CİN TONİK, KEDİLER VE KENDİ KENDİNİ JURNALLEMEK

 

filhakikat-CİN TONİK, KEDİLER VE KENDİ KENDİNİ JURNALLEMEK

Erkan’ın mekanına girdiğimde saat 8’e geliyordu, gün daha batmamıştı. Her zaman çöktüğüm taburenin ayaklarının dibinde, kediler için süt ve suyla doldurulmuş iki çerezliği fark edince bir yana geçtim. Müşteriler yavrularla oynuyordu.

Bir arkadaşın bar açması ne kadar güzel: İnsan kendini 14 yaşından beri bu güne hazırlanmış hissediyor. “N’aber abi? Her zamankinden” – kendini yorgun bir aşık gibi hissetmek için ideal bir ortam. Yeni yemek yediğim için tatlı niyetine bir cin tonik istedim, arkadaşın mekan işletiyorsa, cin tonikte gerçekten cin tadı olur, taze nane eklemelerini istediğin için suçluluk duymazsın ve cine güvenebilirsin: Gerçek ayrıcalıklar, gerçek huzur.

Cinimin eşliğinde hemen düşünmeye başladım: Kediler nereye gider? Yıllar boyunca düşündükten sonra kedilerin dünyanın neşesi olduğuna karar verdim. Kediler dünyanın neşesidir, her ne kadar insanların yarattığı bilim onların dünyasını bir hayatta kalma savaşı olarak resmetse de, onlar sınırsız cahildirler. Kayıtsız bir biçimde yaşayarak bizlere doğayla dilin ayrışmadığı o kadim zamanları sezdirir ve yüzümüzü güldürürler. Her yerinden anlam fışkıran dünyamızda, onların aceleleri varmış gibi bir yerlere yönelişi, bizim aslında hiçbir yere gitmiyor olduğumuzun zorunlu ve doğal kanıtıdır. Onların bütün bu aylaklığı, şiirin bilime karşı nihai zaferine işaret eder.

Erkan’a kedileri sordum, kaç günlüktüler, nereden gelmişlerdi, tuvalet eğitiminde sorun çıkıyor muydu, hiç sokağa çıkmışlar mıydı, sokağa alıştıracak mıydı, nasıl besliyordu, sonrasında besin düzenlerini değiştirecek miydi, kum alacak mıydı yoksa bu işi sokakta halletmelerini mi bekleyecekti, falan filan… Toniğin yarım kaldığını ve gazı kaçmaması gerektiğini söyleyen Erkan, bana bira doldurmayı reddetti ve bir cin tonik daha yapıp servise gömüldü: İşte, başka bir gerçek ayrıcalık, neyi içmen gerektiği konusunda seni yönlendirmekten çekinmeyen biri…

Ekranda Roadrunner’la Çakal’ın ezeli rekabetinden örnek sahneler dönüyordu: Bir an Erkan’ın bütün bu mekanı aslında doya doya Roadrunner ve Çakal izlemek için devralmış olma ihtimali geldi. Herkes senin çalıştığını, ekmek derdinde olduğunu düşünür, bütün bunlar gerçekleşirken sen de istediğin kadar Roadrunner ve Çakal izlersin, akıllıca bir strateji hakikaten. Düşüncelerimi bir katman daha derinleştirdim, hadi Erkan burayı bu yüzden devraldı diyelim, sınırsız çizgi film için, peki bunu yaptığı için o mu daha deliydi, yoksa bunu keşfettiğime göre ben mi daha deliydim?

Uzun uzun Çakal’ın başarısızlıklarını izledim ve ona saygı duydum, yılmaz bir savaşçıydı, Roadrunner ise uyuz uyuz takılıyordu işte. İşten uzaklaşmak için muhteşem bir fırsat, ekrana bakarsın, kafa dinlersin, alakasız insanlarla tanışır, sohbet edersin, Büşra ve Berk’le konuşursun, arada Tom Waits çalar. Erkan seni “barfly” ilan eder ve telefonun internetinden saçma sapan şeylere bakarsın – kedi bakımında dikkat edilmesi gerekenler mesela. Kediye olan alerjim bir yana, kedi bakabilecek kadar vakit geçirmiyorum ki evde.

Sonra, Erkan’ın mekanının Facebook sayfasına bir ileti düştü. Ortak arkadaşlarımızdan Fazlı, içinde Jurnal geçen bir şiirini Erkan’a yollamıştı. Fazlı’nın şiirine baktım, karamsardı, Abdülhamit, dünya savaşı, felaket, yıkım. Yıllardır görmüyordum onu, demek buralara takılıyordu, ya da takılmıştı, belki denk gelecektik, muhtemelen denk gelecektik, ama denk gelene kadar da denk gelmeyecektik. İşte, 14 yaşından beri bu günlere hazırlanan başka birileri de var demek ki ve bir arkadaşın mekan açınca seni bir karşılaşma bekler.

Fazlı’yı severdim, ama yollarımız ayrı düşmüştü. Kendi kendime şunu dedim: Hey gidi Fazlı, sen istediğin kadar şiir yaz, ben bir gün dünya üzerindeki her şeyi düşünmüş olacağım.

Artık biraya geçme vaktiydi – bir bira daha ve eve dönüş. Erkan, Lynchburg yapayım dedi, bu sefer karşı çıktım: “Bayıltcan mı lan beni”. Barmene çüş diyebilmek: İşte bir arkadaş mekan açınca yaşanan başka bir gerçek ayrıcalık.

Erkan’ın mekanı Jurnal, Taksim Mis Sokak, No: 17A’da. Sokak Bar’ın yanına, Kırmızı’nın karşısına, Adres’in altına düşüyor. Bira 5 TL. İçerisi serin ve rahat. Erkan Long Island Ice Tea, Tequila Sunrise, Lynchburg Lemonade gibi spesiyaller yapıyor ve Taksim standartlarına göre uygun fiyata veriyor. Alkol kullanmayanlar, ya da o akşam içmeyecekler için filtre kahve ve çay da var.

Daha fazla bilgi (ve merak edenler için Fazlı’nın şiiri de burada)

https://www.facebook.com/JurnalPub 

Musa Acar