MADDE VE MANA ARASINDA: SEVEN GATES

Seven Gates, 2021 yılında Muhip Önal tarafından kurulan Türk niş parfüm markası. Kreatif direktörlüğünde yıllardır parfüm bloğundan yazılarını keyifle takip ettiğim Berkan Başoğlu ve beni uzun zamandır deneyimlemem için güzel parfümlerle buluşturan Muhip Önal olduğu için, daha koklamadan “herkese aynı şeyi söyleyen parfümler” olmadıklarını tahmin ettim. Günümüzde bir parfüm doğarken dayatılan kısıtlamalardan uzak, özgürce tasarlanmış parfümlerin bana söylediklerini ve hissettirdiklerini sizlerle paylaşmak mutluluk verici. Markanın 2024 yılında piyasaya ilk sunduğu ‘Duality’ koleksiyonu 5 adet Eau de Parfum (EDP), 5 adet Extraits de Parfum’dan oluşuyor. Ben parfümlerin sıralamasını gözüm kapalı kura sonrası denediğim şekilde yaptığım için yanlarına parantez içinde EDP, Extraits de Parfum olarak belirttim. Son olarak şişe tasarımında markanın dijital sanatla koku deneyimini birleştirme amacına uygun olarak, madde-ruh ikliğini anlatan koleksiyonu, dijital ressam Cihan Engin’in illüstrasyonlarıyla parlatılmış. Şimdiden keyifli okumalar diliyorum.

NEON NIGHTS (EDP)

”Kullanılan renklerde güzel mavi, mor, yeşil ve ışıklandırma için de soluk sülfür, limon yeşili dışında başka hiçbir şey yok” Van Gogh mektubunda siyahın olmadığı gece tablosu Café Terrace at Night eserinden böyle bahseder. Gecenin karanlığına rağmen ışıkla dolu aydınlığın resmedildiği tablonun duygusundan ilham alan Neon Nights parfümünün arkasındaki burun Maïa Lernout. Kendisi daha önce Kenzo, Lolita Lempicka, Burberry gibi markalar için parfüm tasarlamış bir isim. Aynı zamanda Seven Gates’in Immortal Shade ve Mood Canvas parfümlerinde de imzası var.

Benim için bu parfümde siyahı kullanmadan geceyi anlatan renk iris kökü. Bu nota her zaman bana derinin karanlık hissiyatını vermiştir. Aydınlığın anlatıldığı bir karanlık dualitesinde iris kökünün başrol değil ama temel element olarak kullanılmasını çok zekice buldum. Nasıl başrol değil ama temel şöyle açıklayayım: açılışı yoğun iris kökünün belirgin olduğu baharatlı bir hisle yapıyor. Birkaç saniye sonra iris kökünün derimsi havasının biraz geri çekilip izin vermesiyle belirginleşen boozy hava; çiçekler ve vanilya ile tatlılaşan, yumuşayan bir kompozisyona dönüyor. Bir yandan reçineli sıcak, bir yandan irisli kuru havanın ortasına, çiçekler ve vanilyayla tatlandırılmış bir damla damlıyor adeta. İris kökü kompozisyondaki notaları bir araya topluyor. Koleksiyonda çok beğendiğim parfümlerden biri oldu. Uzun zamandır yeni parfüm denememişken, koleksiyonda ilk denediğim parfümün Neon Nights olması, benim için bir hayat öpücüğüydü. Kesinlikle uzun yıllar boyunca bana eşlik etmesini isteyeceğim türden bir koku. Soğuk havalara ve feminene yakın ama uniseks kullanıma da uygun bir parfüm olduğunu düşünüyorum.

CLEAN SLATE (Extraits de Parfum)

“Ve yol yeni bir başlangıca açılır…” yazıya, parfümün açıklama yazısından alıntıladığım bu cümleyle başlamak isterim. Hayatta zamanla gördüğüm şey şuydu; temiz sayfalar bir anda kendiliğinden açılmaz, karalanmış bir sürü sayfanın sonunda tekrar başlama cesareti olanlarca seçilir. Yeni yollar kendiliğinden belirmez, dikenlerle çalılarla tozla toprakla kirlenip zedelenmiş kıyafetlerini değiştirme cesareti olanlarca yürünür. Yeni temiz başlangıçlara; zamanın, mekanın, insanların ve deneyimlerin lekelerinin görülüp kabul edilmesiyle adım atılır. İşte böyle bir parfüm Clean Slate. Açıklanan notalarında görünen tütsü, deri, paçuli, kunduz yağı gibi kirli, komplike elementlerine rağmen aromatik, yeşil, canlı, yumuşak. Nereden geldiğini onurlandırırken atacağı her yeni adım için heyecanlanan ve heyecanlandıran bir parfüm.

