Türkçe rap müziğin ilk kadın seslerinden Ayben, 10 yıllık aranın ardından yeni çalışmasıyla dinleyicilerinin karşısına çıktı. Albüm öncesi “Başkan” isimli single’ını yayınlayan rap müziğin sevilen ismiyle uzun süren sessizliğini, yeni albümünü, abisi Ceza’yı ve sevdiği seyahat duraklarını konuştuk.
10 yıldır yeni albüm yapmıyorsun. Neden bu kadar bekledin?
Evet, uzun bir zaman… Ama bu işe ilk başladığım an itibariyle albüm yapmak, ünlü olmak gibi hayallerim yoktu. Albüm yapmayı da bir zorunluluk olarak görmemiştim. Üretimlerimi keyfi bir şekilde sunuyordum. Ne zaman ki ilgi ve beklentiler eşzamanlı olarak artmaya başladı, o zaman albüm hem bir mecburiyet hem de beni seven ve destekleyenlere şükranlarımı sunma biçimi oldu. İnsanlar sevdiği müzisyenleri daha çok duymak, farklı eserlerini dinlemek ve tanımak istiyorlar. İşin stüdyo kısmından fazla sahada olmayı tercih ettim belki de. Bu süreçte beni seven ve destekleyen insanlar olduğunu ve ne olursa olsun sabırla beklediklerini gördüm. Artık vakti geldi dediğim an “Başkan” albümü ortaya çıktı.
Müziksiz, daha doğrusu albümsüz geçen zaman zarfında neler yaptın?
Bu iş damarlarınızda akmaya başladığı o ilk günden itibaren ne olursa olsun ve ne kadar ara verirseniz verin, müziksiz bir hayat sürdürmeniz mümkün olmuyor. Birçok düet çalışmasında yer aldım. Sanatçı dostlarımın sahnelerine ve albümlerine konuk oldum. Bunun yanı sıra single çalışmalarım oldu. Avrupa’da birçok festivalde sahne aldım. Mısır’a gittim ve farklı ülkelerden gelen Rap sanatçılarıyla beraber, Kültür Bakanlığı’nın da desteğiyle İskenderiye ve Kahire’de workshop’lar ve sahne çalışmaları yaptım. Bunların dışında Volkan T. ve Atıf Ülkü ile birlikte Almanya’da kurduğumuz Turkotronica isimli bir müzik grubumuz var. Onunla ilgili çalışmalar yaptık ve devam ediyoruz. Sanırım en büyüklerinden biri olarak da Berlin’in en önemli tiyatrolarından Ballhaus Naunynstraße’de “Urban Sounds Clash Classic” isimli bir tiyatro oyununda yer aldım.
Bu süreçte Ayben’in müziğe ve hayata bakış açısında neler değişti?
10 yıl epey uzun bir süre… Bu süreç içinde gerek hayata bakışım, gerekse olayları algılayış şeklim oldukça değişti. Hayatı gerçekten iliklerime kadar yaşadım. Âşık oldum ve evlendim. Yeni insanlar tanıdım ve yeni yerler gördüm. Olgunlaşma sürecinden geçtim. Rap müziğin hayatımdaki yerini algıladım. Benim müziğim için “hayat”, sözlerimi besleyen en önemli faktör.
Albümünün ilk single’ı “Başkan”, şarkısı nasıl ortaya çıktı?
İşin aslı albüm için ortaya çıkan ilk şarkı “Başkan” değildi. İlk şarkı “Ne Var Ne Yok”tu. Fakat biz albüme ismini veren şarkıyla açılışı yapmayı seçtik. 2016 yılında albüm yapmaya karar verdiğim bir anda “Ne Var Ne Yok” şarkısını yapmıştım. Sonra albüm için start verilmiş oldu ve altyapıları toplamaya başladım. Şarkıların üretim aşamasında, aslında altyapıyı dinlerken müziğin bana hissettirdiklerini kâğıda döküyorum. O anki ruh hali, melodinin verdiği hislerle birleşince de şarkı ortaya çıkmış oluyor. Bu albümün bir özelliği de prodüksiyon aşamasında albüm koordinatörümün iletişim desteği dışında, altyapıların seçimi ve oluşumunda yalnız çalıştım. Elbette ekibimle fikir alışverişlerimiz oldu ancak her şarkıda tamamen kendi içimden geleni yaptım. Sanki sıfırdan başlıyor gibi bir enerji ve heyecanla… Bu yüzden “Tüm eski defterleri sildim, yenisine başlıyorum şimdi” diyorum.
