by
on
under
tagged
Permalink

Aşk

 by Paulina Wierzgacz

 

Dünya aşktan anlamıyor! Haksızda değil ya hani. Aşk anlaşılmaz. Çırılçıplak karşınızda durmaz. Keşfedilmek ister. Çaba ister. Sakınır kendini patikada yürümeyi bilmeyenden. Önce pişeceksin der! Önce düşeceksin. Yürümeyi öğreneceksin. Nereye gittiğini bilmeden sen bodoslama girdiysen bu yola, önce ‘yol’ nedir öğreneceksin. Her bir adımda büyüyecek, yol hikâyeleri yaza yaza yürüyeceksin.

Kaybetmekle başlar aşk. Önce deli gibi seveceksin. Dünyanın tam ortasında bir sen bir de etini kemiğini sevdiğin sevgilin. Tuttuğun elin sahibinin sahibisin artık. Her insana anlatılan yalan kadar gerçekten sevdin. Ama ancak o yalan kadar gerçek sevgin. Deli gibi yalan kadar deli gibi gerçek. İşte sen bu rüyada kaybolurken rollerini giyinmiş bekliyor hayat. Yavaş yavaş soyunuyor sana karşı. Gerçeklerin sahteliğini keşfetme acısı bu yolun birinci patikası.

Tuttuğun elin aniden soğuduğunu hisseden sen, soruyorsun şimdi kendine. ‘Bir cesede aşık olur mu insan? Üstelik bin yıllık bir uykunun kahramanı. Bu mezarlıkta acaba var mı gerçekten aşık olan?’

Ve karşında duruyor maskeler. Maskeler, maskeler, maskeler. Bu kadar maske arasında çıldırdın tabi ki sende. Bu uyanış sarstı tabi senide. Elini yüzüne uzattın, yokladın.

İnanamadın.

Çıkarttıkça bitmedi maskelerin.

İnanamadın.

Maskeleri taktığın kadar mutlu olduğunu anladın.

İnanamadın.

Bu dünyaya ne kadar aitsen, o kadar çok maske takmışsın. Kurgu tarafından kandırılmak buydu işte. Profesyonelce yazılmış bu oyunun bir amatör oyuncusuydun işte sende.

İnanamadın.

by Paulina Wierzgacz2İlk kaybını verdin sende bu yoldan geçen binlercesi gibi. İlk cenazenin üstüne, çıkarttığın ilk maskeni bıraktın. Gözyaşları ile suladın sevdiğin bedenin mezarını. Tutku ile bağlandığın bağlılık iplerini teker teker kanata kanata kesmeyi de öğrendin. Özgürlüğüne bırakırken onu, yumuşak balçıklı topraklarına, eksilen uzuvlarının kanı durmadan akıyordu. Sende özgürleştin. Kangren olmayı son anda eksilerek es geçtin.

Artık daha hafifsin sende bu yolda uzuvlarını kaybeden binlercesi gibi. Her kopan parçan çok kanadı, elbette hiç kolay değildi. Kanayan yaralarını seyrederken sen, düşündün mü çaresiz insanları, yokluğu ve açlığı. Damlayan her bir damla hatırlatmalı sana dünyada dönen karanlık olayları.  Her bir kandamlasında önce boğulmalısın ve sonra yine yeniden kurtuluşa ulaşmalı. Bir dakika dur ve düşün hele neyin simgesiydi acaba İsa’nın içilen kanı?

Bir maskeyi kaybetmenin hikâyesi ile birkaç adım yürümeyi öğrendin mi şimdi? Öğrendin mi sevmek zor zanaatmış ve özgür olamayan sevemezmiş.

Öğrendin mi şimdi özgür olamayan bu yola zaten giremezmiş. ‘Yok, ben öğrenmedim’ diyorsan, bir yandan da özgür olmayı biliyorsan, hazır ol derim. Çünkü hayat kafasına koymuş çoktan. O süründüre süründüre çıkaracak seni o mezardan ve ‘Aşk’a giden o yola sokacak. Birazcık varsa kendin olma cesaretin ve özgürlük nedir biliyorsa ruhun, sıra sana da gelecek demektir.

O yüzden korkma! Korkma maskeleri kaybetmekten. Her bir mezarın üzerine bırak maskeni ve yoluna devam et. Gün gelecek maskeler tükenecek. An gelecek kendini kaybedeceksin. Kaybolduğun o noktada bulduğun mu ne? Yine yeniden hep sensin. O yolun sonunda bekleyen ‘Aşk’! Sen her şeye değersin.

Selda Dinç

 

4 comments to “Aşk”
4 comments to “Aşk”
  1. Evet ask bizi kendimiz yapana kadar maskelerimizi dusurmeye devam edecek. O ask ki yolu ancak kendi olana cikar, kalemine saglik.

Comments are closed.