SATYR (Extraits de Parfum)

Parfüm modern şehir hayatına adapte olmuş mitolojik figür olan satirlerden ilham almış. Takım elbisesinin içine saklayamadığı boynuzları, henüz ışığı görmemiş keçi toynakları; parfümdeki kremsi sandalağacının ve sıcak derinin üzerine bağıran kenevir, zencefil ile ifade bulmuş. Parfümün dumansı havasının ardına gizlenemeyen ve görülmek duyulmak istenen benliğin, kaçınılmaz yüksek sesle dışa vurumunu çok güzel anlatmış. Carl Jung belki de şimdi yaşamalı ve gölge benlik kavramını bu parfüm üzerinden anlatmalıydı, çünkü kötü çocuk seven bir tarzım yoktur ama parfümü oldukça çekici buldum. Maskülen kullanıma daha uygun olduğunu düşünüyorum, spreylemeye dikkat edilerek, sıcak ve havasız durumlar dışında her ortamda kullanılabilir.

MOOD CANVAS (EDP)

Parfüm İstanbul’un çeşitlililiğinden ve farklı iki yüzünden ilham alarak tasarlanmış, arkasındaki burun Maïa Lernout. Karamel, kakule, pembe biber gibi notalarla şekillenmiş, tatlı, uniseks tütsülü bir İstanbul yorumu. Evet, benim için şehrin tam curcunalı yüzü. Parfümün açıklamasına baktığımda, vermek istediği kültürel zenginliği, manevi halini net hissettiğim bir parfüm oldu. Ancak ben karasal iklimde yaşayan ve denize hasret biri olduğumdan mı bilinmez, İstanbul’u anlatan bir parfümde marin esintilerin de olmasını beklerdim. Parfümün resmine baktığımda da yansıtılan İstanbul’un o mavi havasını koklarken hissedemedim. Daha çok şehrin Kapalıçarşı’sı gibi bir kompozisyon. Evet, bu noktada bir ikiliğe düştüm diyebilirim. Şakası bir yana, koleksiyonda bana uzak kokulardan biri oldu. Her iki cinsiyete de eşit mesafede, dengeli tatlılığa sahip soğuk havaların ve açık mekanların parfümü.

COLLITHEREUM  (EDP)

Saat öğleden sonra 2 civarı, Ankara. Hava sabahtan beri kapalı, rüzgarlı, yağmur yağsın diye adeta hava can çekişiyor ve etrafta sarı kurumuş yapraklar uçuşuyor. Parfüm hakkında hiçbir fikrim yok, araştırma bile yapmadan, parfümü bu havada denedim. Böyle yağmur mu yağacak, güneş mi açacak nereye gideceği belli olmayan havalarda içimde bir boşluk hissi olur, işte bu parfümün spreyleri o boşlukları doldurdu. Ferah, nemli bir açılış, ardından ben geliyorum yol açın diyen bir tütsü. Baharatlı ve reçineli hava adeta tütsüyü yükseltmiş, süslemiş, parlatmış. Kokuyla ilk merhaba sonrasında araştırmalarıma başladım; bir köklere dönüş hikayesi, özbenliğin yorumu. Eğer eninde sonunda kendi mağaramıza döneceksek, burası sarsılmaz, sözünde duran, güvenilir ve şüpheye yer vermeyen bir yer olmalı. Ben bu parfümde o ayakları yere sağlam basan, net, kararlı havayı aldım: İlk denediğim zamanın dengesizliğinde, merkezinde bir koku olarak.

İlk tanıştığımız zamanın romantikliğinden mi bilmiyorum ancak benim koleksiyonda çok beğendiğim parfümlerden biri oldu. Maskülene yakın olduğunu ve her zaman, her yerde, kolay kullanılabilecek bir parfüm olduğunu düşünüyorum. Son olarak parfümörü Jérôme di Marino’yu da belirterek, yorumu burada noktalıyorum.

