk bir parfüm markasının, -bireysel girişimler olmazsa- özgün ve yaratıcı bir şekilde uluslararası piyasaya açılacağını düşünmüyorum.

Pis burun