MASKENİN ARDINDAKİ HAKİKAT V FOR VENDETTA

 Hayatın melodrama dönüşmesi ne kadar garip değil mi? Dünya Bir Sahne ve geri kalan her şey vodvil1 sadece…

Bu, ihanete uğrayan kalplere ve kaybolan sadakate dair karmaşık ve mutsuz bir öykü…

V for Vendetta 1981-1988 tarihleri arasında Alan Moore tarafından yazılıp David Lloyd tarafından çizilmiş, 2005 yılında James McTeigue’in yönetmenliğinde, Hugo Weaving&Natalie Portman ikilisinin hafızalardan silinmeyen oyunculuklarıyla sinemaya uyarlanmış, tarihsel göndermelerle dolu ama aynı zamanda bir o kadar estetik ve edebi kaygılarla yaratılmış bir çizgi roman. Kurguda 1979-1990 döneminin muhafazakâr-liberal Margaret Thatcher hükümetine yönelik eleştiriler yer almakta ve İngiltere’nin kaderi, Guy Fawkes maskeli bir kahramanın bireysel başkaldırısının izinden giden kitleler tarafından yeniden yazılmaktadır.

Thatcher döneminde neler oldu?

“Çoğu kişinin bir sorunla karşılaştığında hükümetin bunu çözmesi gerektiğini düşündüğü bir devirdeyiz bence. “Bir sorunum var, yardım almalıyım.” veya “Evsizim, hükümet bana ev versin.” diyerek kişisel sorunlarını topluma mal ediyorlar. Biliyor musunuz toplum diye bir şey yoktur aslında. Erkek ve kadın bireyler ve aileler vardır. Hiçbir hükümet bireyler olmadan bir şey yapamaz. Bu sebepten insanlar önce kendi başlarının çaresine bakmalıdır.”

Margaret Thatcher, Womens’ Own dergisiyle röportajından

 

Soğuk savaş yıllarında görev yapmış Margaret Thatcher getirdiği ekonomik yaklaşımlarla muhafazakâr partinin kaderini değiştirmiş,  İngiltere tarihinin en sıkıntılı ekonomik krizlerini yaşamış, maden işçileri bu durumdan en çok etkilenirken, izlediği tavizsiz dış politikaları nedeniyle de Sovyet bloğu tarafından kendisine  “Demir Lady” lakabı takılmıştır.

11 yıllık başbakanlık dönemine dair yazılanlar arasında kelle vergisi (Mal varlığına dayalı hesaplanan yerel vergilerin yerine kelle vergisi olarak bilinen ve herkes için genelde eşit olan vergi) gibi uygulamalarının yoğun sokak gösterilerine neden olması, sendikaları zayıflatması,  Kuzey İrlanda’da ve Ira tarafında huzursuzlukların artması, 1996 İran-Irak savaşında Irak’a yüksek teknolojili silah satışını desteklemesi de yer almaktadır.

Yazar Alan Moore, Margaret Thatcher dönemine dair gazetelerin AIDS hastaları için toplama kampları oluşturulması fikrini yazdığını, çevik kuvvet polisinin yeniden yapılandırıldığını, eşcinselliği ortadan kaldırmak üzere girişimlerin başlatıldığını söylemiştir.

Guy Fawkes Gerçekte Kimdi?

Neye benziyordu?

Bize fikirleri hatırlayın dendi, adamı değil.

Çünkü bir adam başarısız olabilir

Yakalanabilir, öldürülebilir ve unutulabilir.

Ama… Bir fikir hâlâ dünyayı değiştirebilir.

V For Vendetta için bir anti kahramana ihtiyaç vardır. Tüm o kaosu yaratıp bu kaostan halkın uyanışıyla bir eser çıkaracak ve tam bu sırada da arka planda Beethoven’ın V. Senfonisi çalacaktır. Bunun üzerine çizer David Lloyd’un tavsiyesiyle başkarakter, yeniden hayata dönmüş bir Guy Fawkes olarak betimlenir. Böylece Guy Fawkes’a yıllardır hak ettiği imaj verilmiştir.

Remember, remember, the fifth of november! (Hatırla, 5 Kasımı hatırla!)

