Fatma Zeynep Çilek: İstanbul gibi hem doğulu hem batılıyım

fzç

Osmanlı motiflerini modern bir tarzla ele alıp yorumlayan başarılı sanatçı Fatma Zeynep Çilek son video-art çalışması “Padişehir” ile dikkat çekiyor. Çalışmasını “Kendi kültürümüzü merkeze alan çağdaş sanat üretmeye çalıştım. İstanbul’un müjdeli bir şehir olduğuna vurgu yapmak istedim” sözleriyle tanımlayan Çilek’le “Padişehir”i konuştuk.

Fonda martı sesleri ve ezanın olduğu “Padişehir” isimli video art çalışmanız nasıl ortaya çıktı?
İstanbul üç büyük imparatorluğun başkenti, üç semavi dinin, birçok medeniyetin kesiştiği nokta ve en önemlisi çağlar boyunca birlikte yaşam kültürünün hayat bulduğu bir yer… Antik çağdan günümüze çok farklı kültürleri ağırlamış, barındırmış ve bugüne taşımış, doğal güzelliğin, bilimin, sanatın, ticaretin, siyasetin kalbinin attığı binlerce bilginin, sanatçının, imparatorun, padişahın yaşadığı, yüzlerce seyyahın ve şairin hayal dünyasına girmiş tasvirine konu olmuş bir yer. Haliyle İstanbul’dan etkilenmemek mümkün değil. “Padişehir” i yaparken çıkış noktam İstanbul aşkı oldu diyebilirim.

 
Video art çalışmanızda ilham kaynağınız İstanbul’un fethedildiği dönem olmuş. Peki, 2015’in İstanbul’una dair bir sergi yapmak isterseniz ilhamınızı bu şehre dair nelerden alırdınız?

 
İstanbul müjdeli şehirdir, Peygamber müjdesidir. Başta yüceler yücesinin zümrüdü anka sanatı, Fatih’in kara sevdası, Yahya Kemal’in aşkı, Nazım Hikmet’in hasreti, Necip Fazıl’ın tutkusu, Orhan Veli’nin kimsesizliği, Akif’in feryadıdır. Üç büyük imparatorluğun başkentidir. Sanatı yüzyıllara sıkıştıramayacağımız gibi İstanbul’u da yıllara, yüzyıllara sıkıştıramayız. İstanbul’un tema alındığı her çalışma yıllara, yüzyıllara, dünyaya hitap eder, etmeli. İstanbul evrenseldir.

 

Eserlerinizde Doğu ve Batı’nın izlerini görüyoruz. Zaten röportajlarınızda “Sırtımı doğuya yüzümü batıya çevirip üretiyorum” diyorsunuz. Siz kendinizi Batı’ya mı yoksa Doğu’ya mı daha yakın hissediyorsunuz?
Ben tıpkı İstanbul gibi hem doğulu hem batılıyım.

1000596_620x410Yaratılış isimli serginiz geçtiğimiz yıl Roma’da Le Cinque Lune Gallery’de sergilenmişti. Eserleriniz Türk-İslam sanat ve geleneğini çağdaş sanatla birleştiren bir çizgide. Yurtdışında yaşayan ve Türk İslam kültürüne yabancı insanlar sizin çalışmalarınızı nasıl buldular?

Sergim büyük ilgi görmüştü. İtalyan cemiyet hayatı, saygın iş adamları, Papa’nın yardımcısı Alberto Micheli, Roma büyükelçisi, Vatikan büyükelçisi gibi isimler sergiye katılanlar arasındaydı. Bu isimlerin yanı sıra sergiye önemli küratörler de katıldı. Türk sanatını çağdaş yorumlamam çok beğenildi ve olumlu geri dönüşler aldım. Katılanlar Arasında İtalya’nın önemli modacılarından işlerimi kıyafetlerinde kullanma teklifi bile aldım.

 
Ekim ayında tekrar İtalya yolcusu olduğunuzu öğrendik. Bu seferde “Allah’ın harfleri” serginiz Roma’da sergilenecekmiş…
Evet, sergi 8 Ekim’de açılacak ve bir ay sürecek. Serginin küratörlüğünü ödüllü mimar Anna Caridi yapıyor. Geçen sene açılan sergimde küratörümüz büyük ilgi gördüğünü, beni tekrar davet etmek istediklerini söyledi ve bugüne geldik. Avrupa doğu kültürünü merak ediyor. Sanat konusunda Doğu sanatından beklentiler yüksek. Şu anda Doğu sanatları bir Rönesans geçiriyor ve kendi kültürüne bağlı kalan tüm sanatçılar bu süreçten büyük geri dönüşümler alacaktır.

Ali Mert Alan

Bu röportaj Skyroad dergisinin ilk sayında yayınlanmıştır.