Bu ülkenin yetim ve öksüz evladı: TURİZM

angutyus_kebabman Öncesinde “Bir Apaçi Masalı” isimli kitabıyla, ardından  İngiltere maceralarını anlattığı “Kebab Man” ile okuyucularını kahkahaya zaman zaman da hüzüne boğan Angutyus  Türkiye’de turizmin durumunu yazdı. Bilmeyenler için hatırlatalım. O, Türkiye’de ve dünyanın pek çok ülkesinde turizm sektörünün her alanında çalıştı. Barmenlik, komilik, garsonluk, aşçılık onun yaptığı işlerden sadece bir kaçı. Ve dünyayı kaç kez turladığını o da bilmiyor.

 Angutların lordu, Angutyus’un maceradan maceraya koştuğu yaşadığı  acı, tatlı sayısız olayı  kaleme aldığı yeni kitabı Eylül ayında raflarda olacak. Şimdiden hatırlatalım.

Daha çocuk sayılabilecek bir yaşta Ankara’nın en nezih sayılabilecek mekanlarında, otellerinde yıllar süren çıraklık dönemi daha sonra yine hizmet sektörü ve turizm ile geçen ve devam eden bir ömür. Hep bu meslekten ekmek paramı çıkardım. Turizm güzel meslektir eğlencelidir. Geleceği her zaman parlak ve sektörde iş bulma sıkıntınızın olmayacağı bir kulvardır. Turizm henüz yürümeye başlamadan kafası kesilen bir bebek Türkiye’de. 20-30 yıllık bir mazisi olmasına rağmen bu kadar kısa zamanda bu kadar dibe batması kalitesinin her geçen gün düşmesinin elbet birçok sebepleri var. Devlet politikaları, kişisel hırslar, kalitesiz mekanlar ve kalitesiz personel, yetersiz tanıtım ve durmadan kaynayan ülke gündemi.

Kumarhane faktörü

Turizm ilk olarak kumarhanelerin kapatılması ile büyük bir darbe aldı. Kumar oynayan turist para harcayan, harcama gücü olan turisttir. İlk önce sınırsız harcama gücü olan adamların ayaklarını kestiler. Dünyanın en çok beş yıldızlı otelleri olan ülke Türkiye. Birçoğu zaten dünya kriterlerine yeterli değil, bir otelin beş yıldız alması için, öküz kadar bir havuzu ve ahir kadar bir konferans salonu olması gerekli. Her şey dahil denilen ucube tatil paketleri sayesinde, orta boy bir kasaba büyüklüğünde ki bu otellerde gelen turistler zaten geldiklerine geleceklerine bin pişman oluyorlar. Genel düşünce ülkemize gelen turistlerin oldukça paçoz ve parasız olduğu. Aslında işin aslı öyle değil. Ne zaman ki; kumarhaneler ülkemizde yasaklandı, zaten turist kalitesinde büyük ölçüde düşme oldu. Dünya üzerinde en kaliteli turistler kumar oynayan; denizi, güneşi, plajı sikine takmayan tek derdi para harcamak olan turisttir gerisi zaten fasa fiso.

Mantar gibi çoğalan oteller

Ülkemiz; beş yıldızlı otel ve birinci sınıf tatil koyu cennetidir. Bu tesisler devletten alınan ve geri ödemesi yarım asırdan fazla süren krediler ile en baba yerlere (yakılan ormanlar, işgal edilen koylar ) ardı ardına dikildi. Sahil şeritleri Turizm Bakanlığı’na bağlı beş yıldızlı otel çöplüğüne döndü. Bir çoğu zaten beş yıldız almayı, resort etiketi taşımayı hak etmiyor. ( çok uzun hikaye ) Bu tesislerin bir kısmı zaten devlet tarafından destekleniyor;

vergi indirimi / affı,
düşük k.d.v oranı,
elektrik, su, maliye giderlerinin taksitlendirilmesi,
sigorta, bağ – kur ödemelerinde kolaylık / af.

