Staırway to Heaven: Cenneti Dünyada Bulmak

Jul et Mad’in  “Stairway to Heaven” parfümünü anlatmaya başlamadan önce markaya kısaca bir bakalım. Her şey Fransız Julien ile Rumen Madalina’nın Paris’te bir kafede tesadüfen karşılaşıp ilk görüşte aşka düşmeleriyle başlıyor.  Julien o sırada biyoloji doktorası yapıyor. Madalina ise güzellik sektöründe çalışıyor, kozmetik ve parfüm alanında okumuş. Bu büyük aşk, işe de yansıyor ve bugünkü Jul et Mad markası böylece kuruluyor. 2012 yılından beri ünlü parfümörlerle, çok çeşitli parfümlere imza atıyorlar.

Bu yazıda size markanın en çok bilinen ve nerdeyse ismi markanın bile önüne geçen en meşhur parfümünden bahsetmeyeceğim… Konuk parfümümüz yine mavi bir sıvı ve yine bir Cecile Zarokian parfümü olan “Stairway to Heaven”.

Önce notalarıyla başlayalım:

Tepe: Aldehitler, bergamut, tatlı portakal

Orta: Bulgar gülü, süsen yağı, kırmızı meyveler, heliotrope

Dip: 8 çeşit beyaz misk, vanilya, paçuli, ambroksan, kaşmeran, tütsü, barut

Aldehitli miskli pudralı bir parfüm fakat gurman ve meyveli fasetleri de ustaca bünyesine yedirmiş oldukça enteresan bir kompozisyon. Sıradan, sıkça karşılaşılacak sabunsu temiz parfümlerden değil. Kendine özgü dokunuşlarıyla, sakinlik içinde kalarak hareket katılmış, incelikle farklı bir yöne gitmesi sağlanmış bir blend.

Kokladığımda, o pudralı miskli hissiyatın yanında, barutun varlığının tüm parfümdeki en önemli nüanslardan olduğunu fark ettim. Barutun parfümeride kullanımının havai fişek benzeri bir koku verdiğinden bahsediliyor. Bana soracak olursanız ise (havai fişek koklamadığım için onu tam olarak bilemiyorum tabii) doğum günü pastalarının üzerinde kullanılan, çıtır çıtır yanarak ortama renk katan maytabın tipik kokusuna benziyor buradaki barut kullanımı. Hayal edebiliyor musunuz? Tüm o aldehitli sabunsuluğun ve floral etkinin arkasında hep varlığını hissettiriyor. Kırmızı meyveler, Stairway to Heaven’a tatlı halleriyle gelmiyorlar. Bol buzlu çilekli veya ahududulu bir içecek gibi, meyvelerin kendi ekşilikleri ve doğal şekerleri dışında hiçbir ekstra tatlılık yok. Neşe eklerken, parfümün serinliğine serinlik katıyor bu meyveler.

Bir başka özelliği de sekiz ayrı çeşit misk kullanılmış olması. Parfümü ana karakter olarak “ten kokusu” kategorisine sokan bir dokunuş. Hem temiz misk hem de animalik misk sıkıtığınız andan itibaren ara ara burnunuza çarpıyor. Bu durum misk severler için çok çok keyifli bir hal. Miskle birlikte ambroksanın metalik ve soğuk etkisi parfümü iyice serinletip efervesan bir havaya sokuyor adeta. Sıcak havalara nefis gideceğini düşünüyorum. Klasik anlamda fresh parfümlerden sıkıldıysanız ve özgün bir parfüm arayışındaysanız bence ideal bir seçim olabilir. Denemeden alınmaması gereken, özel bir parfüm bana göre. Her burnu mutlu etmeyebilir ama yıldızınız barışırsa, isminde olduğu gibi sizin için cennete giden bir merdiven olabilir.

Ayşegül Karaçivi