Bu geç kalınmış bir röportaj. Aslına bakarsanız Çağrı Sinci’nin Modern Zamanlar albümü çıktığında günlerce bunu konuşmalı, topraklarımızdan çıkan muhteşem şairlere en iyi örneklerden biri olduğu için ona methiyeler düzmeliydik. Ama buralarda işler biraz farklı ilerliyor. İyi, güzel, kayda değer ne varsa şöyle bir bakıp geçiyoruz sadece. Ama bunu es geçmeyelim istedim. Ve bence 2016 senesinde çıkmış en iyi Türkçe rap albümünü olan “Modern Zamanlar”ı Çağrı’ya sordum.
Modern Zamanlar” albümü bu zamana kadar yaptığın en iyi albüm desek, doğru olur mu? En azından sende bizimle aynı fikirde misin?
Ne mutlu bana ki, kendi işlerimi, hiç sevmediğim bi insanın işlerini eleştirir gibi eleştirebiliyorum. Bu hiçbir zaman kendimi yeterli görmememi, hep daha iyisini nasıl yaparıma kafa yormamı sağlıyor ki üreticinin en önemli motivasyonu da hep daha iyisini yapmaktır herhalde. Bu acımasız öz eleştiri tarzımla bile ben her albümümün bir öncekinden kat kat iyi olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. “Modern Zamanlar” ı diğer albümlerinden ayıran şey ise bana göre, böyle bir kıyaslamadan bağımsız olarak, başlı başına iyi bir albüm olan ilk albümüm olması. Evet sana katılıyorum “Modern Zamanlar” hem “en iyi” hem de bir dinleyici gözüyle “tek iyi” albümüm.
“Masum “ şarkından bahsedebilir misin biraz? Türkçe rap piyasasından, aşktan ya da kişisel psikolojik durumlar başka anlatmaya çalıştığın ilgi çekici bir hikaye var bu şarkıda. Nedir tam olarak?
Aslında yine bir kişisel psikolojik durum tahlili var “Masum” parçasında. Yalnızca bir hikayeyle iç içe anlatılmış. Karakterimiz öyle şeyler söylüyor ki gerçekten masum mu yoksa katil mi anlayamıyoruz. Söylediklerinden potansiyel bir katil olduğunu anlıyoruz sadece. Belki bu hikayede değil ama başka bir hikayede bir insani büyük bir keyif eşliğinde öldürebilecek bir insan. Henüz öldürülmüş bir insanın cesedini izlemesinden “aydınlanma ayini” diye bahseden bir insan bu seferlik öldürmedi diye masum sayılır mı? Biraz boyumdan büyük işlere kalkışıyorum ben bazen yazarken, masum da öyle bi parça oldu. Benim için özeldir.
Mesleğin öğretmenlik. Müziğinin mesleğini etkilediği ve devlet memurluğu yaparken giydiğin bol pantolonunun dezavantajlarını yaşadığın oluyor mu hiç? Ya da öğrencilerin dinleyicine dönüştü mü?
Aslına bakarsan mesleğim müzik. Yalnız taviz vermemek adına mesleğimi para kazanmamak pahasına icra ediyorum. Öğretmenlik başlangıcından itibaren benim için ek iştir. Bir tercih yapmalıydım. Bütün hayatımı müzik yapmak üzerine inşa etmek ya da önce hayatta kalmak gibi saçma sapan kaygılarımı alt edip sonra müziği istediğim şartlarda yapmak. İlk yol doğru yol gibi görünüyor uzaktan bakınca biliyorum, ama o yolda başarısız olmak demek kaldıramayacağım kadar büyük bir hayal kırıklığı demekti ve kendimi kandırma konusunda epey başarısız bir insanımdır. İkinci yolu seçtim, ki hepsinin sonu ayni, sisteme bug olarak sızarak kendime müzikten bağımsız bir ekonomi inşa ettim. Ve bizim müziği yapma motivasyonlarımızdan biri olan “dinleyicilere doğru bildiklerini anlatma” işi için öğretmenlikten daha iyi meslek olamayacağını fark edip, kafamda öğretmenliğin geçici suresini biraz uzattım. Şimdiye kadar hiçbir sıkıntı yaşamadım, bundan sonra da yaşamamayı umuyorum ama her türlü olası sıkıntıya psikolojik ve fiziksel olarak hazırlıklıyım. Bir parçamın youtube yorumlarına bakarken bir öğrencim “Vaaay hocam Çağrı Sinci dinliyoruz ha?” dedi. En bomba hikaye bu ama var tabi sonradan dinleyicim olan öğrencilerim de.