HEROINE (EDP)

Parfüm “Hassas ruhlar kesinlikle dünyayı değiştirebilir!” diyerek ilhamını kadın kahramanlardan alıyor. Kadının hem kırılgan, hem yırtıcı doğasına atıfta bulunan parfümün açılışı serin, boozy sonrasında irisin belirginleşmesiyle soğuk ve pudralı. Parfümörü Koray Sevinç’in Clubs of Iris parfümünde de kendisinin soğuk iris kullanımını beğenmiştim, bu parfümde de irisin böye soğuk ve mesafeli kullanımı temayla uyumlu olarak çok etkileyici buldum. Bu kadar soğuk, hafif tatlılığın da olduğu bu parfümün bana çağrıştırdığı kadın, içi yumuşacık ancak gerektiğinde kılıçlarını kuşanıp sınırlarını çizebilecek, ne kadar yorgun olursa olsun yeni bir mücadeleye hazır. Başka birinin üzerinde kesinlikle iltifat edeceğim ancak bu kadar yoğun, pudralı, miskli iris parfümleri bana göre olmadığından kendim kullanamayacağım bir parfüm. Adının kadın kahraman olması sizi etkilemesin, ben uniseks kullanıma ve her mevsime uygun bir parfüm olduğunu düşünüyorum.

AI FRAGMENT (EDP)

Koleksiyondaki diğer parfüm-resim ilişkisinden farklı olarak burada koku yapay zekaya çizdirilmiş, ortaya çıkan resim Cihan Engin tarafından düzeltilmiş. Yapay zekanın ideal olanı dümdüz olarak verdiğini düşünerek, bol güllü, balinalardan mütevellit ambroksanlı bir parfüm olabileceğini düşündüm. Evet, iki nota da parfümde mevcut ancak kafamda canlandırdığım türden bir gül-amber parfümü değil. Öncelikle bir gül parfümü değil, ambroksan da gerçekten bulutların üzerinde yüzen balinalar gibi, bitter bir açılışın ardından havadar. Günümüz parfümlerinde Amber Xtreme kullanımını çok gördüğümüzden, konuya ambroksanla başlamam sizi o taraflara götürmesin, aşina olduğumuzdan farklı bir kullanımı var. Bir yandan kaşmeran gibi sentetik notalar, bir yandan sandalağacı, paçuli gibi doğal materyallerle günümüz parfüm dünyasının iki kutbu, yin ve yang’ın birleşimi olmuş. Gerçekten farklı ve niş parfüm tanımının hakkını veren bir parfüm. Parfümörü Nathalie Feisthauer Hermes, Comme des Garcons, Etat Libre d’Orange, Maison Crivelli gibi markalar için çalışmış bir isim. Naif tatlılığından dolayı belki feminene yakın uniseks gelebilir ama zaman geçirdikçe fujer havasının da etkisiyle her iki cinsiyetin rahatlıkla kullanabileceği, tam imza parfümü olur diyemeyeceğim ama her ortama her mevsime uygun hoş bir parfüm olmuş.

TELL SOMETHING (Extraits de Parfum)

Birine bir şey anlatmak ancak anlaşılmak istenmediğinde kolay. Hani baktığın ben gördüğün sen denir ya, hal böyleyleyken bazen kağıda mürekkep boşalt yine de anlatmak imkansız kalıyor. İşte böyle zor bir parfüm Tell Something. Piri Reis’in deniz yolculuklarından uzay kaşiflerinin maceralarına insanlık tarihini geniş bir perspektiften ele alan, bu yüzden olacak, üzerimizde taşıması sınırları aşan bir parfüm. İçinde mürekkep, parşömen kağıdı, aldehitler, ozon gibi notalarla daha önce kesinlikle buna benzer bir şey koklamadığım, deneysel bir parfüm. Parfümörü The Noz, parfüm dünyasının 2022’den beri içinde olan, insan ve yapay zeka hibriti. Yapay zekadaki veri kümesi, bir master parfümörün rehberliğiyle birleşiyor. Koleksiyonda böyle bir parfümün olması çok hoşuma gitti açıkçası. Yeni, zorlayıcı, farklı. Bu parfümle ilgili tek eleştirim, benim gibi bakmadan etmeden üzerine parfüm sıkan insanlar için, üzerinde bir uyarı yazısı olmaması. İşin şakası bir yana, ben şu anki sınırlı bakış açımla, bu parfümü hiçbir zaman hiçbir yerde insan vücuduna yakıştıramıyorum. Üstelik çok kalıcı, defalarca yıkamama rağmen hala tenimde hissedebildiğim bir koku deneyimim oldu. Zaten deneysel bir iş, o yüzden gidin Nokta Cosmetics’te deneyin eğer beğenirseniz ne âlâ; beğenmezseniz de başımıza gelen her negatif gördüğümüz olayda yaptığımız gibi, bu da bir deneyimdi, dersiniz 🙂