5 Kasım 1605’de aralarında Guy Fawkes’un da bulunduğu 12 kişi parlamentonun açılış töreninde Muhafazakâr Protestan Kral I. James’e, kraliyet ailesine ve diğer tüm aristokratlara karşı, parlamento binasını havaya uçurma girişiminde bulunmuşlardır. Bir tür karşı-reform hareketi olarak geçen barut komplosunun nedeni, 16.yy sonları ile 17.yy başlarında İngiltere’de doruğa ulaşan mezhep çatışmaları ve kraliyetin Britanya Katoliklerinin haklarını sınırlamasıdır.

Komploculardan birinin saray çevresinden bir yakınına o gün saraydan uzak durmasını yazan bir mektup göndermesiyle komplo ortaya çıkmış ve Guy Fawkes yakılıp idam edilmiştir. Bu olayın ardından İngiltere’de komplonun başarısızlığını kutlama amaçlı Guy Fawkes geceleri düzenlenmeye ve Guy Fawkes maskesi yakılmaya başlanmıştır. Daha önce bir tür demokrasi ve özgürlükler başlığı altında gerçekleştirilen bu gece, artık bir tür eğlenceye dönüşmüştür.

Günümüzde ise Alan Moore&David Lloyd’un çizgi romanı V for Vendetta ve ardından çizgi romanı sinemaya uyarlayan James McTeigue ile Guy Fawkes bambaşka bir anlam kazanmıştır.  V for Vendetta’da totaliter bir rejime karşı İngiliz halkının uyanışı olan maske, artık pek çok başkaldırının, protestonun ya da devrim hareketinin simgesi haline gelmiştir.

Bu anarşi değil, bu kaos…

V For Vendatta’nın Ülkesi

VI VERI VENIVERSUM VIVUS VICI2

Totaliter muhafazakâr bir rejimin hüküm sürdüğü ülkede halk tek tipleştirilmiş, özgürlükleri ellerinden alınmış ve hükümet tarafından belirlendiği şekilde yaşayacak duruma getirilmiştir. Hükümet Göz, Kulak ve Burun’dan oluşan organların yönetimini sağlayan Kafa’dır. Tek yayın organı vardır o da Ağız’da yer alan Kader’in Sesi. Kader’i yalnızca eski toplama kampı komutanı Prothero seslendirir, halk bu sese öyle alışmıştır ki onu bilgisayarlarla mükemmel bir şekilde işletilen sistemin parçası zanneder. Ta ki O gelene dek… Kendini V diye adlandıran kahraman, anarşist hareketlerine Guy Fawkes’a gönderme yaparak başlar ve parlamento binasını havaya uçurur.

-Ki-kimsin sen?

-Ben mi? Ben on ikinci asrın kralıyım. Ben öcüyüm. Kötü adamım… Ailenin kara koyunuyum.

V, o dönemde uygulanan ırkçı politikalar ve totaliter rejimin tehdit olarak gördüğü marjinal kesimden olması nedeniyle zenci, eşcinsel, Yahudi ve sosyalistlerle birlikte Larkhill toplama kampına götürülmüş bir mahkûmdur ve üzerinde tıbbi deneyler yapılmıştır. Onun gibilerinin sonu korkunç bir ölüm olurken V için durum farklı olmuş, kişiliği çekici hale gelmiş, bakışları değişmiş, yeni bir anti-kahraman doğmuştur. V’nin kırdığı ilk zincir gül yetiştirdiği malzemelerle patlayıcı yapıp hapishaneden kaçması olmuştur.

V kendini baştan yarattığında ortaya son derece entelektüel, düşüncelerinin arkasında felsefi çıkarımlar bulunan, intikamcı ve romantik bir kişi çıkmıştır. Gölge salonu ismini verdiği evinde tablolar, duvarlara kazınmış anlamlı sözler, kitaplar, plaklar ve bir de müzik kutusu vardır.

-Bu inanılmaz! Tüm bu resimler ve kitaplar… Böyle şeylerin var olduğundan bile haberim yoktu.

-Olması da beklenemezdi. Kültürü ortadan kaldırdılar… Bir avuç ölmüş gül gibi fırlatıp attılar…

Bir gece, V, polis devletinin koruyucusu parmak adamlarının şiddet ve tacizinden on altı yaşında genç bir kızı kurtarır. O kız Evey Hammond’dur, filmi izleyenler için Evey, Natalie Portman olarak hafızalara kazınmıştır.