Bunlar bir şekilde ayakta kalıyor.
Sanmayın ki bu devlet desteği turizmin gelişmesi için… Düpedüz peşkeş çekiliyor.

Bir de; madalyonun öbür yüzü var. Bir çok büyük tesis, zaten turizm ile uğraşmıyor, kara para aklıyor. Bu devasa otellerde ve resortlarda. ( çok uzun hikaye hem de götumuze kol gibi girebilir ) Herkesin kafasını kurcalayan sorunun tek cevabı budur.

Turistik tesisler

Otel, resort ve tatil köyleri yıllık olarak tur şirketlerine kiralanıyor. En makul fiyatı veren oteller her zaman boş dolu, sisteminde tur şirketlerine yıllık katalog üzerinden kiraya veriliyor. Her taraf bok böceği gibi otel kaynadığından, her otel de fiyat kırıyor. Sonuç; her şey dahil kişi başı en fazla 18 dolardan ( yüksek sezon) günlük tur şirketlerine veriliyor. Otel 18 dolar kazanıyor ama tur şirketi yüksek sezon da (Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül ) en az kişi başı günlük 60 Euro’dan satıyor. Tatile gittiğiniz otelin kıçı kırık garsonuna sorarsanız hepsi boktan turist. Aslında pek ucuz turist gelmiyor ülkemize. Dört kişilik bir aile en az 1400 Euro para ödüyor. On günlük her şey dahil paket için. Ama; aldığı hizmet en fazla 50 dolar.
– Nassı… yeaa? abi. Adam memleketinde amele ama burada tatil yapıyor.

Yapar tabii.
Adam bir sene eşşek gibi çalışıp robot gibi yaşıyor. Senin gibi götünü başını sallamıyor.

angutyus 2

 

Gelecek korkusu

Çarşı esnafı her zaman çakallık ile suçlanıyor ama toprak ağalarının, gözü para hırsı ile kör olmuş dükkan sahiplerinin binlerce Euro’luk kira talepleri başka türlü karşılanmıyor. Esnafın çakallık yapmasını savunmuyorum ama olayın birde bu yönü var. Birçok turizm meslek lisesi ve yüksek okulları var. Eğitim sistemimiz malum sadece turizm için mezun veren okullar değil tüm branşlar, okullar, meslek turizmcileri, mühendisleri, öğretmenleri meslekleri  okudukları okul ile ilgili bir meslek seçmektense  sektörlerdeki olumsuzlar ve karanlık bir gelecek korkusu ile banka memuru, polis ya da ne idüğü belirsiz şirketlerin ayak işlerine bakan üniversite mezunları oluyorlar. Turizm okullarında pratikten çok kitaplara ve hantal metodlara göre eğitim veriliyor. Yüksek bir okuldan mezun olmuş yeni bir turizm çalışanı belki dört masaya mükemmel bakabilir, herhangi bir kokteyli tam ayarında karıştırabilir, çuprayı çok güzel ayıklayıp servis yapabilir ama binlerce insanın kaldığı tatil köylerinde ya da yüzlerce insanın aynı anda içeri girdiği bir gece kulübünde darmadağın olması kaçınılmazdır. Pratik neredeyse sıfır. Örnek; bir pilot uçak kullanmayı kitaplardan, öğretmenlerden mi öğrenirse daha başarılı olur yoksa usta bir pilotun yanında çıraklığını yaparsa mı? Her ikisi de gerekli hem eğitim hem pratik.

Yetişmiş personel artık turizmde değil. Ya büyük şehirlerin otellerinde ya da kendilerine başka meslekler seçtiler. Aldıkları maaş, sadece yaz odaklı.  Turizm ve hizmetten çok hamallık yaptıkları için bıraktılar bu işleri. Yerlerine ne geldi? Ucuz iş gücü. Eğitimsiz, bilgisiz tek amacı turist bir kız bulup ülkeyi terk etme hayalleri olan garip insanlar var artık sektörde. O yüzden taciz, tecavüz oldukça olağan.

