Belgesel ve Kısa Film Yönetmeni Özgür E. Arık ile Kariyeri ve Filmleri Üzerine Konuştuk. Biz ‘ Neden ? ’ diye Sorduk, ‘ O ‘ Cevap Verdi.
Öncelikle sizi tanımak isteriz. Bize kendinizden bahseder misiniz ?
Eğitim hayatıma ODTÜ’ de Psikoloji eğitimi alarak başladım. Daha sonra 3. sınıfta psikoloji eğitimimi yarım bırakarak tekrar üniversite sınavına girdim ve Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni kazandım. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü’nde sinema-televizyon üzerine yüksek lisansımı tamamladım. Şu an ise Beykent Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaktayım.
Size ‘Evet ben kesinlikle yönetmen olmalıyım’ dedirten şey ne ya da kim oldu ?
İnsanlar geleceklerine dair kararlar alırken mutlaka bir şeylerden etkilenmiş oluyor. Bu bir film olabilir, okuduğu bir şeyler olabilir. Benimde çok etkilendiğim filmler oldu. Milos Forman’ın Amadeus filmini sinemada ailecek gidip izlemiştik ve bende garip, anlamadığım bir etki bırakmıştı. Günlerce aklımda o filmin sahneleri vardı. Sinema ile kurduğum bağda Amadeus filminin etkisi büyüktür. O filmden sonra sinemanın farklı bir anlatım tarzı olduğunu anladım. Karşımdaki insanlara bir şeyleri görselleştirerek anlatmayı çocukluğumdan beri sevmişimdir. Bu durum benim için bir başlangıç oldu.
Yönetmenlik kariyerinize neden belgesel sinema alanında başlamayı tercih ettiniz ?
Sinema dilini kullanarak hikaye anlatmak denilen şey, birtakım varolan gerçekleri fark etmekle başlıyor. Araştırıyorsun, okuyorsun, hikayelerin peşine düşüyorsun, insanların hikayelerini gördükçe onları önce varolduğu haliyle anlatıyorsun, ondan sonra biçimlendirmeye başlıyorsun. Yaşadığım bu durumu, sinemaya aktarımının belgesel film ile daha kolay olacağını fark ettim.
Halfeti’den Mektup Var, Suyla Yiten, Rıbat, Ayrılık Müziği, Ayrılığa Düğün,ulusal ve uluslararası ödül alan kısa filmlerinizden birkaçı. Bunların yanında 2007 yılında Ankara Ulusal Film Festivali’nde ‘X’ isimli filminizle ikincilik ödülüne layık görüldünüz, fakat ödülü kabul etmediniz. Neden ?
Düzenlenen film festivalinin konusu ‘kentsel dönüşüm’ ile ilgiliydi ve birincilik ödülü verilmiyordu. Festival, Ankara Ulusal Film Festivali olarak başlarken daha sonra Limak Holding sponsorluğunda adı değiştirildi. Sermaye bağlantılarının ulusal bir film festivalinde belirleyici olması bence doğru değil. Festivalin kötü bir sicile sahip olan, Limak Holding’in adının temize çıkarılmasına alet edilmesi beni rahatsız etti.
Filminizin adı neden ‘X’ ?
Filmin konusu, kentsel dönüşüm adı altında yıkımlarla karşı karşıya kalan varoş mahallerin sıkıntılarıydı. Bu film için iki sene boyunca çinçin mahallesinde bulundum. O dönemde yıkılacak olan evlerin kapılarını işaretlemek adına ‘X’ (çarpı) işareti konuluyordu. Filmin adına buradan esinlendim.
2009 yılında orta metrajlı kurmaca bir film haline getirdiğiniz ‘Kertenkele’ filminin ortaya çıkışından bahseder misiniz ?
‘Kertenkele’ filmi Hrant Dink’in anlatmış olduğu ‘Kertenkele Abdullah’ öyküsününsinemaya aktarılmış halidir. Ermeni meselesinin tam ortasında, olaylara gayet insani açıdan yaklaşan, milliyetçiliği, ayrımcılığı çok doğru ve net bir şekilde sorgulayan bir hikayeydi. Hrant Dink bunu yaşanmış bir öykü olarak aktarıyordu yazılarında. Bu yazı beni çok etkiledi ve kısa bir sürede sinemalaştırdım.
Son olarak söylemek istedikleriniz…
Sinema üzerine bir şeyler yapmak isteyen insanlar; sinemalaştırmak istedikleri hayatlara çok yönlü bakmayı bilmeliler. Ayrıca görünenin arkasındaki yaşanmışlıkları da yorumlayabilmek gereklidir.
Röportaj: Büşra Öklük