“Bilinçli Kaybeden” Masalları

kopek-yarasi-208x300Hasan Uygun’un ilk öykü derlemesi “Köpek Yarası” bizi bize anlatıyor. Hem de bunu çok uzaklara gitmeden, uçlarda gezmeden ve zamanını günümüzden başka bir döneme taşımadan kotarıyor. Ama yanlış anlaşılmasın, bu sade öyküleri tasvir ederken sarf ettiğim “biz”den kastım tüm insanlık, Türkiye ya da İstanbullular değil. Hasan Uygun’un “biz”i, türümüz içinde sınırlı bir fraksiyona ait “bilinçli kaybedenler”i teşkil ediyor: yaşam sevgisi ve önlerine geçemedikleri insansı beklentileri nedeniyle gözleri açık öleceklermiş gibi yaşayan, sistemle uyumsuz insanlar. Sistemle uyumlu, bilinçleri kapalı şekilde hayatlarını idame ettiren kalabalığın toplumun çoğunluğunu oluşturduğu sıklıkla düşünülse de Uygun’un öykülerinin başkişileri bize demografilerinin genişliği hakkında bir hatırlatma yapıyor. Ve bu kitabı yazan Uygun ve okuyup bu eleştiriyi kaleme alan kişi olan ben de dahil olmak üzere, sayıları gerçekten de az değil. Onlardan “biz” diye bahsetmemin sebebi de budur.

Birinci tekilde kaleme alınmış olan ilk öykü, “Topuk Dikeni”, bir yayınevi editöründen bahsettiği için otobiyografik bir tavrı olsa da ve bütün öykülerin benzer nitelikte olacağının habercisiymiş gibi dursa da eserin tamamında bu tarz bir bütünlük bulunmamakta. Üçüncü tekille yazılan öyküler bulunduğu gibi, farklı mesleklerden ve hayatın farklı alanlarından kişilerin anlatıları da sunulmuş. Yalnız yine de, ilginç bir şekilde, Hasan Uygun bu farklı insanlar topluluğunun ortak dertlerini kazıyıp çıkarmış, onların ortak evrensel sesini bulmuş ve psikolojilerini analiz edecek şekilde kalemini oynatmış. İlk paragrafta dile getirdiğim şekilde, bu “bilinçli kaybedenler”in yaşam kodlarının ortak ögelerini okuyucusuna sunarak, nitelikli bir iş çıkarmakta.

yazar_hasan_uygun_a_devlet_her_yerde_tehdidi_h56280_b15f1

Hasan Uygun

Kafka ve Camus’ye çaktığı bariz selamların yanında, Stüdyo İmge’deki editörlüğünden beri gelen müzik zevkinin öykülere sızmış olması farklı bir tat sunuyor. Uygun’un kişisel zevklerine dayanan müzik referanslarının bolluğu öykülere renk katan bir özellik. Ama asıl, müzik göndermelerinden çok yazarın şiir ve şairlere duyduğu ilgi ve sevginin üslubuna yansıması dikkat çekici sonuçlar doğurmuş. Halihazırda oldukça psikolojik bir dili olan öykülerde, aşağıdaki gibi Ahmet Hamdi Tanpınar’ı andıracak nitelikte edebi kısımlara rastlamak heyecan verici:

Tam da ‘şimdi’ dediğim, önümde sonsuz bir söz deryasının uzayıp gittiğini düşündüğüm anda, elimi çekincesizce uzatmışken, avuçlamak için deryadan dilinin kilidini, kızgın bir sobaya uzatmış olmanın acısını hissediyorum hep. İki-üç yaşlarımdayken kızgın sobada elimi yaktığım anı hatırlarım. Serabın farkına vardığımda ise durma noktasına gelir düşünce akışım. Aptal gibi hissederim. Ya da aptallık yeğdir, söz söylemez olmanın ağırlığına. Beynimle gözlerim arasındaki iletişimde, kör etmek için beni, göstermemek için daha fazlasını bir alev topuyla yalıyor gözbebeklerimi; benim olmayı reddeden geleceğim. Gözyaşlarım kuruyor böyle anlarda, istesem de ağlayamıyorum. İsyanlarım içimde patlıyor, içimde yıkılıyor Babil Kulesi, içimde yağmalanıyor yakut saraylarım.

Uygun’un kader, yalnızlık, aşk, evlilik, devlet, bürokrasi, sosyal medya, teknoloji, yazarlık ve edebiyat gibi konular hakkında kaleme aldığı öyküler yıllarca okumuşluğun, sayısız mecrada yazmışlığın ve bir o kadar da editörlük yapmışlığın damıtılmasıyla elde edilen, keyifli bir içki gibi adeta. Bu öyküler “biz”e dahil olanlara çok şey ifade edecektir.

Başlık görseli: “Alienation” – Silvia Carpizo (http://robotmafia.com/alienation-by-silvia-carpizo/)

 

“Köpek Yarası”

Hasan Uygun

Liber Kitap

171 sayfa

 

Emre Karacaoğlu

https://www.facebook.com/emrekaracaoglu