EuroBasket2015 ve “Reklam Smaçörleri” 12 Dev Adam

Ana resim - kapak foto

2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’nda ikinci olan milli takım ya da nam-ı diğer “12 Dev Adam” şu an için sadece ve sadece reklamlarda smaç basabiliyor. Başta Harun Erdenay olmak üzere birileri taşın altına elini soksa iyi olur.
Euro League öncesi güzel bir antrenman yaptık EuroBasket2015 ile. Basketbolseverler olarak (bence) seyir zevki açısından güzel bir turnuvayı geride bıraktık. A milli basketbol takımımız içinse aynı şeyleri söylemek “yine” pek mümkün olmadı. Zira Socrates’te Mustafa Denizli’nin röportajında da dediği gibi artık “düşünceyi değiştirmemiz” gerekiyor. Buradaki düşünce 1970’lerdeki “2-0 yenildiysek sıkıntı yok” anlayışı değil tabiki de. Fakat daha ağır bir durum söz konusu. Ucu ucuna maç kaybetmeye, maçlarda pek çok top kaybı yapmaya, içeri kimsenin drive etmeden maçı kazanmayı “hayal etmeye” ve tabiki bir mucize aramaya alıştık. Bu alışkanlığın sonunda ise hüsranlarımız “aslında iyi az top kaybetsek kazanabilirdik; aslında biraz daha akıllı oynasak kazanabilirdik” vb. düşüncelerin girdabına girecek.

2010 yılında Ankara’daki şampiyonada kazanılan dünya ikinciliği dışında uzun dönemdir ciddi bir başarı elde edemedik. Milli takım düzeyinde bu durumun çözümü için yapılması gerekenler tam olarak yapılmadığı ortada. Bence öncelikle yapılması gereken şeyse, “siyaset basketbola da bulaştı” algısının kırılması/yok edilmesi. Başta Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Harun Erdenay olmak üzere herkesin elini taşın altına sokması gerekiyor.

Siyasetin kara bulutlarının Ankara’dan başlayıp basketbol yapısının damarlarına kadar sirayet etmesinin yanı sıra, altyapılarda yakalanan başarıların sürdürülebilir kılınması da diğer bir adım olmalı. Bu noktada da iş yine öncelikli olarak Türkiye Basketbol Federasyonu ve T.C. Gençlik ve Spor Bakanlığı’na düşüyor. Parlayan jenerasyonlardan geriye kısa bir süre sonra bir ya da iki isim kalıyor. Son 5 yılda belki de İspanya’dan daha iyi bir jenrasyon yakalamamıza rağmen bugün bir arpa boyu yolu henüz alamadığımız ortada.

Sonuç olarak #EuroBasket2015 bizim için hazinle biten turnuvaların arasındaki yerini aldı. Süpriz bir başlangıçla yendiğimiz İtalya, sonrasında bir ara “40 sayıyı görür mü fark? Böyle biter mi acaba?” diye arkadaşlarımızla iddialaştığımız İspanya, maçı aklımızla oynayamayıp kaybettiğimiz Sırbistan, uzatmalarda(!) yendiğimiz İzlanda maçlarında şaşkın olan sadece biz değildik. Rakiplerin de sonuçlara ve maçların gidişatlarına bizden az şaşırmadıkları aşikar.

Yazı iciBoyalı alanı kullanamayan bir Türkiye…

Yanlış hatırlamıyorsam Ömer Onan’ın şahane turnikelerinden, boyalı alana yıpratıcı dalışlarından sonra bu seneye kadar aynı eylemi görev edinen tek isim Sinan Güler’di (Ki bu yıl O da, önceki yıllara göre oldukça az yaptı bu işleri). İçeriye sayı amaçlı dalışları istikrarla her maça yapan isim ise bir tek hakkının Bobby Dickson oldu bu sene. Semih Erden dışında da bu yıl pota altında smaçlık pozisyonlar ağırlıklı olarak panya yardımı ya da naif şutlarla değerlendirildi. Sonuçta blok ve kaçan şutlar da cabası oldu. (Önceki turnuvalarda Ömer Aşık’ın bile smaçtan çok panya yardımı ile sayı bulduğunu düşünürsek duruma şaşırmak yerine halimize gülmeliyiz herhalde)

Bunların yanına bir de turnuvada maç başına 11.5 top kaybı ekleyin. Bu ortalamadaki top kaybı sayısı ile bir tek “rakip” diyebileceğimiz İtalya’yı yenmemiz gerçekten büyük bir şans.

Basketbolda Fenerbahçe Ülker’in kulüp başarılarının (ki böyle giderlerse birkaç yıl içerisinde Euro League şampiyonu olacaklar) yanına milli takımlar düzeyinde anlık kıvılcımlar değil, sürdürülebilir başarılar eklemek için daha fazla çalışılmalı. Belki Ufuk Sarıca’nın bu işlere kendini adaması sağlanmalı. Ancak artık gerçekten yönetimsel düzeyden başlayarak bir şeyler yapılmalı. Yoksa Türkiye basketbolunu parlak geleceklerin beklemediği ortada.

***Fotoğraflar: Getty Image ve AFP

Kağan Konçak – kagan.koncak@gmail.com