TERZİ FİKRİ

 unnamed (1)

Fikri Sönmez (d. Ordu1938 -ö. 4Mayıs 1985), Ordu‘nun Fatsa ilçesinin belediye başkanlarındandır.  Fikri Sönmez ailesinin ihtiyacı üzerine ilkokuldan sonra bir terzinin yanında çırak olarak çalışmaya başlar. Terzi nam-ı da oradan gelir. Çoğumuz için Fikri Sönmez; Terzi Fikri’ dir.

1979 yılında  Fatsa’nın ilk, kadın belediye başkanı Nazmiye Komitoğlu‘nun vefatı nedeniyle, bir ara seçim yapılır.Ekonomik bunalımın, yoklukların, karaborsanın sürüp gittiği bir dönemde yapılan seçimlerde; karaborsaya ve yolsuzluklara karşı mücadele edeceğini söyleyen, halkın söz ve karar sahibi olacağı bir belediyecilik anlayışını savunan ve seçimlerden önce faşistler tarafından vurularak öldürülmek istenen bağımsız belediye başkanı adayı Fikri Sönmez, Belediye Başkanlığı’na seçilir. İlçe yönetimini halkla beraber yapan Fikri sönmez bu anlamda bir ilki gerçekleştirir ve iki ayda bir yapılan halk toplantıları ile halkın yönetime katılmasını sağlar. Bu ve benzeri etkinliklerle Fatsa kısa sürede Sosyalist solun simgesi haline gelir. 11.Temmuz. 1980 yılında bu durumdan rahatsız olan kesimlerin de desteği ile ilçeye yapılan ‘nokta operasyonu’ diye tabir edilen askeri bir operasyonla Terzi Fikri ve üç yüz kişi gözaltına alınır. Fikri Sönmez 4. Mayıs.1985 yılında , cezaevinde kalp krizi geçirerek vefat eder.

fikri_sonmez_4

Buraya kadar kısaca Fikri Sönmez’den bahsettik, neden mi ? Çünkü Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü mezunu Özge KAYNAROĞLU yaşadığı şehir Fatsa içinTerzi Fikri’ yi temsil eden bir heykel yaptı. Bizde Özge’ den Fatsa Kamusal Alan Heykel çalışmasını anlatmasını istedik :

unnamed‘’ Fatsa’da heykel ve anıt neredeyse yok denilecek kadar azdır. Bu durumun kente sahip çıkma, o kentin insanı olma bilincini de azalttığı düşüncesindeyim. Fatsa insanının birbirleriyle toplumsal ilişkilerinin nerdeyse kaybolması, yerli halkın şehir merkezini kullanmayı tercih etmemesi, şehrin dokusuna uygun çalışılmamış yanlış şehir planlamalarının adeta halka dayatılmasından ötürü tespit ettiğim sebepler, ama en çokta Fatsalı olmamdan ve aldığım eğitimin sonucunda kazandığım farkındalıkları, kendi “memleketimde” yaşatma ideali çalışmamın amacını şekillenmiştir. Projem, Türkiye ölçeğinde heykel denilince akla ilk gelen anıt mantığının dışındadır. Bu yüzden çalışma anıt heykel kriterleri taşımaz. Fatsa’nın yakın tarihine odaklanarak elde ettiğim bilgiler ışığında, heykel disiplinine uygun, görsel bir dil oluşturma yolunu benimseyerek tasarlanmış olan eserime; kendi üslubumla birlikte Fatsa’nın kültürünü, sosyal değerlerini, ilişkilerini, kültürünü, geçmişle bağlantı kurarak Fikri Sönmez’i ve o dönem onunla birlik olan halkı kattım ve bu unsurları çıkış noktası belirledim. Bununla birlikte heykelim; halka “heykel” fikri bakımından yeni görüşler geliştirebileceğine, halkın sanata ilgi duyup ondan beslenmeye başlayıp, insan ilişkilerinin ve Fatsa’nın daha iyi yerlere gelebileceğine sebep olan bir eser olacağına ilişkin inancımın bir kaynağıdır. ‘’

Çalışmamda terzilerin kullandığı iğnelik çıkış noktası olarak belirlenmiştir. Bombenin kusursuz ve güçlü duruşu Fatsa halkının o dönemki duruşunu ve kararlılığını simgelemektedir. Bombenin üzerinde karelerden oluşturulan ritmik hareketler; yaşanılan sıkıntıları, mutlulukları anlatmakta; üzerine farklı noktalardan saplanan iğnelerse; her bireyin Fatsa’nın daha iyi olması için yapılan farklı projelere katılımını ve birlik olan halkı simgelemektedir. Aynı tür metallerin birbirine kaynamasının kolaylığından çıkan düşünceyle malzeme metal seçilmiştir, bu düşüncede Fatsa halkının birbirine olan bağlılığını ve her soruna aynı karar ve düşünceyle ilerlemelerini, çıkan herhangi bir durumda birbirlerinden kopmamalarını anlatmaktadır. Metalin zamana karşı yıpranmasıysa zamanla farklı düşünceleri savunup asıl olan birliklerine karşı duramamalarını niteler. ‘’

Bir heykelin açık alana uygulanabilir olmasında aranan tek koşul dayanıklı malzemenin kullanılmasıyken artık mekâna tarihsel, kültürel, sosyal, simgesel bir anlamlar bütünü olarak yaklaşılmakta, bunun sonucu olarak da eser, bu bütünün bir parçası olarak düşünülmektedir. Artık bir eseri teşhir edileceği yerin dışında düşünmek ve tasarlamak imkânsızdır. Bu sebeple yazıma konu olan eserin Fatsa’dan ayrı düşünülemeyeceği göz ardı edilemeyecek bir gerçektir.

Büşra Öklük