METALCİ BİR GÜN

11899843_10150564023589975_2532099383742493264_n

Bence metalci kimdir, biliyor musunuz, bence metalci, Aksaray esnafına karşı kendini savunduktan sonra Kuveyt büyükelçisi bodyguard’ı olmasını istediği zaman “hayatta hiç kimsenin hesabına çalışmam” diyen o turisttir. Metal, hepimizin eşşekler gibi başkasının hesabına çalıştığımız şu dünyada, kimse hesabına çalışmama ihtimalimizi canlı tutmak için dinlediğimiz ilahidir.

Dorock’ta Laila-Reina Keyfi

Geçen gün, çeşitli vesilelerle Pentagram konserine gittim: Bir grup sevdiğim insanın metal ile ilgilenmesinin gazına geldim, yoksa ekstrem işler ve son turlarını yapan ihtiyarlara dışında metal konserlerine gittiğim pek yok. Ancak, sevdiğim insanlar metal ile ilgileniyorsa, onlara destek olmalıyım, Pentagram iyi bir başlangıçtır ve metal dinlemek, iyidir. Ancak bir sürpriz beni bekliyordu: Kapıda öncelikle konsere gelip gelmediğim soruldu, konsere de gireceğimi, önce içeri girmek istediğimi söyledim. Onun üzerine bana dışarda yardımcı olacaklarını belirtti. Orada, iyi de, içerde arkadaşlarım var dedim. Arkadaşlarımı aramam, onların beni kapıdan alması rica edildi: Çok tatlı, değil mi? İyi vergi veren, hijyenine dikkat eden, hatta kısa saçlı, çalışkan bir yurttaş olmama rağmen, kapıda kalmıştım. Heavy metal sayesinde kapıda kalma deneyimini yaşamak için Layla’ya Reina’ya gitmeye gerek yok. Metalcilik sınıf atlamış.

Kapıdaki güvenlik emekçisi, ki emekçidir, mesele idareyle ilgili bir meseledir, mevzunun “damsız girilmez” ile alakalı olmadığını, içeride arkadaşlarımı bulmakta zorlanacağım için bu prosedürü uyguladığını iddia etti. Nitekim sıkı bir grup çalışmasının sonucunda Dorock yönetiminin giriş prosedürüne uygun bir yurttaş olduğunu ortaya koymuş ve içeri girmiştim. Yanında kadın olmayan metalciler düşünsün artık.

Metalcilerin bayrak sevgisi

Arkadaşlarla hoş beş faslından sonra kapıya yöneldik. Kapıda konser gelirinin şehit ailelerine bağışlanacağı söylendi, Kürdo’yla birbirimize bakıp “hangi şehitler” dedik, tabii tahmin etmek zor değildi. Hükümete karşı olduklarını iddia edip, hatta hükümete gerçekten karşı olan tek taraf olduklarını iddia edip hükümetin ön ayak olduğu bir savaşta hükümetle aynı pozisyonu savunanlar iki tarafın da kayıplarına şehit dediğini pek aklına getirmiyor. İçeriye girdiğimizde sahnenin yanına asılmış bayrak, hangi iktidarın alanında bulunduğumuzu, hangi kayba ne dememiz gerektiğini hemen hatırlatıyor.

Metalcilerin bayrak ile özgün bir imtihanı vardır. Metalcilerin isyankar imajları vatanseverlikle yaralıdır; o isyan genelde devlete yönelmez. Diyeceğim ki, memlekette metalciliği var edenler çoğunlukla kolejli çocuklar olduğundan bu cumhuriyetçilik ve milliyetçilik ilkesi yürürlükte; ama Iron Maiden da her Trooper çaldığında üzerinde güneş batmayan imparatorluğun bayrağını dalgalandırmakta beis duymuyor. Iced Earth’ün 11 Eylül sonrası Irak savaşı destekçisi şahlanışını da bir istisna ve kötü bir anı olarak ayırıyorum.

