by
on
under
tagged ,
Permalink

Bir ihtimal daha var, o da beklemek mi dersin?

filhakikat-Bir ihtimal daha var, o da beklemek mi dersin

 

Hayatta herkesin sizden bir beklentisi vardır. Kimi iyi bir arkadaş, kimi iyi bir sevgili olmanızı bekler. İyi bir evlat, baba, kardeş olmak da beraberinde gelir. Bu başlıkları arttırmak mümkündür. Önce onlara yaranmak için hoşlarına giden şeyler yaparsınız. Nasıl onları mutlu edebilirim düşüncesi kendi mutluluğunuzun önüne geçer. Siz bunun farkına bile varamazsınız. Öylece benliğinizde yer eder. İyi evlat şartları arasında efendi olmak, başını belaya sokmamak, üniversiteyi bitirmek, askere zamanında gitmek ve işe güce başlamak gelir. Bunları yerine sırasıyla getirdiğiniz zaman beklentileri karşılar ve iyi bir evlat olabilirsiniz.

Bunları başarabilmek için hayat denen kabadayıyı alt etmek gerekir. Çünkü o çok güçlüdür ve ayak oyunları ile sizi yenmeye çalışır. Beklentileri karşılayamamanız için elinden geleni yapar. Ne yapsam da şu hergelenin canını sıksam diye düşünmeden edemez. İlla ki sizi fitil edecektir, bundan kaçış mümkün değildir. Aslında bir savaştır bu. Tek taraflı olan ve sizin sürekli savunma halinde olduğunuz bir savaş. Zaman zaman galip gelir ve örneğin iyi bir baba olamamanıza neden olur. Herkes için bu durum farklı olabilir, bazıları kardeşlik vasfını yerine getiremez, bazıları ise sevgililik.

Siz hayat ile mücadele etmeyi kafanıza koymuşken tüm bu beklentiler de aynı zamanda doğar. Çift kulvarlı bir yarışta tek kulvarda yarışmak isteseniz de oyunun kuralları bellidir, dışına çıkamazsınız. El mecbur bir gayretle başlarsınız ama yarışta zamanla yavaşlarsınız. Beklentileri karşılamak için çarpışırsınız. Eminim meydan muhaberelerinde bu hırsla çarpışan asker sayısı azdır.  Ama ne kadar savaşırsanız savaşın elinizde olmayan nedenler sizi başarısız gösterebilir. Beklentiler bu yönde zayıflamaya başlar hatta çürümeye yüz tutar. Peşi sıra hayırsız evlat, kötü kardeş, sorumsuz sevgili tanımlamaları gelir. Çünkü siz başarısız olmuşsunuzdur ve yapmanız gereken görevleri sırasıyla yapmamışsınızdır. Bu gömlekleri üzerinize giyip dolaşmak zorundasınızdır, çünkü siz o kişilersinizdir. Bir boka yaramayan, bir baltaya sap olamayan, yapamayan, edemeyen vesaire vesaire…

Hayatta herkesin sizden bir beklentisi vardır diye boşuna demiyorum. Üniversitede bile ders notlarını sizinle paylaşan ile paylaşmayan arkadaş arasında fark vardır. Veriyorsa iyidir, vermiyorsa kötüdür. Aman cümleyi yanlış yerlere çekmeyin. Bizden beklenti çoktur da bizim beklentimiz hiç mi yoktur… Elbet bizim de çevremizden beklentimiz bir hayli yüksektir. Sana okul zamanında araba alan baba kraldır, ev bırakan anne candır. Hayatını kolaylaştıran sevgili çiçektir. Hatta nargileni hazırlayan arkadaş kardeştir. Herkesin herkesten bir çıkarı vardır. Acıdır, günahtır, yazıktır ama gerçektir. Bunları karşılamak, karşılayabilmek dikenli bir yolda hoplaya zıplaya gezinmeye benzer.

Bazı zamanlar tüm bu karışıklığa, dur diyesiniz gelir. Bunları yapmak zorunda mıyım diye sorgulamaya başlarsınız. Hayat denen artist ensenize tokadı yapıştırıverir. Desturrr! Ne oluyoruz reis, başkan, kaptan, hacı, dayı diye inlersiniz. Derse oturmak zorunda olduğunuz ortaokul dönemleri gibi tıpış tıpış ödevinizin başına geçersiniz. Belki sonrasında size kalan ‘iyi’ ile başlayan cümleler duymaktır. Yediğiniz tokadın şiddeti kendinizi ne kadar kaybettiğiniz ile alakalıdır. Kendinizi bulmanız da aynı hızla gerçekleşir.

‘Beklenti’ ne kötü bir kelime değil mi? Birileri bir şeyler bekliyor. Ama niye veya kime ne? Herkes kendi işine gücüne baksın arkadaş, birileri benden niye birçok şey bekliyor? Tüm bu sorular cevapsız kalmak zorunda. Eleştirmeden kabullenmek zorundasın bu sistemi. Dogmatik bir yapıdır, komşu Ayşe teyzenin senin işinle olan ilgisi. Mehmet amcanın senin maaşını sormasına sen gücenemezsin, zinhar ne haddine! Onların bile senden beklentisi vardır. İyi bir komşu çocuğu musun diye…

Bizim de ömrümüz beklemek fiili ile geçiyor. Hep iyi şeyler olacağını bekliyoruz. Ama öyle bir beklemek ki bu, amansız hastalığa benzer. Yine de gram vazgeçmezsin beklemekten. Çünkü olması gereklidir bir şeylerin de ondan. Sen iyi biriysen neden kötü şeyler olsun ki? Neyse, olur koçum, olur aslanım, olur kaplanım diyesiniz gelir… Demek de lazım içimizde kalmasın. Olur, şansın rüzgârı, bizim de üzerimize eser, kaldırıp bahçedeki masadan daha sıcak olan yerlere gönderir bizi. Belki biz de avuçlarız şansın bel kemiğini, milletin kum tanelerini avuçladığı gibi. Belki…

Bekliyoruz bakalım, güneşin zaptı yakın!

Yazı:Serdar Vardal

Foto: Andy Lee