Pazar sabahının ilk kahvesi

mano svanidze

Günün ilk çayını içerken, ayılmanın ve yeni bir güne başlamanın nasıl hissettirmesi gerektiğini anlamaya çalışırken, bir yandan da günün ne kadar uzun süreceğini düşünürdüm: Bu bardak, bir ikincisine ihtiyacım olduğunu hatırlatacak ve ben, bazen sıkıntıdan, bazen bir şeylerle uğraşırken odaklanabilmek için, belki bir şeyler iyi gittiğini kendime hatırlatmak ya da yemek sonrası dinleniyor olduğumu öncelikle kendi kendime kanıtlamak için bir sürü çay içecektim. Günün sonunda ağzım yapış yapış olacaktı, belki bu yapış yapışlık yorgunluğumun adını koyacaktı ve bir miktar rahatsız olmak pahasına da olsa günü bitirmenin şerefine bir çay daha içecektim.

Kantin, Pazar günü olduğundan daha açılmamıştı, içime sıcak bir şey gitsin diye kahveciye gittim, normalde hor gördüğüm bu yere, ben de bugün buradan alışveriş yapanlar kadar kayıtsız olacağım diye düşünerek yaklaştım. Bu kahveciyle ilk tanışıklığım değildi, bir takım kadınlar bir noktada bana buradan kahve alırlardı, ben de aksiyon olsun diye karamelli isterdim. Onlara buradan kahve içmediğimi, elde kağıt bardak içinde kahveyle aval aval dolaşma kültürünü de biraz gerizekalıca bulduğumu söyledikten bir süre sonra kopardık. Kendilerini aşağılanmış mı hissederlerdi, yoksa böylesi bir farktan dolayı bana yol vermeyi mi tercih ederlerdi, bilmiyorum, ama burada karamelli kahve diye satılan şeyin şuruplu sıcak sütten bir farkı yoktu. Aramıza bir kere kahve girince, birbirimizi tatsız bir şekilde süzmeye başlardık ve sanki her laf kimin haklı olduğu meselesine gelirdi. İşin ilginci, bu kadınlara karamelli sütlü kahve aldırtırdım ama ben şekersiz Türk kahvesinden ya da illa kentli kahve içeceksem filtre kahveden başka bir şey içmem. Ayrıca, kahve zincirlerinin kahveleri çok pahalı, o paraya 2 bira satan rock barlar biliyorum ve genelde oralara takılıyorum ben. Yakışıklı olmaktan umudumu kestiğimden beri, küfürlü konuşmalar, çocuksu davranışlar, öfkeli ve coşku dolu sohbetlerin sizi çevrelediği, bir sonraki şarkının bir rock’n roll klasiği olup olmadığını merak ederek saatler geçirebileceğiniz bu mekanlar çok daha sempatik ve samimi geliyor bana.

Bugün de beni buraya çeken sıcak süttü aslında, Pazar günü çalışıyor olmanın yarattığı ve uyku halini dağıtmak istiyordum. Karamelli kahvemi aldım ve kabul ettim, Starbucks’taydım. Kahvemi içerken hatırladım, eroinden ölmeyen metalciler biradan göbeklenmişlerdi, çirkindiler artık. Benim ayılmam gerekiyordu. Çay bulsaydım iyiydi, o zaman güne iyi başlamış olurdum, sanki hafta içi bir günmüş gibi hissedebilirdim, daha sakin bir iş günü gibi hayal edebilirdim bu günü, ama sıcak süte kahve muamelesi yapan bir dükkandan karnımı şişirmiş, midemde asit, yanaklarımda şeker, kafamda “hadi bakalım” sesleriyle çalışmaya gidiyordum. Bir Pazar’ı daha kaybetmiştim.

Musa Acar

Foto: Mano Svanidze