Şevket Çoruh: Mesleğimden kazandıklarımı mesleğime yatırıyorum

filhakikat_Şevket Çoruh Mesleğimden kazandıklarımı mesleğime yatırıyorum

 

Hepimizin bildiği bir isim Şevket Çoruh. Oynadığı her role yakışan, yetenekli ve mütevazı bir tiyatro adamı… 10 yıldır süren Arka Sokak’lar dizisinin Mesut Komiser’i, şimdilerde “Benim için her şeyin başladığı yer” dediği tiyatroya vefa borcunu ödemek için, Baba Sahne adını verdiği bir tiyatro salonu açmaya hazırlanıyor. Bu vesileyle bir araya geldiğimiz Çoruh’la keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte sohbetimizden satırlarımıza yansıyanlar.  

 “Arka Sokaklar” devam ediyor aynı zamanda da Baba Sahne için hazırlıklarınız tam gaz sürüyor. İkisine de yetişmek sizin için oldukça zor olmalı…

Zor oluyor ama biri olmadan diğeri de olmuyor. “Arka Sokaklar” olmasaydı bu tiyatronun sahibi olamazdım. Dizi sektörü çok acımasız bir hâl aldı. Her hafta 130 dakikalık bölümler çekiyoruz. Bu dünyada rekor sayılabilecek bir süre. Ayrıca biz haftalık dizi olarak dünyada sayılı diziler arasındayız. Çünkü 10 yılda 400’e yakın bölüm çektik. Birkaç bölüm sonra yönetmenimiz Orhan Oğuz da 10 yıl boyunca aynı dizinin yönetmen koltuğunda oturduğu için Guiness Rekorlar kitabına girecek galiba…

Dizinin bu kadar uzun soluklu olacağını tahmin eder miydiniz?

Çok enteresan… Türker İnanoğlu, projeyi anlatmak için beni Erler Film’e çağırdığında “Göreceksin Şevket, bu proje 500 bölüm devam edecek” dedi. Çok gülmüştüm, “Yapma Türker Abi, bir dizinin ömrü üç-dört senedir” demiştim. Ama o “Şimdi gül bakalım, göreceksin” dedi. Hep beraber gördük (gülüyor). Türker İnanoğlu, bu projeyi bana teklif ettiğinde 70 yaşındaydı, Şimdi 80 yaşında. Ben diziye başladığımda 32 yaşındaydım, şimdi 42 yaşındayım. 10 sene insanın hayatında çok büyük bir bölüm aslında.

Akıllara “Mesut Komiser” karakteriyle kazındınız. Sokakta sizi görenler “Mesut Komiser”le mi, Şevket Çoruh’la mı konuşuyorlar?

Türkiye’de özdeşleşme durumu çok fazla var. Mesut Komiser’i gerçekle fazla bağdaştırıyor ve beni o sanıyorlar.

Muhakkak başınızdan geçen ilginç olaylar olmuştur…

Olmaz mı, çok sık oluyor. Okuldan kaçan gençlerin beni görünce “Mesut Komiser geliyor” diye saklandıklarını gördüm. Ya da trafikte “Komiserim, şu olaya müdahale et” dediklerini duydum. Hiç unutmuyorum Özgür Ozan’a bir hırsızlık vakaası için ciddi ciddi dert yandılar “Bu olayı çözer misiniz?” diye…

filhakikat_Şevket Çoruh Mesleğimden kazandıklarımı mesleğime yatırıyorum2“Baba Sahne” sizin satın aldığınız ve sıfırdan inşaata başlayarak bir kültür, sanat noktası haline getirmeyi amaçladığınız bir yer. Ama her oyuncu maddi anlamda bu denli ağır bir yükün altına giripte sizin gibi risk almıyor…

