Özgür Uyuyanlar

Adsız

 

Babası, İspanya`nın en ağır siyasi cezalarının verildiği bir hapishanede mahkumdu küçük kızın. O da her fırsat bulduğunda annesiyle birlikte ziyaretine giderdi. Başka bir ziyaret öncesi, babası için çizdiği resmi yanında götürdü. Ancak hapishane kurallarına göre özgürlüğü çağrıştıran her türlü şeyin mahkumlara verilmesi yasaktı. Bu sebeple kağıda çizdiği kuş resmini kabul etmemişler ve oracıkta yırtmışlardı. Çok üzülmüştü küçük kız. Bu durumu babasına söylediğinde adam; “üzülme kızım, yine çizersin; bu sefer çizdiklerine dikkat edersin olur mu?” diye teselli etti. Küçük kız diğer ziyaretinde babasına yeni bir resim çizip götürdü. Bu sefer kuş yerine bir ağaç ve üzerine siyah minik benekler vardı. Adam keyifle resme baktı ve sordu: “Ne güzel bir ağaç bu! Üzerindeki benekler ne?Meyveleri mi?” Küçük kız babasının kulağına eğilip, fısıldayarak şöyle dedi: “Şşş! Sessiz ol. O benekler, ağacın içinde saklanan kuşların gözleri…”

Bir an düşünmeden edemiyor insan, aslında kim olduğunu? Küçük bir kız mıyız, mağdur bir baba mı, yoksa ağaçta saklanan kuşlar ya da resimleri yırtan gardiyanlar mı? Kim bilir, o görkemli gücüne rağmen, aydınlatamadığı ne kadar çok karanlık nokta var bilmeden, mesaisine sabah başlayıp, akşam bitiren güneşizdir belki? Ya da küçük kızların resimlerini yırtan gardiyanlara hiç tepki vermeden şöyle bir bakıp geçen bulutlar da olabiliriz…


Ne zaman ki canımız yanar, tehlike etrafımızdaki insanları sarar, o an acıyla tanışıp, bir kız, bir baba ya da yırtık bir resim gibi hissederiz. Ne zaman ki yapılması gereken bir şeyi, düşünmeden, hissetmeden, anlamadan, sırf  gerektiği için yaparız, işte o zaman duygusuz birer gardiyan oluveririz.

Daha fazla kafanız karışmadan, aslında kim olduğumuzu söyleyeyim; Etrafta bunca trajedinin, haksızlık, ölüm ve mağduriyetin olduğunu bildiğimiz halde, engellemek adına çok fazla bir şey yapmayanlar,komşusu adaletin aslında o kadar adil bir şey olmadığı diyarlarda esaret çekerken, özgür uyuyanlarız…

 

Özgür Keskin