Müziğinin siyasi içeriği yadsınamaz desek yanlış olmaz sanırım. Peki memlekette son zamanlarda rap müziğin bazı gerici ve faşist diye nitelendirebileceğimiz çalışmaların bir parçası olmasını nasıl yorumluyorsun?
Belki şaşırtıcı bir cevap olacak ama ben müzik yapan kişinin bir davası olsun da ne olursa olsun diyorum. Yani bir rap parçasında hiç bir anlama gelmeyen sadece kafiye olsun diye yazılmış salak saçma şeyler duymaktansa, tamamen karşı olduğum bir ideolojinin propagandasını duymayı tercih ederim. İlki benim için daha utanç verici çünkü. Benim müziğimin siyasi içeriği de aslında bütün ideolojilerden bağımsızdır. Düşünebilen her insan kadar politiğim. Ahlaklı ve vicdanlı her insan kadar. Yoksa siyasi bir kavga verdiğimi iddia etmem, gerçekten siyasi kavgalar verip bedel ödemiş sanatçılara haksızlık olacaktır. “Devrimci”cilik oynamak için de yaşantılarım itibariyle fazla yetişkinim maalesef.
Albüme adını veren “Modern Zamanlar” şarkısında yaşadığımız çağın gerçeklerine öfken net bir şekilde hissediliyor. Bu şarkıyı yaparken özellikle seni tetikleyen bir şey var mıydı?
Şu an gayri nizami bir harp halindeyiz. Savaşanlar ülkeler değil şirketler. Ve bize sanki her şey yolundaymış gibi yaşamamız salık verilmiş. Herkes depresyonda herkes mutsuz, herkes yaşadığı yerden kaçmak derdinde. Ama kimse neden depresyonda olduğundan tam emin değil belki depresyonda olduğunun farkında bile değil. Şöyle düşün apartmanın en alt katında yangın çıkmış, biz de oturmuş en üst katta güzel güzel kahve içiyoruz. İçimizde bir burukluk var ama televizyonda birileri bize bütün apartmanlarda yangın çıkabileceğini, bunun normal olduğunu, korkmamamız gerektiğini söylediği için alt kattaki yangını söndürmek için uğraşacağımıza birbirimize başka apartmanlardaki yangın hikayelerini anlatıyoruz. Soruna ülke sorunu gibi bakmak da artık müthiş bir hata. Bu bir medeniyet sorunudur. Vahşi kapitalizmin tam anlamıyla dünyaya hakim olma aşamasındayız. Ve toplumsal evrimin bir sonraki periyodunda, yani kapitalizm çağı tıpkı imparatorluk çağı gibi sona erdiğinde, geriye yaşanacak bir dünya kalıp kalmayacağından çok emin değilim. Şarkıdaki his için de öfke dedin ama bence gayet soğukkanlı bir uyarı, bir alarm olarak ele alınmalı. Kendimce formülü de vermeye çalıştım, Avrupa’da dolasan hayaletten bahsedip. “Modern Zamanlar” şarkısının ismi aslında Post Apokaliptik Zamanlar olmalıydı” dedi bir arkadaşım. “Dur” dedim ya.
Gönüllü ödeme ile edindiler sevenlerin albümünü. Bu konudan da bahsedelim mi biraz?
O kadar çok bir parmağım shift’e basılı diğeri delete’in üzerinde asılı kaldı ki Modern Zamanlar klasörü seçiliyken, olması gerektiği gibi sunamayacaksam hiç sunmayayım diyerek gerçekten albümü bir kaç gün daha yayınlamasaydım, silebilirdim. Yazık olurdu. Aklıma dinleyicilerime durumu izah edip yardımlarını istemek geldi. En nihayetinde bu albümü teoride onlar için yaptım. Beklentimi boşa çıkarmadılar sağ olsunlar albümü CD’ye bastıracak ve üstüne iyi kötü çok masrafı olmayan stil bir klip çekecek kadar para yolladılar. Bir şey denedim ve başardım. Aslına bakarsan temelde dinleyicilerime “Bakın böyle bir albüm yaptım, sizce müzik yapmaya devam etmeli miyim?” diye sordum, onlar da “Evet etmelisin” dediler. Underground’a yıllardır tohum ekiyorum. Umarım dev ağaçlara dönüştüklerinde gölgelerine uzanabilirim.
Röportaj: Duygu Sezer
Eyvallah Filhakikat,eyvallah Cagri abi!!
Shift delete ye çok gitti elim tarzı olan cümleyi görünce bi korktum