İyi Kitaplar Nasıl Yazıldı?

Günlük hayatımızı da hikâye gibi yaşıyoruz. Beynimiz, bizim için içinde yaşayabileceğimiz bir dünya kurarak bu dünyayı dost ve düşmanlarla dolduruyor. Gerçeğin karmaşıklığını ve soğukluğunu basit, umut verici bir hikâyeye dönüştürüyor. Bu hikâyenin merkezine bir yıldızı, yani hayatlarımızın akışını şekillendiren bir dizi hedeflerle görevlendirdiği mükemmel, kıymetli kişiyi, yani bizi yerleştiriyor.”

Bu sözler, Londra’da popüler hikâye anlatıcılığı dersleri veren, dünyanın pek çok ülkesinde Hikâye Anlatıcılığı atölyeleri düzenleyen yazar Will Storr’a ait. Yazara göre her birimizin beyni durmadan hikâyeler uyduruyor. Hikâye anlatmakta gerçekten başarılı olabilmek için önce kendi içimize, zihnimize bakmamız ve beynimizin bunu nasıl yaptığını anlamamız gerekiyor. Storr, şayet bu sağlanırsa, herhangi birinin iyi bir hikâye anlatıcısına dönüşmemesi için hiçbir sebep olmadığını iddia ediyor.

Hikâye Anlatıcılığının Bilimi, dört temel bölümden oluşuyor. Bir Dünya Yaratmak adlı bölümde Storr, bir hikâyenin nereden başladığına; karşılaştığımız hikâyelerdeki bir yığın şeyin neden değişip durduğuna; algı dünyamızın, iyi örülmüş bir hikâye karşısındaki davranış şekillerinin nasıl olduğuna dair önermelerde bulunuyor. Bunu yaparken de tabii ki psikolojiyi, sosyolojiyi kullanıyor ve ayrıca meseleye pozitif bilimlerin verileri ışığında yaklaşıyor. Merak ve gizem unsurunun, metaforların, empatinin, renklerin, kokuların, tatların kısacası atmosferi tamamlayacak bütün unsurların kodlarını ortaya koyuyor. Yazarla beraber bizler de çok satan sürükleyici kitapların ve başarılı film senaryolarının bağımlılık yaratan güçlerinin nereden geldiğini araştırıyoruz. Şimdiden söyleyelim, sonuçlar oldukça etkileyici!

Kitabın ikinci bölümünün hemen hemen tamamı “Bir karakter nasıl yaratılır?” sorusunun cevabını bulmaya yönelik olarak ele alınmış. Storr’un daha giriş bölümünde belirttiği gibi, karakter bir hikâyenin en önemli ve kritik unsurudur. Her şey karakter etrafında döner. Storr, bu bölümde iyi bir kurgu yaratmanın önemini ifade ederken, dünya edebiyatından ve sinemasından örnekler vererek insanları hemen etkileyen, ilgi çekici ve unutulmaz karakterlerin hangi saiklerle ve ne tür bir anlayışla yaratıldığına dair ipuçları veriyor. Bunu yaparken hem güncel eserlerin gücünden hem de Antik Yunan tragedyalarından ve daha da geriye giderek, kadim uygarlıkların destanlarından faydalanıyor.

Storr, üçüncü bölümü, bir hikâyede “dramatik soru”nun ne manaya geldiğini çözmemize olanak sağlayacak biçimde tasarlamış. Malum, en çok hatırda kalan büyüleyici karakterler yalnız bilinç düzeyinde değil, bilinçaltında da arzuları olan karakterler oluyor. Bu karmaşık karakterler, bilinçaltındaki ihtiyacın farkında olmasalar da izleyici/okur bunu hikâye boyunca hissediyor. Çok boyutlu kahramanların bilinç ve bilinçaltı düzeylerdeki arzuları birbiriyle çatışmak zorundadır. Neticede, kahramanın arzuları ile ihtiyaçları her zaman farklı oluyor. Dördüncü bölüm ise hikâyenin konusu, finali ve anlamı/mesajı üzerine değerli bilgiler içeriyor.

Storr, iyi bir hikâyenin hangi unsurları barındırdığını ya da barındırması gerektiğini bilimselliği ispatlanmış psikolojik araştırmaların ve en yeni sinirbilimsel keşiflerin ışığında önümüze seriyor. Hikâye Anlatıcılığının Bilimi iyi hikâyeler anlatmak, sağlam metinler yazmak hevesinde olan herkes için başucu kitabı niteliğinde. Ayrıca, kitaptaki alıntılara kaynaklık eden Türkçe çevirileri alfabetik sırayla kitabın son kısmında bulmak mümkün. İyi okumalar diliyoruz…

Tekin Uçar