(Geçen bölümün özeti: Çocuk, uykusunda her gördüğünü yemeye başlamıştır, ormanı yemiştir ve en sonunda uykuya dalar. İlle de ilk bölümü de okuyacağım diyenler için: http://filhakikat.net/orman-olan-cocuk/
Sevgili filhakikat okurları, buradayım, çocuk da burada. Siz onu hatırlamasanız da, duymasanız da, o devam ediyor.)
Bu toklukla, bu kokuyla ormanın sonuna kadar yürümeyi başarmış. Bir otomobil yolu görmüş. Buradan bir araç geçse ve ben o araca binsem, diye sormuş kendine, bu rüya geride kalır mı? Tabii ki, biraz bekledikten sonra bir araç gelmiş, bir öykü anlatıcısı olarak size bir an evvel bir araba sunmak zorundayım, ben James Joyce değilim, ya da Marcel Proust, ya da başka mükemmel bir yazar, size yolun kenarında bekleyen bir çocuğun neler yaşadığını ve hayal ettiğini uzun uzun anlatamam, hakikaten bunun yeri ve zamanı değil, ama siz eğer isterseniz, öyküyü okumayı burada bırakıp 5 dakikalığına kendinizi o yazarlar gibi hayal edip çocuğun hayal dünyasında olup bitenleri hayal etmeye çalışabilirsiniz. Gene de bunu yapacağınızı sanmıyorum, çünkü bunu okuduğunuza göre ya entelektüelsinizdir ya da eğlenmeyi seviyorsunuzdur, her iki durumda da yapılacak daha çok şey vardır, okunacak yeni bir kitap, denenecek yeni bir bira ya da sevdiğiniz dizinin yeni bir bölümü. Kimse Marcel Proust ya da James Joyce yazmışken ve onları okumak varken, onlar gibi hayal kurmaya çalışmaz gibi geliyor bana. Zaten herkesin kendisi gibi düşünmesi de iyi bir şey bence, böylece konuşacak farklı şeylerimiz olur, birbirimize aynı şeyleri bile farklı farklı anlatabiliriz. Ama yalan yok ben onlar gibi hayal kurmaya çalıştım; ama belki çocukken çok fazla un kavurması tükettiğimden, ya da çok fazla televizyon izlediğimden, gerçi Tsubasa’yı falan izliyordum, bayağı da bir hayal kuruyordum, yani salaklaştıran bir şeyden çok hareket ettiren bir şey hatırlıyorum Tsubasa’dan, ya da Tom ve Jerry’den, yani bir şekilde, yazıp yazabildiğim şey şu masal işte.
Bir otomobil durur ve çocuğu evine götürmeyi teklif eder. Çocuk, “bu bir rüya, korkacak bir şey yok” der. Arabanın içindeki ise “rüya olabilir, ama burada yanında kimse yok. Seni annenin yanına götürmemi ister misin” der. Çocuk arabaya biner, bir rüyada da olsa annesinin yanına gitmek iyi bir fikirdir, adresi tarif eder, bu arabanın onu adrese teslim edeceğine çok kafası yatmamış olsa da. Bazen, boş boş beklemektense kafamıza yatmayan şeyleri yaparız, gene de iyidir bu, geri dönüp boş boş bekledim demektense ortasında vazgeçmek falan, ne biliyim, daha iyidir, kesinlikle.
Çocuk “şimdi ormanın yakınındayız. Geri dönebilirim. Ama yoldayken uyanırsam ne olur bilemiyorum” der. Arabayı süren ise “ne olursa olsun senin yaşında bir çocuğun yerinin annesinin ve babasının yanı olduğunu düşünüyorum” der. Çocuk, peki, der, yukarda bahsettiğimiz nedenden. Öyküyü atlaya zıplaya okuyabileceğini düşünenler eşekler gibi yukarıya bakacaklar, başından beri takip edenlerse akıllı olduğu sananlara üstün olmanın keyfini sürüyorlar şu an. Hatta zaman kazanmak isteyen kendini akıllı sananlar muhtemelen çok daha fazla zaman kaybetti şu an, öykünün sakin okurları ise bu akıllıların düştüğü durumu hayal ederek keyiften dört köşe olmuşlardır diye umut ediyorum. Bu öyküyü boşu boşuna okumuyorsunuz ve bundan sonra da anlatma planıma mutabık kalmanızı tavsiye ederim.
Çocuk, annesinin yanına varır: Annecim, bu bir rüya der. Annenin bu zırvalarla uğraşacak pek vakti yoktur, o da bizim kendini akıllı sanan okurlarımız gibi, her şeyi bir an evvel yerli yerine koymak istiyordur: Hep böyle hayalci oldun. Peki uyanırsan ne olacak?
“Bilmiyorum. Tek bildiğim bir ormanın ortasında derinlemesine uyuduğum”
“Uyanmana kadar bekleyeceğiz o zaman”
“Ne kadar uzun bir rüya, değil mi anne?”
“Bunu ancak sen bilebilirsin. Hadi gel, yarın okula gideceksin”
Çocuk da okula gider ertesi gün. Hangi çocuk onu okula yollayan bir anneye karşı çıkabilir ki, çıksa da ne kadar ısrarcı olabilir ki? Günler devrilip giderken, arada hatırlar, ne kadar uzun bir rüya. Öte yandan keyfi yerindedir aslında, ormandaki o açlıktan eser kalmamıştır. Aslında acıkmıyordur bile, kakası da gelmiyordur, sadece öyle uygun olduğu için bunları yapıyordur. Rüyada da olsak, ayık da olsak, uygun olan davranışları sergilemeliyiz ve bunlardan hiçbir zaman vazgeçmemeliyiz.
Günler geçer, çocuk büyümektedir, büyüdüğü çok aklına yatmasa da yapacak bir şey yoktur, çünkü büyümeye karşı bir şey yapılamaz.
Ne kadar kızacak olursanız olun, son parça, sonra, daha sonra. Bekleyin.
Selamlar, Musa Acar