Ev

elicia edijanto

Sıra sana mı geldi anne. Aç gözlerini. Ben ölülerden korkarım.

Hiç olmadık zamanda saçlarını kestirmişsin kısacık. Neden! Leş gibi sigara kokusu! Bizim evimiz hep tertemizdi ama sen şimdi çok sigara içiyorsun. Saçaklarını taratırdın küçükken, hani desenlerinde kaç kare var diye saymaya çalıştığım, mavi yün halıların. Kaç kez taşındı onlar. Önce salondaydılar, sonra mutfak ve tekrar salon. Mutfak tülleri, oturma odası tülü, salon tülleri, yatak odası tülü. Biraz kısa, biraz uzun. Her taşınmanda bir kısmı eksilirdi eşyaların. O evden o eve atılarak geçirdiğin yılların gibi.O bahçeli ev.Hiç olmadı.Yıllarca hakkında konuştuğunuz.Hayır hayır iki katlı olsun, belki de tek kat, yok yok kesin tek kat olsun. Yaşlanınca sen, nasıl çıkacaksın o merdivenleri. Babam.Bir yere gidersiniz de ömrünüzün sonuna dek orda kalırsınız diye korktu. Tembel adam, bahçe yapmaktan da anlamaz ki. Yine sana kalacak bütün kazı kürek. Bir köpek alalım kesin. Hem sen çok seversin köpekleri, yalnız büyük olsun, kocaman şöyle boyun kadar. Her taşınmada, tuz ruhu ile ovalardın banyoları. Ağlayarak. Duvara poster bile astırmazdın. Kızım, laf gelmesin, hele bi kendi evimize çıkalım.Gözlerindeki buğu oturdu kaldı. Günden güne bir sıra daha beliriyor altlarında sanki.Seni iyi görmüyorum, eksiliyorsun. Duaları kabul olur mu içki içenlerin. Bu ara nasıl da abarttım. Öksürme! Öksürüklerini duymamak için gelmiyorum sana. Sitem ediyorsun. Dayanamıyorum. Korkuyorum. Korkumdan bakamıyorum. Gelemiyorum. Öpemiyorum seni. Yanıma gel dedin, akşam yemeği hazırlamışsın. En sevdiğim yemek, taze fasülye. Diri, yanlarında çalıları duruyor. Ne güzel yemek yapardın sen. Tabakları sofradan kaldırayım diyorsun, gittin mutfağa, dönmedin dakikalardır. Bir ses , Anne! Düştün mü yine. Nefes al, ben ölüyorum. Şarkı söylerdik küçükken, türkü mü yoksa. Türkü müydü o söylediklerimiz. Ne güzeldi sesin. Bakma öyle sessiz! Konuş, sesin çıksın! Hayır hayır sus, tüketme nefesini, nefesin sen yaşatmaya yetiyor ancak. Şimdi sıra sana gelmedi. Hayır.Bunların hepsi hayal. Kendi kendime konuşuyorum, birazdan uyanacağım. Uyanınca elinde çay bardağı ile bana geleceksin. Özledim deyip oramı buramı koklayacaksın. Babamı ne çok sevdiğini anlatacaksın, sen seviyor musun diyeceksin kocanı bu kadar. Sonra ben kendi evime döneceğim. Balkonundaki menekşelerini sulayacaksın. O akşam telefonunu evde unutmuş olacak babam. İçine bir kurt düşecek, karıştırmaya başlayacaksın. Karıştırma! “Gidecekmiş.Buralardan. Bıkmış. Bu hayattan. Hele şu evi bir yapsın, kaçacakmış. Ama şimdi, böyle, ortada bırakılmazmış. Çok seviyormuş”. Sigaraya yeniden başlayacaksın o gece. Sigarayla uyumaya başlayacaksın. Ananemi arayacaksın, anlatacaksın. Kalk gel diyecek, gideceksin. Gideceksin ama döneceksin. Senin evin burası, dön!  Hiç senin olmadı ama senin. Kurumuş çamaşırlar balkonda. İs kokacak, topla. Ev pis, babamın gömlekleri birikmiş kirli sepetinin üzerinde. Düğmelerini kim dikecek bu adamın. Ütüsüz çorap bile giymez. Bir evin olsaydı. Nefes alabilirdin. Bir daha hiç taşımazdın yatağını. Sigarayı bırakırdın.

Bahçede bana koşuyorsun. Yaşlılık sana yakışıyor, çünkü öksürmüyorsun. Ve ben dokunabiliyorum yüzüme. Dokunsam dökülecek gibi değil tenin. Babam hayal ettiği barını açmış evin alt katına. Seviyor seni.  Garaj bile var. Garajda resimler yapıyorsun. Gülen ve ağlayan çocuğun resmini. Lisedeyken başlamıştın resime. Bir daha hiç yapmadın. Ev mis gibi kokuyor. Tüller tam camlarına göre. Torunlarından biri halıların saçaklarını tarıyor. Gülümsüyorsun.

Toprak ve kürek sesi. Babam nerde. Neden gelmedi. Sen nerdesin. Neden gelmedin. Bu ev senin mi. Hayalinin menekşeleri suladığı o boş arazinin tam karşı tepesinde. Selviler içinde. Mermer. Tek katlı. Ben hep iki katlı hayal etmiştim oysa. Ananem mi o gelen. Götürün onu burdan, dayanamaz!

Yatakta mıyım.Gözlerim tavanda. Burası neresi. Koluma bir şeyler takıyor biri, biri de zor diyor, benzemez hiçbir acıya.

BDB-25.12.2014

Foto: Elicia Edijanto