Başkan’da “Kimsede hiçbir dert yokmuş gibi şarkılarda söz yok aşktan başka” diyorsun. Ayben’in kendisine dert ettiği, rahatsızlık duyduğu konular neler?
Hani derler ya “herkesin derdi kendine” diye. Aşk da birçok insan için uğruna şarkılar yapmaya değecek kadar güzel veya bir o kadar sancılı… Ancak başka konuları da konuşmak gerekmez mi? Müzik özgürlüktür. İstediğiniz her şeyden bahsedebilirsiniz evet ama sadece aşktan bahsetmek biraz kolaya kaçmak gibi geliyor. Ben kadınlardan bahsetmek istiyorum. Hani eşleri tarafından şiddete maruz kalan, öldürülen kadınlardan. Taciz edilen çocuklardan ve susturulan ailelerden. Şiddetle susturulan kadınlardan. İlla sorunlardan değil, belki doğadan bahseden şarkılar da olmalı. Evrenin güzelliğinden… Bu dünyada pozitif olan tek şey aşk değil ya da tek dert de değil. İşlenebilecek konuların ucu bucağı yok. Kastettiğim bu.
Albümünde Ceza’da olacak. “Fenomen” isimli şarkının altyapıları ona ait. Ceza yanılmıyorsam ilk kez beat yapıyor.
Albüm oluşmaya başladıktan sonra düet yapmak istediğim ilk isim Ceza oldu. Hayranlığımı sığdıracak kelime bulamıyorum. Bu işin üstadı ve hayallerin ötesinde işlere imza atıyor. Albüm oluşmaya başladıktan sonra ona dinlettiğimde beğenisini ve onayını almış olmak beni daha da onurlandırdı. İnsanlar Ceza’nın bu yönünü bilmiyorlar, haliyle herkes için sürpriz oldu. Ancak kariyeri boyunca yaptığı her albümde masa başına oturmasa bile alt yapılardaki sample ve melodilerin seçimlerinde emeği var. “Yerli Plaka” albümü ile birlikte beatmaker’lardan hazır altyapılar almaya başladı ama öncesinde her zaman masadakileri yöneterek altyapıları oluşturdu. Hazır aldıklarına da mutlaka dokundu. Bu şarkıda ise masa başına geçti ve bu konudaki ustalığını da konuşturarak ritmini, melodisini her şeyiyle kendi elleriyle oluşturdu. Bu benim için de eşsiz bir deneyim oldu elbette. Sonuç olarak müzik tamamlandığında sözlerimizi birleştirerek şarkıyı ortaya çıkardık. Ceza’nın albümümde hem düet hem de müzik olarak yer almış olmasının ne kadar özel olduğunu tarif edemem.
“Urban Sounds Clash Classic” isimli tiyatro oyunundan önceki röportajımızda da bahsetmiştin. Sen orada da rap mi yapıyorsun?
Oyun yaklaşık iki buçuk yıl oynandı. Almanca olarak sahneleniyordu. Genel olarak sokak soundunu ve farklı karakterlerin gözünden şehri anlatan müzik temalı bir oyundu. Oyunda, karakterlerden birinin rüyasına giren “Ayben” olarak yer aldım. Yani farklı bir karakteri canlandırmadım. Ancak kendi sahnelerimden daha başka bir heyecanı vardı. Tiyatro sahnesinde farklı bir büyü var. Hazırlıklarda bambaşka bir tempo ve oyun boyunca tüm ekibin birbirini taşıması durumu. Yaşamaya değer, farklı bir deneyim oldu benim için.