SEMAZEN (Extraits de Parfum)

Parfümün resmine bakın. Sıkışık, kontrol altında, hapis. Mana ve madde arasında dengeyi bulamayışımız yüksek teknolojinin içindeki bizlerin, düşük yaşam kalitesinde varlığını sürdürmesine neden olurken; somut olana ihtiyacımızdan sıyrılamayışımız sonucu maneviyatımıza yanlış yoldan varmaya çalışma çabamızı anlatıyor. Belki de sınırları en çok aşan teknoloji değil de bizim kendi varoluşumuzdur. Bunu anlamak için durup düşünmekten ve anlamaya çalışmaktan başka ne gerekli?

Parfüm ferah, naneli, kakuleyle baharatlı, biraz laktonik hissiyat da aldığım bir açılışla başlıyor. Parfüm tende kaldıkça tatlılaşmaya başlıyor. Şekerli değil ancak sıcacık, sarıp sarmalayan, yumuşak bir tatlılık. Yoğun tonka içeren parfümler bana yapay hissiyat verir ancak bu parfüm yoğun tonka içermesine rağmen yapaylıktan uzak. Daha çok gelin kollarıma sığınabilirsiniz, diyen bir tonka mevcut. Resim ne kadar iç bunaltıcıysa, parfüm o kadar huzurlu. Parfümörü Emilie Bouge, markanın çok beğendiğim Clean Slate parfümünde de imzası var. Uniseks kullanıma uygun, daha çok soğuk havalara yakışacağını düşünüyorum.

IMMORTAL SHADE (Extraits de Parfum)

Metaverse’de bir aşk, Gustav Klimt Der Kuss tablosunun yeniden tasviri… Tablonun orjinalindeki kadının üzerinde bulunan yumuşak figürler ve erkekteki köşeli keskin ifade bu sanal evrende birbirine karışmış, sınırlar ortadan kalkmış. Oysa acaba sınırlar mıdır, aşktaki sınırsızlığı deneyimlememizi sağlayan? Sınırlar mıdır, aşkın özgür olmasına ve her seferinde “onu” seçmemize neden olan? Yoksa “şimdi olsa daha farklı dokunurdum” pişmanlığından uzak bir evrende olmak mı bizi özgür kılardı? Ne dünya gerçekliğinde ne de sanal evrende aşkla başa çıkma mekanizması var mı bilmesem de biz yine parfüme dönelim. Açılışı narenciyeli, açıklanan notalarda olmasa da benim neroli hissiyatı da aldığım, biraz bitter ama daha çok hafif bir açılış. Tende zaman geçtikçe tütün, siyah çay, vanilya gibi notalar belirginleşiyor, parfüm tatlı ama kuru havasıyla dengeli bir kokuya dönüşüyor. Koleksiyondan bir tütün parfümü beklentim vardı ve sonlara yaklaştıkça umudumu yitirmeye başlamıştım. Ancak son denediğim parfüm, beklememe değecek ve her beklemeye değer kapanışın anlamlı olmadığı, bazen hayal kırıklığı yarattığı bu zamanda, ezber bozan bir tavırla noktayı koydu. Koleksiyonda üzerimde rahatlıkla kullanırım dediğim iki büyük favorim var: Biri açılış yaptığım Neon Lights, diğeri kapanıştaki Immortal Shade. Kendimizden uzaklaştıkça fark yaratmanın da zorlaştığı bu zamanda, bu kadar farklı parfümlerin, özgün işlerin olduğu bu koleksiyonu Nokta Cosmetics bünyesinde deneyebilirsiniz. Kör alış yapmayın 🙂

parfumperver