Psikanaliz Seminerlerinde Mutlaka Karşılaşacağınız 11 İnsan Tipi

8976a2477f516109333327a3ac109e1a

1-Kendini asıl konuşmacı sananlar

Moderatörün ”soru ve katkılarınızı bekliyoruz” demesiyle birlikte mikrofonu kapan ve katkıda bulunayım derken ikinci bir seminer veren kişilerdir.

Evet, psikanalizde kibrit kavramı gerçekten çok önemli ve arka planda kalan, görmezden gelinmiş, deyim yerindeyse bastırılmış bir kavram. Bu vesileyle bu önemli kavrama işaret etmemizi sağlayan bu sempozyumu düzenleyenlere de teşekkür ederim. Kibritle ilgili ben şunları düşünüyorum… 

2- Romantikler

Genelde agresyona değil sevgiye, dirence değil işbirliğine önem verirler. Ses tonları yumuşaktır, çağrışımsal olmaktan çekinmezler.

“AbendessenvonFreitag” kavramı hastayla terapist arasındaki bitmek bilmeyen dönüşüme, o mucizevi ilişkiye işaret etmiyor mu? Odadaki bu eşsiz dansın ne kadar kucaklayıcı olduğunu bize bir kez daha hatırlattığınız için teşekkür ederim.

3- Evde hazırlanıp gelenler

Konuşmacının eski makalelerini veya kitaplarını inceleyip, sorusunu cebine koyup gelen bu  insanların sordukları soruların, güzel ve mantıklı bile olsalar, seminerle pek alakası olmaz.

Klein’ın X, Y ve Z kavramından bahsettiniz ama biliyoruz ki bir de Z ile T arasındaki ilişki var, ki bunlara siz de yazılarınızda sık sık değiniyorsunuz. Mesela M.Ö. 400 tarihli makalenizdeki dipnotta şöyle bir şey demişsiniz, bunu biraz daha açmanızı rica edebilir miyim?

4- Kendini övmek için konuşanlar

Paylaşımlarında “var ya, ben ne kadar çok okudum aslında” havası vardır. Ne kadar bilge ve müthiş bir insan olduklarını göstermek için ellerinden geleni yaparlar.

Şimdi tabii Freud’un bu kavramı düşünce tarihini kökünden değiştirdiGerçi baktığımızda Avrupa ve Amerika ekolleri arasında bu bağlamda bazı farklar mutlaka var ki son 50 yılın literatürünü iyi kötü takip eden herkes bunu görür. Bion’un bu konuda çok enteresan bir lafı vardır, der ki…

5- Süpervizyonu beleşe getirenler

Genellikle bu grupta genç katılımcılar yer alır. Seminerle alakası bile olmayan bir yerden ya da 45 dakikalık konuşmanın 15 saniyesinde bahsedilen bir ayrıntıdan yola çıkarak konuyu kendi pratiklerine getirirler.

Makarnayı peynirli yiyen ve isimlerinde C ve D olan hasta grubuyla çalışıyorum. Nelere dikkat etmemi önerirsiniz?

6- ‘Benden de süpervizyon alabilirsiniz’ciler

Dördüncü maddedekilerin bir değişik versiyonudurlar. Teoriden çok pratikte iddialıyım havası estirirler. Semineri veren kişiye bir şeyler öğretme derdindelerdir.

Bahsettiğiniz vakanın rüyasında black metal söyleyen manavın, seansta cama konan kuşu temsil etme ihtimalini düşünmüş müydünüz?

7- Harıl harıl not tutanlar

Yüksek enerjileriyle koltuktan düşercesine not tutar, nefes almaz, görenleri acaba bu notlara aynı enerjiyle tekrar tekrar dönüyorlar mı diye sorulara gark ederler. Teknoloji ile arası iyi olanlar ise bir yandan ses kaydı tutar bir yandan her slaytın fotoğrafını çekerek konuyu kökünden hallederler. Çıkınca da seminerin kitabını alırlar.

8- Konuşmacıyı çıkışta sıkıştıranlar

Bu kişiler seminer boyunca sessiz kalıp aralarda veya çıkışta konuşmacının yanında biter, ne kadar soruları varsa özel olarak sorarlar. Bunu sorularının izleyicilerin seviyesini aştığını düşündükleri için mi yoksa fırsattan istifade konuşmacıyla arkadaş olmak için mi yaparlar, bilinmez.

9- Konuşmacıyla tanışıklığı olduğunu belli etme heveslileri

Bu gruptakiler genellikle seminerin organizasyon komitesine mensuptur. Bir gün önce sabahın köründe konuşmacıyı havaalanında karşılamak zorunda kalmışlardır, akşam da topluca yemek yenmiştir. Seminerde boşluk yakalar yakalamaz mikrofonu alıp bu ‘ayrıcalıklı’ konumlarını herkese ilan etmek zorunda hissederler.

Dün akşam yemekte Sigmund Bey ile çok güzel bir sohbetimiz oldu, bana bu konuyla ilgili olarak bir vakasından bahsetti, belki dinleyicilerimizle de paylaşmak ister?

10- ‘Hazır yakalamışken bir de bunu sorayım’cılar

En temelinde magazinsel merakları olan kişilerdir. Bazı konuklarda bu meraka hak vermemek elbette elde değildir. Bazen ise sessizliği bozmak isteyen moderatör ya da organizatörler bu gruba dahil olabilir.

Yakın dostunuz olduğunu bildiğimiz Arnold Schwarzegenner’in psikanalize katkıları konusunda ne düşünüyorsunuz?

11- Sessizce herkesi yargılayanlar

Yukarıda bahsi geçen insanlara her defasında maruz kalmaktan bunalan gruptur. Bu insanları yerlerinde sürekli kıpırdanmalarından, oflayıp puflamalarından ve alaycı gülümsemelerinden tanırsınız. Çoğu zaman konuşmacı dahil ortamdaki kimseyi yeterli bulmazlar ve organizasyondan mutsuz ayrılırlar.

Sonra da böyle listeler hazırlarlar!

http://psikanalitikseyler.com/