16.01.2015- Cinnet getiren adam işkembe salonunda katiller diye dükkan sahiplerine saldırınca, meydan dayağına çekildi, hastanelik olan adamın cebinden bir kuzu toynağı çıktı.
Saatli maarif takvimin ayın yirmi beşini gösteriyor. Daha dün yirmidörttü. Bugün ne zaman dün oldu.Nasıl geldim buraya. Taksiyle mi. Telefonumu arıyorum. Bulamıyorum. Yan masadasarı saçlı bir hatun.Eteğin kenarı açık, kalçalara kadar, alelade oturmuş. Karşımdakirli tırnaklar, tuz ve pul biber lekesi. Bir de cesetleri oradan oraya taşıyan, ceketli adamlar. Ağzım anason kokuyor. Mavi boyası akmış duvarlara yer yer kimsesiz sümükler yapışmış. Kimileri halinden memnun görünüyor. Kimileri ise daha çok, buraya gelmemiş de düşmüşler gibi. Kurbanları birer birer camdan vitrinin arkasına asılmışlar. Tombulu, kemiklisi, narini, incesi… Hepsinin tek bir suçu var. Tanrı tarafından gönderilmiş olmak. Aynı Tanrı bana da aynı oyunu oynadı. Beni de kurban olarak gönderdi o kadına. Gözlerimi oysun, tırnaklarımı söksün, yanaklarımı lime lime edip, üstüne sirke çakıp yesin diye. Ortak kaderimiz yani. Belki de o yüzden buradayım. Aldatıldım ve çok içtim. Artık bu ölü sevicilere ortak olabilirim. Başım dönüyor. Ceketli adam yanıma yaklaştı. Büyük bir soğukkanlılıkla ve her şey normalmiş gibi davranarak. Ne yapacağımı bilemiyorum. Gözlerim büyük, gürültülü salonun ortasında birlikte sohbet edip kahkahalar atan genç bir gruba kayıyor. Gençlerden birinin ağzını masanın kenarına siliyor. Daha çok salyalarını demeli. O diyorum yanımdaki ceketli adama. Onunkinden olsun. Mide kokuları geliyor arka taraftan. Bir baba, aç ağzını diyor kızına. Mideler kızın midesine iniyor. Bir kurbanın beynini çıkarmışlar. Haşlamışlar önce. Sonra parçalara bölmüşler. Katliam bitince herkes önce arkasına yaslanıyor, sonra ellerini siliyor. Üstüne de genelde çay söyleniyor. Ben söylemedim.
***
Önüme bir çorba geliyor. Tam kaşığı çorbaya daldıracakken bir ses duyuyorum. Buranın adamı değilsin sen. Arkama bakıyorum, kimse benimle ilgilenmiyor. Sesi tekrar duyuyorum. Sana diyorum. Sesi takip ediyorum, masanın altından geliyor. Hayır, hayır çorbanın içinden! İçtim ama o kadar değil. Kaşığı kaseye daldırıyorum. Kasenin dibinden bir toynak çıkıyor. Korkuyla ceketli adama seslenecekken bir ses daha duyuyorum. Dur! Konuşalım biraz. Neden buradasın.Kekeliyorum. İçtim diyorum çok içtim. İyi de neden içtin. Kadın meselesi. Bak diyor yandaki adamın tabağına. Bakıyorum. Bol unla kızartılmış ciğerler, yanında da bol soğan ve maydanoz.O da benimkiydi zamanında. Toynak duygulanıyor. Sus diyorum, benim derdim kendime yeter. Sen hele kızılın hikayesini dinle. Kızıl mı, ne kızılı. Biraz önce kızını besleyen babanın masasını işaret ediyor. Dört parçalı beyin, sarımsak, limon. Benim geldiğim günden bir önceki gün gelmiş buraya. Hamileymiş. Çocuğu olamamış. Vay şerefsizler.İçimi şişirdin be. Vitrinde asılı olanları gördün mü?Kafamı sallıyorum. İlk baştaki benim babam. Önce derisini yüzdüler, sonra cinsel organını kestiler. Neden, sapık mı bunlar? Koç yumurtası, hardal, biber, sarımsak. Ceketli adamı işaret etti. Elindeki tabakta yuvarlak tombul yumurtalar. Testislerim sızladı.Peki ya annen.O eceliyle gitti. Başın sağ olsun, çok üzüldüm. Yalnızsın yani, benim gibi… Derin bir sessizlik oluyor aramızda. Elimdeki kaşığı masaya bırakıyorum.Haydi diyor haydi, üzülme artık, bas sirkeyi!Yapamam diyorum. Yapamam. Toynak, duygulanıyor yine.Çorbanın içinden çıkarıp, peçetenin üzerine koyuyorum onu. Üzerindeki yanak parçalarını temizleyip iyice kuruluyorum. Çaktırmadan cebime atıyorum sonra.Elimi kaldırıp, hesap diyorum ceketli adama.Bunun hesabını vereceksiniz.
Didem BOZ
16.01.2015
Nattramn yaşıyor mu ne oldu o adama en Son hastaneye yattı çıktı sonra haber yok ama silencer da çalmış görev Yapmış Andreas ile mailleştik yaşadığını avrupada olduğunu nerede olduğunu söyleyemeyeceğini dedi ne kadar doğru bilmiyorum zaten onunla da bağım kalmadı şu an
Silencer dinlemek iyi psikoloji gerektiriyor ruhunu çökertir yav