Tiyatro, benim için her şeyin başladığı yer. Bu tiyatroyu açmamın en büyük sebeplerinden biri de yaşadığımız olaylar nedeniyle tiyatro olmazsa yalnız ve çaresiz kalacağımızı görmem oldu. Tiyatro bizim köklerimiz, köklerimizden uzaklaştıkça yaptığımız mesleğimizin dışında başka bir hâl alıyoruz. Bunu ortadan kaldırmak istiyorum. Bir de ustalarımdan, mesleğimden kazandığım şeyleri mesleğime yatırmayı öğrendim. Kadıköy’de de böyle bir mekânı görünce çok heyecanlandım. Burası 1967 yılında Yıldırım Önal’ın, Nezih Tuncay’ın, Abdurrahman Palay’ın oynadığı bir tiyatroydu. 80’li yıllarda da sinema filmlerinin oynatıldığı bir yerdi. Bu mesleğin tozunu yutmuş, adabını öğrenmiş biri olarak böyle bir şey yapmanın doğru, klasik arabadan ve her şeyden daha önemli olduğunu anladım. Tekrar özüne dönmesini istedim, depo ya da alışveriş merkezi olmasını istemedim.

Adını “Baba Sahne”koymak nereden aklınıza geldi?

Bu adı maskülen bir tavır olsun diye koymadım. Oyuncuları ve sanatla ilgilenen insanların sığınacağı, kendimizi yetim hissetmeyeceğimiz bir yer oluşturmak istediğimiz için bu adı koydum.

Ne zaman açılacak peki?

Yeni sezona yetiştirmeyi amaçlıyoruz. Ama doların yükselmesi nedeniyle biraz geciktik. Bir desahneyi 1967 yılındaki haline de benzetmek istiyoruz. Onun içinde ayrıca uğraşıyoruz. 250 kişilik samimi bir mekân oluşturmaya çalışıyoruz. Önümüzdeki ekim ayında üç farklı oyunla seyircinin karşısına çıkacağız.

Zamanınızın büyük bölümü dizi seti ve tiyatronun inşaatıyla geçiyor. Dinlenmek, nefes almak için nerelere gidiyorsunuz?

Boğaz beni inanılmaz rahatlatıyor. Orada vakit geçirmek bana çok iyi geliyor. Kadıköy’de zaman geçirmek de… Çünkü Fenerbahçeliyim. Haftada bir iki maçımız olduğu için hem Ülker Arena hem de Şükrü Saraçoğlu stadyumundayım. Burası Kadıköy, buradan çıkış yok (gülüyor).

Klasik arabalara ilginiz var. Babanız dolmuş şoförüymüş, bu ilgi oradan mı geliyor?

Evet, klasik arabalara olan ilgim babamdan kaynaklanıyor. Klasik arabalar uçsuz bucaksız, hepsine sahip olmak imkânsız. Ama birkaç tane klasik otomobil almıştım. 66 model Mustang’imi, 71 model Corvette’mi sattım. 62 model Thunderbird, 55 model Pick-Up, 80 modelde bir minibüsüm var,  satılık olan. Onları da şimdi bu tiyatroyu yapabilmek için satıyorum. İlgilenenlere duyurulur. Bu arabaları alarak aynı zamanda bir tiyatronun kuruluşunda da yardımcı olacaklar.

filhakikat_Şevket Çoruh Mesleğimden kazandıklarımı mesleğime yatırıyorum3

Türkiye’nin ilk gangsteri Necdet Elmas’e karşı bir ilginiz var. Necdet Elmas’ta sizin gibi Chevrolet tutkunu bir adam ona olan ilginiz nereden geliyor?

Necdet Elmas, Türkiye’nin ilk gangsteri… İhtilal döneminde hapishaneden kaçıyor. Sonra hapishaneye geri dönüp arkadaşlarını ziyaret ediyor. Türkiye’de teyyareyle kovalanan ilk suçlu, Kadıköy sokaklarında 59 model Chevrolet’iyle geri geri giderek polislerden kurtulan acayip bir herif. Banka soygununda bir işçi “Necdet bey, bari maaşımızı alsaydık da öyle soysaydınız” deyince “Ben işçilerin parasını almam” diyen bir adam. Necdet Elmas’ın hikâyesi inanılmaz. Yakalanması, yakalanırken bu kılıkta insanların içine çıkamam diyip sinek kaydı traş olan, takım elbisesini giyip teslim olması falan çok enteresan. Değişik bir adam yani… Amerikan sinemasında böyle filmler çekiliyor ama Türkiye’de çok fazla göremiyoruz. Keşke filmi çekilse…

Röportaj: Ali Mert Alan

Fotoğraflar: Barış Tekin

Bu röportaj Skyroad dergisinde yayınlanmıştır.