Neuschwanstein Şatosu ve Deli Kral Ludwig II,
Neuschwanstein Şatosu Almanya’nın Bavyera eyaletinde Kral Ludwig II tarafından 19. yüzyılda yaptırılmış. Kral Ludwig II babasının ölümü ile henüz 18 yaşındayken Bavyera tahtına geçmiş ve ölümüne kadar tahtta kalmış.
Walt Disney’e ilham kaynağı olan ve logosunda yaşayan Neuschwanstein Şatosu, günümüzde her yıl yaklaşık 1,5 milyon turist ağırlıyor. Çok güzel bir tepenin üzerine kurulu olan Şato, Bavyera ovaları ve göl manzarası ile büyülüyor.
Şatoya uzun bir toprak yolu yokuş yukarı yürüyerek ya da Nostaljik at arabaları ile gidebilirsiniz. Yolun bitiminde sizi Şato büyük ihtişamı ile karşılıyor. Şatonun yanından bir patika yol ayrılıyor. Bu yol sizi Queen Mary’s Köprüsüne (Marienbrucke) götürüyor. Kral Ludwig II bu köprüden Şatosunun ihtişamını seyredermiş. Burası her adımda sallanan incecik bir köprü. Aşağı baktığınızda gerçekten düşme korkusu yaşıyorsunuz. Köprünün bir diğer özelliği de bir batıl inancı yaşatıyor olması. Neuschwanstein Şatosunu görmeye gelen evli çiftler üzerinde isimlerinin yazılı olduğu bir kilidi köprünün parmaklıklarına takıyor. İnanışlarına göre bu kilitler köprüde kilitli kaldığı sürece ilişkileri huzur içinde devam edecek.
Birde Alp dağlarının görüldüğü Alpsee Gölü var. Gelmiş geçmiş en güzel göl.
Neuschwanstein Şatosunun içinde fotoğraf çekmek maalesef yasak. Duvarlar ve tavanlar dönemimin ünlü sanatçıları tarafından resmedilmiş. Eserlerde genellikle Hristiyan inancına ait figürler var. Bazı eserlerde ise kralın iç dünyasını yansıtan kahramanlık hikâyeleri anlatılıyor. Mesela bir eserde Ejderhalarla savaşan bir kahraman resmediliyor. Diğerinde bir gölde kuğular eşliğinde halkını selamlayan bir kuğu Kral. Ama Kral Ludwig II’nin kendisinin resmi hiç yok.
Kral Ludwig II çok hassas bir kişiliğe sahipmiş ve henüz küçük bir çocuk iken tiyatro ve operaya bayılırmış. 18 yaşında iken Kuğu Kral Parsifal’in hikâyesini anlatan Richard Wagner’e ait bir operadan çok etkilenen kral, yıllar sonra yeni kuğu evi anlamına gelen Neuschwanstein Şatosunu yaptırmış. Gerçekten de Şatonun birçok köşesinde büyük beyaz kuğu heykelleri ziyaretçileri karşılıyor. Yapımı 17 yıl süren bu Şato bittiğinde Kral ‘Yeni Kuğu Evine’ yani Neuschwanstein Şatosuna yerleşmiş. Bazı odaları henüz tamamlanmayan bu Şatoda Kral sadece 3 hafta kalabilmiş. Kral’ın ülkesinin hazinelerini bu devasaŞatoya harcaması ve bu Şatonunaklındaki Şato üçlemesindensadece ilki olması hükümeti harekete geçirmiş. Askerler tarafından gözaltına alınan Krala akli dengesinin yerinde olmadığı yönünde teşhis konması ile psikolojik tedavi görmeye başlamış. Berg Şatosuna gönderilen ve gözaltında tutulan Kral,yakınlardaki bir gölde psikoloğu ile boğulmuş halde ölü bulunmuş. Hâlbuki kral çok iyi yüzme bilirmiş.
Almanya’daki birçok müzede olduğu gibi Neuschwanstein Şatosunu rehbersiz gezemiyorsunuz. Rehberimiz bize Kral Ludwig II’nin hayal dünyasında yaşayan, yalnızlaşmayı tercih etmiş, şizofren tanısı konmuş dindar bir deli olduğundan bahsetti. Ama onun homoseksüel eğilimlerinden ve bu eğilimlerini dizginlemek için dini inançlarına nasıl yoğunlaştığından bahsetmedi. İnsanlardan uzak yaşayan Kral hiç evlenmemiş ve hiç sevgilisi olmamış. Hiç çocuğu da yok. Yatak odasında tek başına oturup kitap okuduğu bir çalışma masası, yatak odasının köşesinde bir dua odası, karanlık ve kasvetli yatağının üzerinde bulunan koyu renk ahşap oyma işçiliği ile yapılmış bir Notre Dame kilisesi maketi aslında çok şey anlatıyor. Günlüklerinde homoseksüel eğilimlerinden suçluluk ile bahseden Kral Ludwig II, bu duygular ile mücadele etmek için saplantılı şekilde Hristiyanlık inancına sığınmış. Doktoru ile yaşadığı homoseksüel ilişki söylentileri dillere düşünce, ne tesadüf ki ikisi de ölü bulunmuş.
Masal dünyasına ait bir Şato, gerçek dünyada yaşamayı ret eden bir kral ve onun kendince nedenleri. Bu gezi çok şey kazandırır.
Selda Dinç