Türkçe rap müziğin haklı gururu, saygın ismi Fuat Ergin 10 yıl aradan sonra “Omurga” isimli albümüyle geri döndü. Dönem dönem yer aldığı projelerle ve single’larla karşımıza çıksa da Fuat’ın yeni bir albümle karşımıza çıkması bizi oldukça mutlu etti. Trendleri umursamadan kendi rüzgarını yaratarak yol alan Fuat Ergin’le “Omurga” ya ve Türkçe rap müziğe dair pek çok şeyi konuştuk.
Albümdeki şarkıların Hollanda, Almanya ve Türkiye’de oluştu. Yollar, farklı coğrafyalar ve farklı insanlarla birlikte imza attın “Omurga” ya. Bu birliktelik albümün omurgasına neler kattı?
Bu albüm için 17 kişi ile sadece altyapılarda çalışmışım. Derin ve anlamlı eserlerin oluşması yılların getirdiği doğal bir durumdu çünkü tecrübe farkındalığı da çok önemli. Albümdeki her arkadaşım kendi dünyasını bana enjekte etti ve karşılık buldu. Farklı seslerden ortak eşsiz bir ses çıkarmış olduk.
“Omurga” sound ve lirikal anlamda çok zengin ve benzersiz bir çalışma. Albümünü tek bir şarkıyla anlatman gerekse hangi şarkıyı seçerdin ve neden?
“İstikrar Harbi”… Benim kafamı özetleyen bir yapıt. Billur gibi her kelimesi anlaşılmakta… Doğrudan… Çat kapı… Bazen gençler geliyor… “Abi şöyle bir parçan vardı, onun gibi bir şey patlat” diyorlar… Ben öyle düşünmüyorum. Her daim yeni ufuklara bakarım… Elbette belirli bir şeklim var lakin raplerle, ritimlerle evrimleşmek başından beri benim düsturumdu. Öğrenmeyi seviyorum.
“Omurga” da 2012 yılında yazılan şarkılar var bunların kimisi 2014 yılında kaydedildi. Bir kısmı da ilerleyen yıllarda… Ama “Omurga”nın tümüne baktığımızda bir bütünlük var. Bunu nasıl sağladın?
Kasıtlı bir hamlem olmadı. Adham Farid ile çalışmak ve dost olmak onun hook up’ları sayesinde doğru sulara yelken açtım. Altyapıları ayarladım dostlarımla, eski ve yeni yazdıklarımla kayda gittim. 3 ay gibi bir sürede tüm kayıtlar aranjman ve miks bitti lakin masteringi yapan Engin Gurur Gelen bütünlüğü sound açısından sağlayan adam oldu. Bir de lirikleri yazarken derinlemesine düşünmek de önemli bence. Bu yıllar içerisinde gelen bir his… Herkes eski yaptığı şarkıları dinleyince ‘ben bunu daha iyi yapardım’ der samimi ise.
Kentsel dönüşüm odaklı sanat projesi “Dönüşüm Muhteşem Olacak” için “Karar Bizim”, TRT’nin 1980’li yıllarda yasakladığı kelimelerle “191/205, kadına şiddete karşı “kızım susma” gibi işlere imza attın. Malul sayılmayan gaziler için de bir şarkı yaptın. Sosyal sorumluluk projeleri konusunda en duyarlı müzisyenlerden birisin. Bu tip teklifler sana geldiğinde kabul etmek için kıstasın nedir?
Challenge… Başarabilmenin verdiği haz… Malul sayılmayan gaziler ile tanıştım. Onların sesi olabilmek ayrıcalık. Aslı Çavuşoğlu ve İsmail Genç (Havantepe) ile 191/205’te çok yüksek seviyede bir esere imza attık… Plağa basıldı bu iş. Çalışma kriterlerim; karşımda beni düşünmeye iten etkenlerin olması ile doğru orantılı. Challenge var mı? İşin içinde akıl var mı? Olumlu bir tabloya doğru fırçayı vuran ressam arıyorsan o benim. İşin içinde zeka, akıl yoksa ben orada olamıyorum.
Türkiye’de söz konusu rap müzikse piyasanın abisi konumundasın. Sayısız genç müzisyene yardım ettin. Albümlerinde onlara mikrofon uzattın, albümlerine konuk oldun. Sahne aldığın konserlerde onların yer almasını sağladın. Senin “verdiğin tohumları ekenler” artık büyüdüler. Baktığında ne düşünüyorsun? Yani vefalı insanlar mı yoksa riyakar insanlar mı görüyorsun?
Vefalı ve üst düzey akıllı kardeşlerim albümümde yer aldılar. Keyifle izliyorum başarılarını. Kendi başlarına bir çete mensubu olmadan harika işlere imza atmaları büyük mutluluk. Şanışer, Patron ve Saian çok özel adamlar… Ne mutlu bana bugünleri görebildim… Birlikte daha aydınlık ve adil günlere gidiyoruz. Bu üç kardeşim dışında da saygısını eksik etmeyen sayısız kardeşlerim var. Piyasada farklılık gösteren, başarılı, akıllı MC’lerin hepsi Fuat ekolüne yakın insanlardır. Sırtına bıçak sokanlar her daim olur. Lakin kainat sessiz kalmıyor bazen kötülere. Bir şeyler tam olması gerektiği gibi oluyor geç de olsa…. “Bekle ve Gör” diye bir şarkım var albümde. Onu sanki bugünü görerek yazmışım.
Almanya’dayken kasetlerinizi, cd’lerinizi kendiniz basıyor, konserlerinizi kendiniz düzenliyordunuz, tamamen bağımsız bir şekilde ilerliyordunuz. Türkiye’ye geldiğinde de yıllar boyunca Almanya’daki o ortamı yaratmaya o community ruhunu var etmeye çalıştın ama olmadı. Neden?
Bağımsız olmak değildi dertleri… Amaçları, şöhret olup statü değiştirmekti. Biz kontrolü elinde tutan insanlara dokunan organik ve sosyalist bir yapı oluşturmanın hayalini kurduk ve başardık Berlin’de… Emek harcamak herkesin harcı değildir. Tüm galaksi olabilmek varken neden star olmak istediklerini asla anlayamayacağım, asla… Racon kafası var birde… Tekelcilik ayrı problem. Bir de bazı nerd’lerin büyük plak firmalarından düşen kırıntıların peşine tamah etmesi ve medya patronu muamelesi görmesi bu kutuplaşma ve yoz zümrenin oluşmasındaki ana etkenler.
Ali Mert Alan