Onun genlerine işleyen kokuların hikâyesi, büyük dedesi Antoine’ın rahip olmayı reddederek Portekiz’i terk etmesiyle başlıyor. Yüz yıldır kokularla haşır neşir olan ailesinin dördüncü kuşağı ve son zamanlarda dikkat çeken niş parfüm evlerinden Sora Dora’nın kurucusu olan Quentin Dorado’yla hem ailesini hem de markasının başarısını konuştuk.

Büyük büyükbabam Antoine, 1902 yılında Portekiz’in güneyindeki Loulé’de doğdu. Sessiz, içe dönük biriydi. Derinliği ve bilgeliği, birçok kişinin onun rahiplik için yaratıldığını düşünmesine neden oldu. Ancak bu sakin görünüşünün altında Antoine çok daha kişisel ve derin bir şey yaşıyordu: kokularla derin, neredeyse mistik bir bağ. Kırsalda dolaşırken lavanta, nemli toprak, saman ve kır çiçeklerinin kokusu onu sadece çevrelemekle kalmıyor, ona sesleniyordu. Bu kokular hayal gücünü harekete geçirdi, duygularını şekillendirdi ve görmezden gelemeyeceği bir yaratıcı güç uyandırdı.
Yetişkinliğinde ise Antoine, hayatını değiştirecek bir seçimle karşı karşıya kaldı: Ya bekleneni yapacaktı ya da özgürleşip tamamen kendine ait bir şeyin peşinden gidecekti. Fransa’nın madenleri için yabancı işçi aradığını duyduğunda bu fırsatı kaçırmadı; onu her zaman büyüleyen görünmez dünyaya şekil verebileceği yeni bir hayat için ülkesini geride bıraktı. Grasse yakınlarındaki Gréasque’ye yerleşti ve burada Étienne ile tanışması onun kaderini değiştirdi. Birlikte hammadde bilgilerini ve kokulara olan sevgilerini birleştirerek kokular tasarlamaya başladılar.
Dedem sağ olsun
Kokular, ailemiz için daha fazlası anlamına geliyor; anıları korumanın, kimliği ifade etmenin ve nesilleri birbirine bağlamanın bir yolu olduğunu söyleyebilirim. Parfümeriyle olan geçmişim, 1920’de Portekiz’den ayrıldıktan sonra Grasse’ye yerleşerek bu koku mirasının temellerini atan büyük dedem Antoine ile yakından bağlantılı. O hayatını parfümeri hammaddelerine ve sanatına adadı. Bu tutku, ailemde nesiller boyu aktarıldı. Bu hikâye, bu maceraya atılmaya, zanaat değerlerine ve parfümün sağlayabileceği saf duygulara sadık bir marka yaratma konusunda bana ilham verdi.



Aileden gelen miras
Parfümlerle bu denli iç içe bir ailede büyümek sadece parfüm yapımının ardındaki zanaatı değil, aynı zamanda parfümlerin sahip olduğu derin duygusal gücü de öğrenmemi sağladı. Bugün, Sora Dora’nın kurucusu olarak, cilde sürülecek duygular olarak tasarlanan benzersiz kokular yaratarak bu hikâyeyi sürdürüyorum. Her koku, ailemin köklerinden esinlenerek yeni koku yaklaşımları keşfederken bir mirası, bir anıyı, bir duyuyu anlatıyor.
Tutkuyu keşfetmek
Parfümeri dünyasında büyümüş olmama rağmen, bu alanda kariyer yapmak benim için kesin bir seçim değildi. Başlangıçta farklı bir yol izledim, Paris’te topografya okudum. Zamanla, gerçek tutkumun başka bir yerde olduğunu fark ettim. Nadir parfümleri topladım, sattım, diğer meraklılarla takas ettim ve yavaş yavaş daha ileri gitmek istediğimi fark ettim: kendi kokularımı yaratmak. Bu arzum, Amélie Bourgeois ve Anne-Sophie Behaghel gibi yetenekli insanları tanıdığımda daha da güçlendi. Bugün kendimi başka bir şey yaparken hayal edemiyorum. Yarattığım her koku bir duygu, bir duyusal deneyim. Bu işi, mirasımı anlamlandırırken kokular aracılığıyla hikâyeler anlatmak için eşsiz bir yol olarak görüyorum.
Kimlik ve Duygular
Fransa’da okurken maddi anlamda ayakta kalabilmek için kişisel parfüm koleksiyonumdan parfümler sattım. Her koku bir ilham anı taşıyordu. Bunlar arasında Yves Saint Laurent’in parfümleri benim için özeldi. Rive Gauche, Kouros, Opium ve Pour Homme gibi kokular sadece parfüm değildi aynı zamanda kimlik ve duyguların cesur ifadeleriydi. Guerlain’in mirasına da derin bir hayranlık duyuyordum. Jicky, Shalimar, Mitsouko ve Vetiver’in eski formülleri benim için birer hazineydi. Bu koleksiyonlar, koku anlayışımın şekillenmesinde büyük rol oynadı.
İkili kimlik: Sora Dora
Sora Dora adı, ikili bir kimliği yansıtıyor: “Dora”, ailemin soyadı Dorado’ya bir saygı duruşu; köklerime olan bağlılığımı ve bu ailenin parfümeriye olan tutkusunun devamlılığını simgeliyor. “Sora” ise, projemize inanan ve markanın niş parfümeri pazarında gelişmesinde, konumlanmasında önemli bir rol oynayan yatırımcıya bir selam niteliğinde. Bu destek sayesinde sanatsal ve koku alma vizyonumu gerçeğe dönüştürebildim ve kreasyonları hayata geçirebildim. Marka, böylece güçlü bir aile mirası ile modern bir hırsın karışımı.
Çocukluk anılarına övgü
Henüz parfümlerimizi koklamamış olan insanlara ilk olarak Mallow’u denemelerini öneririm. Gurme bir lezzet, tatlılık ve sofistike kokuların mükemmel dengesi. Bu parfüm, rahatlatıcı anılara ve duygulara bir övgü niteliğinde. Adı, çocukluk anlarını çağrıştıran yumuşak, tatlı bir ikram olan marshmallow’a bir gönderme. Ancak Mallow, sadece gurme bir parfümden daha fazlası: onu benzersiz kılan, ince kontrastlar ve derinlikle yapılandırılmış olması. Mallow’un simgesel hale gelmesinin nedeni, tatlılık, yoğunluk, gurme lezzet ve sofistike özellikleri başarıyla bir araya getirmesi.
Ali Mert Alan
