Ali Deniz Uslu: Bir küfür gibi çıktı ağzımdan!

ali_deniz_uslu

Eski dostum Ali Deniz Uslu her daim üretken biri. Son yıllarda gazeteciliğin yanı sıra yazdığı kitaplarla da gündemde. Tabii prodüktörlük yaptığı Ulan’ın albümünü de unutmamak lazım. Ali Deniz Uslu’yla “ Karganın Duyduğu” ndan girdik, Kadıköy’den çıktık…

İlk kitabın “Girdap Balıkçısı” ağırlıklı olarak 46 dergisindeki yazılarından oluşuyordu. Peki, yeni kitabın “Karganın Duyduğu” nasıl ortaya çıktı?

Karganın Duyduğu’nu yaratan süreç hem işsel hem de içsel olarak sancılıydı. Memleketin hali ortada, çalıştığım gazetede de mutlu değildim. Üstüme gelenleri savuşturmak bir yana, bana saplanmalarına engel olamıyordum. İşte bu marazlı ruh halinde beni rahatlattı Karganın Duyduğu. Bir küfür gibi çıktı ağzımdan!

bf437ffa-abfa-42be-987e-17da19df5497Kitapta Kadıköy ve Cenk Taner’e göndermelerde mevcut. Cenk Taner’i sevdiğini biliyorum. O “Kral öldü şehir düştü” diyor. Sen ise “Krallar ölür şehir düşmez” diyorsun. Hanginize inanalım?￿

Cenk Taner ve MŞŞ (Mehmet Şenol Şişli) şair –ozan geleneğinin yıkılmaz ama son kaleleri. Müziklerini ve dostluklarını seviyorum. Şehirleri krallar değil yaşayanları ayakta tutar, halk olmazsa şehirler yaşamaz. Aslında krallar etten kuklalardır. Ya da ben böyle düşünmek istiyorum. Ama bu düşüncem Cenk Taner’e bir misilleme değil!

Güler yüzlü, eğlenceli bir adamsın. Ama “Karganın Duyduğu” gri, çoğu zamanda karanlık. Koyu tarafını ikili ilişkilerde çok yansıtmıyorsun. Bunlar kelimelerle mi dışarıya çıkıyor?

Karanlık tarafımı görenler de var elbette. Karanlık ışık eksiliği ama bazen o ışığı ben kısıyorum. Her insanın kendisi kendine rağmen bir kişiliği var. Ben ikisini dengede tutmak için yazmayı manevra olarak kullanıyorum.

Her iki kitabında da deniz ve gemiye dair göndermeler var. Yazarken denizle bu kadar haşır neşir olmanın muhakkak özel bir nedeni vardır diye düşünüyorum.

Adım Deniz! Kimileri denizden korkar kimileri sever. Benimse ihtiyacım, anfibi bir yazarım belki de. Yürüme mesafesinde denize yakın olmak iyidir, vapurları evim gibi severim. Ama yeni olanları değil!


Özellikle “Karganın Duyduğu” kitabının ardından çok sayıda röportaj verdin. Ki sen bir gazetecisin aynı zamanda sayısız röportaj yaptın. Soru sormak mı, sorulanları yanıtlamak mı senin için daha keyifli?

Bu işi hep bir cinayete benzetirim. Ya katilsindir ya da maktül. Roller hep değişir, ironi değişir. Belki de bu anlamda da arafta olmak bana keyif veriyor. Bu gerçek anlamda hiçbir işin tarafında değilim!

Yazarlığın yanı sıra Ulan’ın albümde prodüktör olarak da sen varsın. Bu iş nasıl başladı?

Yıllardır müzik yazarlığı yapıyorum, piyano ve iyi gitar çalıyordum. Sonra onları, onlar da beni ihmal etti. Müziğe tutkumsa henüz yedi yaşındayken Bakırköy Pasajı’nda merdivenaltı bir kasetçiden aldığım Iron Maiden “Powerslave” ile başladı. Sonra Akmar günleri ve güzelim 90’lar! Tüm bunlar beni şans ve tesadüf ederi Ulan’ın prodüktörlüğüne kadar götürdü. Zaten grubun söz ve müzik yazarı ilkokul arkadaşım Volkan Diyaroğlu’ydu. Farklı ülkelerde benzer hayallerle büyümüştük. Yıllar sonra da biraraya geldik ve Ulan’ın “Dua Tarlası” çıktı. Yolları açık olacak. Benim müzik serüvenim de farklı isimler, farklı ortaklıklarda devam ediyor.