V, Evey’yi benzer geçmişi ve farklı düşünce yapısından dolayı seçmiş ve kendi yöntemleriyle ondan bir başka V yaratmak istemiştir. Tabi Evey de gerçekten isterse… V’nin yöntemleri intikamcı kişiliğinin bir yansımasıdır sanki Evey’nin kendisi gibi hissetmesi ve başkaldırısının samimi olması için onu çeşitli sınavlardan geçirir, hakikati acıyla, ızdırapla ve gerçek hatıralarla öğretir. Evey boğulduğunu düşündüğünde V artık nefes almayı öğrendiğini söyler.

-Beni sevdiğini söylüyorsun ama sevmiyorsun. Çünkü beni korkutup şaka olsun diye bana işkence ediyorsun.  Beni özürlüğüme kavuşturmak istediğini söyleyip hapsediyorsun…

-Zaten hapistin. Hayatın boyunca hapistin.

-…Hapis değildim! Mutluydum!

-Mutluluk hapistir, Evey. Mutluluk en sinsi hapistir. Hapistesin Evey, Hapiste doğdun. O kadar uzun süredir hapissin ki dışarıda bir dünya olduğuna inanmıyorsun artık.

Bu hayatının en önemli anı. Kaçma ondan.

 

Halk medyaya inanmamakta ancak tek haber kaynağının Kader’in Sesi olması nedeniyle başka bir yerden de haber alamamaktadır. V işte bu nedenle işe, önce gerçeği çarpıtan, parçalayan ve karartan Kader’in Sesi’ni ele geçirmekle başlar.  Kader’in sesini ele geçirerek sık sık halka hitap eder, havaya uçurduğu binalar ve Baş’ın elinde tuttuğu gücün ve onun şiddet yanlısı parmak adamlarının yenilmez olmadığını gösterir, kendi içlerinde entrikaları açığa çıkarır. V’nin halka seslenişi de kendi içinde bir şairanelik taşır:

İşe başladığınız günü hatırlıyorum da… Ağaçlardan sallanıyordunuz, şaşkın ve endişeliydiniz…

Bunca zaman boyunca tek bir gün devamsızlığınız olmadı.

Ayrıca sıra dışı sicilinizi ya da şirkete yaptığınız değerli katkıları unuttuğumu sanmayın… Ateş, tekerlek, tarım…

Zaman zaman terfi hakkı kazandınız, her seferinde geri çevirdiniz… Çok uzun zamandır hiçbir şey yapmıyorsunuz…

Sevdiğiniz kişiye de zarar verdiğinizi söylediler… Hiç zarar vermemeniz gerekene.

Olan hep çocuklara oluyor. Kabadayılığınızı, ümitsizliğinizi, korkaklığınızı ve üstüne titrediğiniz bağnazlığınızı ne yapacaklar?

Çalışma hayatınızı mahveden bu kötü niyetli beceriksizleri siz cesaretlendirdiniz. Anlamsız emirlerini sorgulamadan kabul ettiniz.

Onları durdurabilirdiniz.

Bu sırada rejimin yarattığı dünyada kadınlara ikinci sınıf insan muamelesi yapılmaktadır. Evde şiddet görürler, dul kalan bir kadın toplum dışına itilir, gece kulübünde kötü şartlarda çalışmak zorunda kalır, yoksul genç kadınlar geceleri fuhuşa sürüklenir, sadece hükümette görevli Helen Heyer güçlüdür, dokunulmazdır. Dokunulmaz hep iyi şartlarda yaşar ve şartları tehdit altına girdiğinde tuhaf insani tepkiler gösterirler. Bunlardan en ironik olanı porselen bebek koleksiyonu yapan komutan Prothero’nun V’nin bebeklerini fırına atmasına karşın gözyaşlarıyla merhamet dilenmesidir.

Takdire şayan bir ilgi, kumandan. Yine de tuhaf değil mi? Porselen ve plastiğe bu kadar ilgi gösterip… Et ve kanı umursamamanız.

V bir yandan da Göz’ü, Kulak’ı, Burun’u rahatsız edecek suikast girişimlerinde bulunur. Baş emirler yağdırır, halk onlara ne kadar muhtaç olduğunu görmelidir. Güçle öylesine sarhoş olmuştur ki bunu görmeyenlere ya da görmek istemeyenlere asla merhamet göstermeyeceklerini haykırır durur. Oysa sarsılan iktidarıyla Baş’a ağrılar girmiştir, bu ağrılar sil baştan aynı senaryoyu tekrar eder; homurtular yükseldikçe şiddetin dozu arttırılır, baskılanmaya, susturulmaya çalışılır ancak uvertür başlamıştır bile…

Otorite ayaklarının dibindeki kaosu ilk fark ettiğinde düzenli görünümünü kurtarmak için en aşağılık planlarını değerlendirecektir.