Bir yandan da Iron Maiden’ın karşısına Sex Pistols’ı koymak lazım: ikincisi İngiltere’de anarşiyi savunuyor, gelecek yok falan diyordu. İngiliz bayrağının ortasına ağzı kapatılmış kraliçeyi yerleştirmişti. Motörhead, ki işin ilginci hem “God Save the Queen”i hem de “The Trooper”ı yorumlamıştır, “God Save the Queen” yorumunu single olarak yayınladığında Sex Pistols’ın bayrak yorumunu kullanmayı tercih etmiştir. Lemmy’nin hükümetlere ve politikacılara yönelik antipatik duyguları bilinir, yine de, bana sorarsanız Eat the Rich, bir işçi sınıfı marşıdır. Sepultura’nın Refuse/Resist’i de eylemcilere her zaman moral vermiştir.

Sosyologları göreve çağırıyorum, şu metalcilerin demografisini bir çıkarın bunların kim ve ne olduğunu biz de anlayalım. İstanbul’un nezih semtlerinde büyümüş metalciler de tanıdım, gecekondu mahallelerinden çıkıp black metal çalanlar da. Metalci sosyolog Pierre Hacke’nin kitabını ise henüz okumadım, belki bir kısım cevap vardır bunlara. Ancak, metalciler devlet babalarını karşılarına almışlar gibi görünmüyor. Öte yandan, bizim memlekette punk da çok yükselmedi, böyle devleti hükümeti aileyi vs. doğrudan karşısına alan bir punk hiçbir zaman çok öne çıkmadı. Arabeske bakarsak “yakarsa dünyayı garipler yakar” gibi şarkı sözleri ve “yıkılsın camiler açılsın meyhaneler” gibi mitler belirdi ama punk’tan arabeske metalden diğer müziklere, tabulara saldıran bir devlet ve din karşıtlığı birer dil sürçmesi olmaktan ileriye gitmedi.

Müzik konuşalım

Bir süre langırta takılıyoruz, sonrasındaysa Pentagram çıkıyor. Metal gruplarının ortak bir evrimi var. Hakan Utangaç, grubun James Hetfield’ı. Çok öne çıkma derdinde görünmese de, herhalde Hetfield öne çıkmayı oldukça önemsiyordur, bir karizması var, ayrıca bir tür entelektüel görünüm etrafını sarmalamış durumda. Kendisine profesör demek istiyorum, çünkü parlayan gözlükleri, saçları tepesinde toplamasına rağmen eksilmeyen ürkünçlüğü, aynı zamanda sahnedeki alçakögönüllülüğü ile o bir metal profesörü. Zaten “Bu Alemi Gören Sensin”i söylerken olsun, vokal yaptığı kısım olsun (ki bu bir Pentagram konseri geleneğidir, Hakan Utangaç’ın vokal yaptığı Pentagram isimli albümden şarkılar çalarken vokalist sahneden iner o da vokale geçer) havası bin beşyüzdü. Tarkan Gözübüyük ise, Metallica metaforu hesaba katılınca, diz altı pantolonuyla Trujillo’yu, kıvırcık saçları ile Kirk Hammett’ı akla getirse de, bence bu benzetmelere sığmıyor. Piyasaya her zaman sağlam iş yapsa da eski ve yeni şarkıları çalarken keyif aldığı belli.

Metin Türkcan’ın glam tarzını seviyorum, kolsuz Ramones tişörtü ve havası, daha fazla punk ve glam’e ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde güzel bir vurgu bence. Cenk Ünnü, davulda bildiğimiz gibi, sağlam, güvenilir. Vokalist Gökalp Ergen de grubun emekçisi olmuş, sahneyi alıp taşıyor, sürüklüyor. Şarkı aralarında keyifler yerinde mi diye soruyor, başka bir şey yapmıyor. Velhasıl Pentagram sevenler için canavar gibi, son dönem Türkçe şarkıları da bir karşılık bulmuş olsa gerek ki insanlar en çok ona katıldı. Eskileri de çalıyorlar, daha ne olsun: Rotten Dogs bile çaldılar, ki Gökalp Ergen Trail Blazer şarkılarını gayet güzel kotardı bana sorarsanız.

Hakan Utangaç da, silahların gölgesinde yaşayan insanları selamlayarak başladı şarkıların birine: Pentagram’ın demokratik güçlerin tarafında olduğunu hissetmek içimi ferahlattı.

Ve sonra çıktık. Kulaklar çınlıyor. Çınlasın, demek ki yaşıyoruz.

Musa Acar – musa.acar.yasiyor@gmail.com