Sen ve ikizinle yürüdüğümüz yollar
Çok uğraklı iki yabancı gibiydik
Salıncağın zincirini çözmüş
Sallanmak isteyen
Tanıyorum dediğim her şey
Uğraksız olunca duruma
Onu kurtarmayayı istedin
Uyuduk
Aklım ve ikizin
Herkes ordaydı
Gariban kırmızıya dadanan ruj
Ayakkabım gibi vurdun dünyaya
Sana yetişmek için kanayan parmağı unuttum
Sadeleşmeyi öğrenmek gerek dedik
Kahvaltıya düğmesini ilikletirken
Ve ağzına cenkler yetiştirirken soğuk kahven
Şeker ve süt
Artık adı kahve değil derken, sustuk
Yanımızda ses ve parke
Kabaran öfkeye tez perde çekmeler
Biz bakarken seni hatırladık
İkizin dalıp öylece
Bizi anlattık
Artık yolcular yoktu
Dünyaya ihtişamlı hayalar
Hayal ve dua artık eksiksiz
Yanmayan kibrit bu fersiz geceye rüya
İkisizine ise güya beni bıraktı
Duyunca gözlerimden dahiyane intiharlar
Sorular ve biz kaldık
İkizin yoktu
Gülüyorum
Böyle tamamlanır bildim ilk öpüş
Kaşlarının arasından odalarına düşerken
Dönüş yolunda ellerin aklıma gelmezdi
Kestik ve artık benimkiler de yok
Bilmezdi tanrı,
sözün aynasında parmak izine izin yok
İkizin
Ah, diz dediğinde sekizin içindeki ikileri
Birden sonra üç geldi diyemedim
Karardıkça geceden gündüze doğru gidemediğim o sabahlar
Unutmak için kapı zillerini bekledik
İkizin, sen ve dualar.
Şiir: Büşra Kayhan