 Halk hükümetten korkmamalı, hükümet halktan korkmalı.

Evey’nin eğitimi tamamlanır. Bedeni ve ilkeleri arasındaki seçimi tüm soğukkanlılığıyla ilkelerinden yana kullanır. Gölge salonunda geçirdiği süre zarfında entelektüel birikimini de arttırmıştır, kurduğu cümlelere şaşırır ve romantizm devam eder.

Dünyaya Valerie’nin sahip olmasını istediği şeyleri vereceğim.

Güller

Bir sürü gül.

V, savaşta kökünün tükendiği düşünülen özel bir gül yetiştirir ve gölge salonunda sık sık Evey ile dans ederler. V yaklaşan kaos için domino taşlarından bir V yapmıştır, sık sık taşların huzursuzluğunu dile getirir ve ironik bir şekilde 5 Kasım’ı bekler…

Sessiz yığınlara güvenmek fazla işe yaramaz Evey. Sessizlik kırılgan bir şey. En ufak bir gürültüyle bozulur.

Ses öncesindeki sessizliğe bağlıdır. Suskunluk ne kadar yoğunsa gök gürültüsü o kadar sarsıcı olur. Efendilerimiz halkın sesini nesillerdir duymadı, Evey…

Otoriter anlayışla yönetilen toplumlar takım halinde paten yapmak gibidir. …Başkasının keyfine bağlı… Medeniyetin kırılgan kabuğunun altında soğuk kaos çalkalanır ve bazı yerlerde buz inceciktir.

Ama donmuş maske gülümsüyor sadece…

V hem manilerini hem de hikâyesini Baş’a ulaştırır, toplama kamplarını anlatan bir günlük ele geçirilir, kayıtların nasıl da yok edildiğine ama hafızalardan hiç silinmediğine tanık olunur. V’nin sözleri şiirsellik içerir, maskeyle bütünleşmiş karizması bu hayata dair iddialı düşünceler taşır, okuyucuları yüreklendirir ve onda hep biraz mizah ve romantizm olmuştur.

Güller kırımızı, menekşeler mavi. Her şey mümkün, hiçbir şey değil hakiki.

Otorite kendi kurduğu düzenin dışına çıkan seslerden, taleplerden hiç hoşlanmaz. Motto’su teklik üzerinedir, çeşitliliğe, farklılığa asla yer vermez çünkü onu anlayamaz, kendi sistemi içinde kodlayarak yönetemez. Varlığını güç üzerine kurmuştur. Gücü sarsacak en ufak bir şeyi dozu arttırılmış şiddetle bastırır. Herkes birer piyondur ve ona muhtaçtır. Kendini pek çok farklı şekilde ifade eder, hizmetkârım der ve hemen ardından herkesin ona muhtaç olduğunu söyler. Marjinaller teröristtir, otorite onları sindirmek ister, sindiremezse öldürmeyi diler. Aynı V’ye yapmaya çalıştığı gibi…

Onu öldürmeye çalışanlar için V’nin çok meşhur bir sözü vardır:

Beni öldürebileceğinizi mi sandınız? Bu pelerinin altında etten, kemikten öldürülecek bir şey yok. Sadece fikir var.

Fikirlere kurşun işlemez.

Çizgi romanın sonu V’nin attığı özgürlük tohumlarıyla şekillenir, karelere renk katan yine o güllerdir, bir Viking cenazesi düzenlenir ve maske sinsice gülümsemeye devam eder.

 

Dans edemeyeceksem bu benim devrimim değildir.

Emma Goldman

There’ll be dancin’, they’re dancin’ in the street. 
This is an invitation, across the nation,
 
A chance for folks to meet.
 
There’ll be laughin’ singin’, and music swingin’
 
Dancin’ in the street
 

Martha&The Vandellas “Dancing In The Streets

1 Adını Fransa’nın Normandiya bölgesindeki bir köyden alır. Birbirine gevşek biçimde bağlı bölümlerden kurulu, taşlamalara dayanan,  toplumsal sorunları aşikâr mizahi bir dille hicveden müzikli tiyatro oyunu.

 2 Lat. Gerçeğin gücüyle ben, sağlığımda kâinatı fethettim.

Yazı: Zeynep Çolakoğlu