“DİSKO 5 NO’LU” YA GENEL BAKIŞ

d3

Şermola Tiyatro’nun ufak sahnesine giriyoruz. Sahne karanlık ve görünen tek renk siyah. Sahnede gizemli bir sis gezinmeye başlıyor. Arkada görünen, büyük halatlarla yapılmış dev bir örümcek ağı… Sahnenin ön sol tarafında, tavandan yere kadar bir halat sarkıyor. Bu halatın yere yakın bir kısmına düğüm atılmış. Sahnenin solunda ise bir ahşap beyaz sandalye ile bir şarap şişesi duruyor. Sahnenin en arkasında, örümcek ağı görüntüsündeki halatlarının gerisinde ise bir ekran asılı duvarda.  Yerdeki siyah muşambanın üstünde ise su var. Sahne, oyuncunun hırıltılıları ile açılıyor…

“Disko 5 No’lu”nun yazarı ve oyuncusu Mîrza Metîn. Berfîn Zenderlîoğlu’nun yönettiği oyunda Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde yaşanan “vahşet” tek bir oyuncu üzerinden pek çok karakter ile anlatılıyor. Oyun Türkçe ve İngilizce üst yazı ile Kürtçe sahneleniyor.  Sahne tasarımını Metin Çelik’in yaptığı oyunda, ışık tasarımı ise Alev Topal’a ait. Oyun bir saat  sürüyor ve izleyiciye Diyarbakır Askeri cezaevinde yaşananları yer yer kana susamak, av, açlık gibi metaforlarla anlatıyor.

Oyunda anlatı oyunculuğu kullanıyor. Anlatıcının önemi ise; tanıklıklara başvurulan ya da tanıklıklardan alıntı yapılan belgesel oyunlarda seyircinin duygulanıma izin vermemek olarak ortaya çıkıyor. Oyundaki tek oyuncu yedi karakteri birden oynuyor: Mahkum, Komutan, Gardiyan, Örümcek, Sinek, Ana ve Komutan’ın kurt köpeği Joe. Oyun, örümcek ağının gerisindeki ekrana yansıtılan kısa video ile açılıyor. Yansıtılan görüntü, oyunun geçtiği atmosferi izleyiciye tanıtmak için kullanılmış. Sonrasında, Örümcek’in kana susamış hırıltıları işitiliyor  ve  “Disko 5 No’lu”da neler yaşandığına tanık olacağımız hissettiriliyor. Örümcek, seyirciye bakarak başladığı konuşmasında, iktidar simgesi olduğunu belli ediyor. Sinek ise şüphesiz iktidarın kurbanı olan halk kesimini temsil ediyor. Oyuncu “Gardiyan”a dönüştüğünde; Diyarbakır Askeri Cezaevi’ndeki yönetim zihtiyetinin; “vatanseverlik, din kardeşliği, birlik olma” gibi kavramlar üstünden nasıl var olduğunu gösteriyor. Oyun açıldıkça, Gardiyan’ın mahkumlara karşı uyguladığı sözlü ve fiziksel şiddetin giderek artan acımasızlığı açığa çıkıyor. Yere kadar sarkan, ucu düğümlü halat, Komutan’ın köpeği Joe oluyor ve bu sefer oyuncu Joe’yu seslendiriyor. Gardiyan’ın tutuklu öğrencilere seslendiği sahnede “Yeni öğretmeniniz Joe” diye buyuruyor. Oyun, Diyarbakır Askeri Cezaevindeki mahkumlara uygulanan fiziksel ve psikolojik şiddetin her aşamasından örnekler sunuyor. Mahkum’un iniltileri arasında geçen sahnelerde Gardiyan’ın soğukkanlılığına, gözü dönmüşlüğüne, işkence ederken eğlenmesine ve kahkahalarına hayretle bakakalıyoruz. İşkenceci, eyleminin “haklı” sebebi olarak görevli olmasını söylerken: Mahkum ise işkence aralarında seyirciye bakarak insanlık onurunun nasıl kaybolduğunu anlatıyor. “O gün bir şey öldü: utanç” sözü Mahkum’un ağzından söylendiğinde seyirci de yaşanan tüm işkencelere şahit olduğu için Mahkum’un acısını paylaşıyor. Oyun ilerlediğinde ise ölümün istenilen, arzu edilen tek şey ama verilmeyen bir ödüle evrilmesi durumu ise seyirciyi yaşanılan vahşetin gösterilmeyen yüzü ile karşı kaşıya getiriyor.

diskoOyun, kurmaca bir metin olarak sahneye aktarılmış olsa da içerik olarak Belgesel Tiyatro  özellikler barındırıyor. Oyun metni oluşturulurken Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi ile ilgili yazılmış anı, araştırma, belgesel ve tanıklıklar kullanılmış. Oyun, epik bir dille sahneleniyor. bu da metnin Belgesel özelliğini destekliyor. İzleyici, tanıklık gibi duran Mahkum konuşmalarında, ondan etkileneceği anda, oyuncu sesiyle ve hareketleriyle işkenceci oluveriyor ve izleyicinin duygulanımını kesiyor. İzleyici, bir noktaya kadar Mahkum için üzülürken, bir noktadan sonra oyunu takip etmek durumunda kalıyor. Oyun yine de Mahkum’un konuşmalarında “tanıklık” içeriği bulunduğundan: duygusal boyut yer yer dramatikleşebiliyor. Disko 5 No’lu oyununun belgesel olma amacı ise tarihle yüzleşme, görünmeyeni görünür kılma ve unutturmama olarak ortaya çıkıyor. Türkiye’de de örnek veren türün bu sahnelemesi, diğerlerinden ayrılarak: Geleneksel tiyatromuzdan  referans almıyor sahnelemede. Şarkılarla anlatım, yazarın politik tavrının altı çizen kahraman karakter yaratma,  oyuncunun tip ya da karaktere bürünme durumu ise bu oyunda görünmüyor. Böylece, metin doğru biçimde belgesel nitelikler kazanmış.  Örümcek’te oyuncunun vücut formunu örümcek olarak görüyoruz. Sinek ya da Fare’de ise oyuncu özellikle sesiyle veriyor o karakterleri bize. Böyle bir epik anlatım ile metin, Türkiye’de şimdiye kadar sahnelenmiş belgesel tiyatro örneklerinden ayrılıp başka bir yerde duruyor.

Oyun, dört sezondur sahneleniyor. Oyun, sahnelenme amacına uygun olarak “hesaplaşma”sını sürdürüyor. Aldığı ödüller arasında: “Yılın En İyi Performansı”, “Tek Kişilik En İyi Prodüksiyon”, “Yılın En İyi Beş Oyunu” var…

 

Ezgi Gizem Gülümser