Kırıldığı yerden ölüye sayılmak istemiş Nilgün Marmara ve tüm kırgınlıklarını yanında mezara götürmüş.
Ne kadar şair kadın varsa hepsini kırıp dökerek sevmişler, hepsi şiir olup hafızalara dökülmüş. Çocuk dürüstlüğüyle sevdikleri adamlara mısra olmuşlar.
“Dünyamsın benim, zorbam, düzenim
bundan gözlerim göğe çevrili, ellerim denizde,
hiç katılmadan sende yaşıyorum.
dirimimsin benim!
doğarken öldüğüm. “
Nilgün Marmara
Hangi kırgınlık yazdırmıştır bu şiiri kuş kadar yüreği olan kadına? Düzenini başkasında kuran, bir daha bulur mu kendi düzenini bu dünyada? Bozduğu düzeni tekrar kuramayan Nilgün Marmara 29 yaşında ölümle kıymış nikahını.
Kırgınlığın, kızgınlık üzerindeki inanılmaz üstünlüğüne şahit oluyoruz Nilgün Marmara mısralarında. Gözyaşlarıyla sulanıp, kullanıma açılmış araziler gibi… Acıdan beslenip, başkalarına zehir olmuş hayatlara denk gelmiş. Umudu kırılmış aslında hayata karşı. Kırıldığı yerden ölüme ‘evet’ demiş. Yaşama mı inanmamış yoksa yaşamak mı onu inandıramamış, bilinmez.
Cemal Süreya’nın Nilgün Marmara’nın ardından; “Bu dünyayı başka bir dünyanın bekleme odası gibi görüyordu” cümlesi Nilgün Marmara’nın iç dünyasını özetliyor bize. Bana sorsanız ‘dünyanın bütün kaygılarını kenara bırakmak isteyip, kendi isteğiyle dünyadan ayrılan, ölümü yaşamak isteyen şair’ derim.
Unutma, gitme, tedirgin etme, bırakılma, terk edilme, kırma, kırılma eylemleri hep birileri tarafından maruz bırakıldığımız ya da birilerini maruz bıraktığımız duygulardır. Dünyadaki insan sayısı kadar haklılık var yeryüzünde. Dünyadaki insan sayısı kadar kırgınlık… Dünyadaki insan sayısı kadar ölüm var. Terkedilişler, aldatılışlar, sevmeler, ağlamalar, sevişmeler, unutmalar, uğraşlar, yalanlar, sevinmeler, üzülmeler, gitmeler, kalmalar, hırslar, ihanetler, sadakatsizlikler ve birçok duygu, birçok his, hayata dair. Kırıldığı yerden ölüye sayılmak istemiş Nilgün Marmara ve tüm kırgınlıklarını yanında mezara götürmüş.
“Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu. Hep böyle mi bu?
Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer.’.. Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına aynalarla kaplattım, ölü ben’im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden! Paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben. Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına? “Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna “bir çocuk demiş.”
Nilgün Marmara
Bulamayan Nilgün’ün Anısına – Oruç Aruoba
“İsteyerek ölen kişi ile istemeden ölen insan
arasında, temelden, kökten bir fark vardır:
-İlki, her şeyin ötesine geçmiş olmakla, huzurludur;
ötekiyse, hiçbir şeyi çözememiş olmakla, huzursuz…
‘Bitmeyen sükunlu gece’ ile ‘kabir azabı’
arasındaki fark da bu farkta yatsa gerek…”
Büşra Öklük