 

Belediyeler

Bir de belediyelerin tutumları var. Beş-altı sene önce Ağustos ayında Alanya’da sular üç gün kesildi. Genel bakım için. Düşünebiliyor musunuz, binlerce turistin olduğu, en yüksek sezon ve sıcakların tavan yaptığı bir dönemde sular kesildi, bakım için.
Yine daha birkaç hafta önce elektrikler kesildi, yine bakım için.
Geçen sene tam sezon başladıktan sonra yol yapım, kaldırım genişletme çalışmaları yapıldı. Kafa bu, mantalite bu. Aklımız sıra İsrail’e posta koyduk, Avrupa’ya kuru dayılık yaptık, egolarımızı tatmin ettik ama CNN ya da BBC’de her manşet olduğumuzda turizm bir darbe daha yiyor. Turizm bir sektör ve bu sektörde  eskiden olduğu gibi  sikindirik türk gecelerinde kafasına fes geçirip para sıçan göbekli almanların devri çoktan bitti.
Türk turizmi her geçen gün kan kaybediyor ve  dibe batıyor. Bir ülkenin turizm başarısı önüne gelen her yere ucube oteller dikmek, duble yollar açmak ile olmuyor. İçkinin, etin ve eğlencenin bu kadar pahalı olduğu bir ülke.  Eğlence mekanlarının bu kadar üzerine gidilen bir ülke.  Bu kadar yağmalanan,  hor kullanılan doğal güzellikler, peşkeş çekilen, yakılan, işgal edilen, sömürülen sahiller, ormanlar işte türk turizminin son hali budur…
“Savaş  savaş” diye bağıranlar, patlayan bombalar…

 

 

Turizm Esnafı

Turizm esnafının günahı vebali yok mudur? Vardır elbet. Güzelim ülkeyi sahte, çakma ürünler cennetine çevirip kısa yoldan turisti kazıklayarak, taciz ederek yeri geldiğinde tehdit  ederek tatile gelmiş, biraz kafa dinlemek, bir ülkenin kültürünü tanımak için üzerine para ödeyen insanlara cehenneme çevirdiler. Esnafın düzgün olanı kadar kanı bozuk olanı da çoktur. Bunu kimse inkar edemez. Ama asıl mesele daha yirmi yıl öncesine kadar tarlasını süren adamların milyonlarca dolar ve euro kazandıkları tarlaları, seraları artık harcayamayacak kadar para kazandıkları dükkanları ile halen fahiş fiyatta kira isteyen dükkan sahipleri de bu vebalin en büyük nedenlerinden birisidir. Onlarca hatta yüzlerce örnek verilebilir. Turizm bu ülkenin yetim ve öksüz evladıdır. hep hor kullanılan, ezilen, sömürülen ama inadına direnen.

 

Turizm nasıl yara aldı?

Gezi olaylarının ne kadar etkisi oldu bu çöküşe diye soracak olursanız. Elbet olumsuz yönde etkiledi. Sonuçta ailesi, çocukları ile kafa dinlemeye giden bir aile uluslararası televizyonlarda gördüğü şiddet olayları yüzünden çok iptaller yaşandı ama şunu rahatlıkla söyleyebilirm ki; asıl yıkım hükümetin durmadan İsrail ve Suriye’ye attığı savaş çığlıkları, gergin dış politika ve tabana şirin gözükmek adına alkol ve sigaraya yapılan anormal zamlar, tekel bayiilerinin gece 22:00’ye kadar alkol satışı yapması gibi turizm ülkesinde bir turistin isteyebileceği en son saçmalıklar kadar etkilediğine inanmıyorum Gezi Parkı olaylarının…

Angutyus