Pentagram: Müziğin sihirli gücü

Türkiye’de heavy metal denilince akla gelen ilk topluluklardan Pentagram, 30. yaşını kısa bir süre önce yayımladığı “Akustik” albümüyle kutladı. Ardından da fanlarıyla buluşmak için yollara düştü ve çeşitli şehirlerde konser vermeye başladı. Ama yoğun turne tempolarına rağmen bizi kırmadılar, sorularımızı yanıtladılar. Pentagram’ın “Akustik” albümünü Hakan Utangaç, Tarkan Gözübüyük ve Metin Türkcan’la konuştuk.

30. yılınızda alışıldık soundunuz yerine neden akustik bir albümle dinleyici karşısına çıktınız?

Hakan Utangaç: Soru hazırlandığımız yerden geldi, hemen cevaplayayım… Biraz kendimizi dinledik, zaten yüksek volume eş değer olaylar da eksilmedi gündemimizden. Grup olarak geçmiş yıllarda bu çalışmanın küçük adımlarını atmıştık. 30. yıl bu projenin gerçekleşmesi için ideal bir zamanlamaydı.

Tarkan Gözübüyük: Biraz riskli bir tercih oldu. Zor iş olduğunu bilerek başladık. Diğer albümlerden farklı olarak sonucu önceden pek kestiremedik. Bu yüzden merak da ettik. Çok gereksiz bulanlarda oldu. “Madem böyle müzik yapabiliyordunuz niye otuz yıl kafa ütülediniz” diyen de oldu. Sonuçta konserler çok güzel başladı.Tekrar bir arada olmak hepimize iyi geldi.

Peki, “Akustik”e dahil ettiğiniz şarkıları nasıl belirlediniz?

Hakan: Daha önceden belirlediğimiz şarkılar vardı. 2015 ve 2016 yıllarında birçok şarkıyı denedik. Hatta bazıları için ‘olmadı’ diye düşünmüştük fakat konser zamanında albüm dışında şarkı da eklememiz gerekti, olmadığını düşündüğümüz o şarkıların gayet güzel olabildiğini gördük. Biraz modumuzla da bağlantılıydı bu aslında. Eski dostları da projeye katmayı düşündüğümüz de üç solistin beraber dahil olabilecekleri şarkılara öncelik verdik ve eşit bir dağılım olması biraz zaman aldı. 

Albümde Pentagram’ın eski elemanlarıda yer alıyor. Çok eski dostunuz Şebnem Ferah da Anatolia şarkısında size eşlik ediyor. Bu kadroyu bir araya getirmek zor olmadı mı? Albümü ne kadar sürede kayıt ettiniz?

Hakan: 2014’ten 2016 yılının sonuna kadar çeşitli aralıklarla birkaç stüdyoda kayıtlar yaptık. İlk başta biraz endişeliydik fakat bütün eski dostlar bu fikri yüksek bir enerjiyle karşılayınca, tam tersine projenin gerçekleşmesi daha da kolaylaştı. Yine de kalabalık kadronun trafiğini düzenlemek, yani stüdyoya gidiş ve gelişlerde, kayıt zamanlarını ayarlamak biraz zordu. Bu noktada Flat ve Babajim stüdyoları da tecrübelerini konuşturdular.

Tarkan: Kayıt dönemi çok güzel geçti, anıları yad ettik. Murat, Ogün, Demir ve Şebnem çok eski dostlar. Onların katılımı olayı canlandırdı. Ozan Tügen, Kerem Özyeğen, Cihan Barış, Deniz Doğançay, Melisa Uzunarslan, Özer Arkun, Cengiz Ercümer, İskender Paydaş gibi kıymetli müzisyenlerin katkısıyla çok özel bir albüm oldu.

Siz sadece metal müzik dinleyen insanların bildiği bir topluluk değilsiniz. Farklı yaş gruplarından başka müzik tarzları dinleyen insanlar da sizi biliyor ve dinliyor. İşini yapan onun haricinde de çok göz önünde olmayı tercih etmeyen bir grup olarak bunu başarabilmenizi neye bağlıyorsunuz?

Hakan: Zamanında bunun için çaba harcadık. Çünkü yaptığımız şey çok ilgi görmeyen bir müzik türüydü. Biz biraz da bazen ortadan yok oluyoruz. Bu konuda albümlerimizin çıkış tarihleri bir ipucu veriyor olsa gerek. Ortalama 5 yılda bir yeni albüm yapan bir müzik gurubunu takip etmek büyük başarı bence (gülüyor).  Müziğin sihirli gücü…

Tarkan: Yakın çevremizin de desteğiyle uzun süre devam edebilme imkanı bulduk. Yıllar içinde grup daha fazla bilinir oldu.

Pentagram bir aile gibi. Grubun kadrosu değişse bile hep iletişim halindesiniz. Konserlerinizde ya da albüm kaydederken genellikle aynı insanlarla çalışıyorsunuz. Ve kimse sizin hakkınızda olumsuz bir şey söylemiyor. Sizler birer melek misiniz?

Hakan: Yıllardır satanist aşağı satanist yukarı, ilk defa bize melek dendiğini duyuyorum.  Bunu unutmayacağım (gülüyor).

Tarkan: Bir noktadan sonra artık meczup kabul edildiğimiz için tanıyanlar gruba karşı anlayışlı.

Metin: Çok naziksiniz. Onu bilmem de müziği çok seven insanlar olduğumuz doğrudur.

“Live MMXIV” albümünüzün çıkışının ardından sizinle yeni stüdyo albümünüzle ilgili olarak çalışmalarınızı konuşmuştuk. Siz de bunun üzerine  “Kafamızda, birtakım klasörlerde, telefon hafızasında, video çekimlerinde, değişik yerlerde birtakım fikirlerimiz var. Mesele onları bir araya getirerek fiziksel olarak adım atmakta. Beynimiz ‘Yap’ diyor ama bedenlerimiz ‘Dur’ diyor” demiştiniz. Biriktirdiğiniz fikirler, telefon hafızasına kaydettiğiniz melodiler ne zaman dinleyici karşısına çıkacak?

Hakan: O röportajdan sonra elimizdekilerin üzerine bir ton malzeme eklendi. Akustik albüm fikri de onlardan biriydi. Şimdi tarih vermek yanlış olur. Şu an akustik projenin konserleri var. Sonrasında hareket ederiz.

Metin: Şu an akustik konserlere odaklanmış durumdayız.

Pentagram’ın yeni bir albüm çıkaracağı haberi yayıldığında merakla takip ediyor, çıkışını bekliyorduk ama hep sizin dışınızda meydana gelen gelişmeler nedeniyle albüm çıkışı erteleniyordu. Bu durum MMXII’e kadar devam etti. MMXII’den itibaren bir anda Pentagram albümlerinin çıktığını gördük. Gecikmeler yaşanmadı, dipten ve derinden ilerlediniz albüm yayınlanana kadar çok fazla ses etmediniz. Bunu bilinçli olarak mı yaptınız yoksa tesadüfen mi olaylar bu şekilde gelişti?

Hakan: Tamamen tesadüf oldu galiba, yani aslında şu an öyle hatırlıyorum. O durum için bir çaba sarfetmedik desem de biraz hızlı da oldu hatırladığım kadarıyla.

30 yıllık tarihinizde sizi en çok mutlu eden anlardan birkaçını bizimle paylaşır mısınız?

Hakan: Özellikle albüm çıkış zamanları ve o albümün ilk konserleri, bir de Metallica önünde çaldığımız konserler. Son İTÜ konserinde sahneye çıkarken James Hetfield görevli gibi durmuş bizi seyrediyor, yüzünde de pis bir sırıtış… Tabii bunu sonradan bizim ekibin çektiği videoda görüyoruz. Biz böyle “Haydi Beyler” filan, maça çıkar gibi, heyecanla merdivenlerden sahneye geçeceğiz ve tam önünden geçiyoruz, bodyguard gibi tebdili kıyafet duruyor orada, hiçbirimiz farketmemişiz. Muhtemelen ona sırıtıyordu (gülüyor). Bir de tabii Pentagram geçiyor, o da var (gülüyor).

Metin: Benim için de2002’de sahne aldığımız Wacken Festivali en unutulmaz anlardan biriydi, çocuklar gibi mutluyduk. Çaldığım en harika festivallerden biriydi.