Al di Meola: Müzik, terapi yöntemim

 

pr1

Al di Meola, Türk dinleyicisinin sevdiği bir gitarist. Şu bir gerçekki o da bizim ülkemizi seviyor, buraya has melodileri dinliyor ve Türkiye’den müzisyenleri takip ediyor. Usta gitaristle İstanbul konseri öncesinde sizler için sohbet ettik. 

 Bu Türkiye’ye ilk gelişiniz değil. Buraya dair aklınızda ne gibi anılar kaldı?

İstanbul’da konserler verdim. Şehrin tarihini gerçekten çok seviyorum, kültürel olarak çok derin. Genel olarak ülkenize yaptığım her yolcuğun çok güzel ve keyifli geçtiğini söyleyebilirim.

Türk kültürüne ait müziklerin ilginizi çektiğini okumuştum. Türkiye’den takip ettiğiniz, dinlediğiniz müzisyenler var mı?

Elbette, Türk ezgileri beni heyecanlandırıyor ve oldukça etkiliyor. Türkiye’den takip ettiğim müzisyenler var ama aralarında en çok sevdiğim isim Hüsnü Şenlendirici.

Gitar çalmaya başladığınız ilk yıllarda günde 8-10 saat egzersiz yapıyormuşsunuz.  Şu an bir günde kaç saat egzersiz yapıyorsunuz?

Gitarla pratik yapmayı çok dinlendirici buluyorum, beni mutlu ediyor ve bu benim meditasyon yapma yolum. Ama eskisi kadar çok egzersiz yapmıyorum.

Kendinizi mutlu hissettiğiniz için albümün adını “Elysium” koymuşsunuz…

Evet. Mutluluk albüm kaydındayken, kayıt zamanı ilerleyip kişisel zorlukları aştığımda hissettiğim bir şey. Bulunduğum durum “Elysium” gibi… “Elysium” mutluluk anlamına geliyor üretim konusunda acıdan ilham alsam bile müzik yapmak benim için bir terapi yöntemi. Problemlerden müzik sayesinde uzaklaşabiliyorum. Ve o dönem hayatla ilgili duygularımda oldukça pozitifti. Bunun da güzel bir albüm adı olabileceğini düşündüm.

photo di meola 2015 acoustiBir röportajınızda “Bir şeyler üretmek için acı çekmek gerekir” diyorsunuz. Yaşadığınız acıların sanatınıza etkisi ne yönde oldu?

 Negatif duygular, üretim aşamasında sanatçıları olumlu yönde etkiler. Dümdüz sefalet, depresyon, bulutlu günler ve öfkenin garip bir şekilde yaratıcı bir desteği olduğunu söyleyebilirim.

Sizde pek çok müziksever gibi  The Beatles hayranısınız. Onları ilham kaynağınız olarak gösteriyorsunuz. “All Your Life” albümünüz  Beatles  şarkılarından oluşan bir saygı albümüydü. Sizce neden artık The Beatles ya da Rolling Stones gibi gruplar çıkmıyor?

Maalesef sosyal medya bunu imkânsız kıldı. Şu anda insanların ilgisinin çok az olduğu sayısız medya kaynağı ve online olarak takip edebileceğimiz yerler var. Fakat 60’larda çok az seçeneğimiz vardı ve Beatles ve Rolling Stones gibi harika gruplar ortaya çıktığında herkes aynı anda kulak kabartırdı. O dönem çok az radyo istasyonu ve televizyon kanalı vardı, internet ve cep telefonları yoktu. Böyle bir çevrede, herkes neler olup bittiğini biliyordu.

Chick Corea sizin hocanızdı,  Santana, Paco de Lucia, John McLaughlin gibi önemli isimlerle çalıştınız. Muhakkak hepimiz çalıştığımız insanlardan yeni şeyler öğrendik. Bu efsane isimlerden müzik ya da hayata dair siz neler öğrendiniz, çıkarımınız ne oldu?

Bir başkasından öğrendiklerimiz genelde bize ilham verdikleri şeylerdir. Chick Corea bunu benim için sadece gitarist olarak değil, bestekâr olarak da yaptı. Santana, Latin müziğin rock ile birleştiren ilk insandı. Gerçek bir erken etkileşim… Paco de Lucia ve ben gerçekten harika bir sinerjiyle çalıştık. Birbirimizle etkileşim içerisindeydik ve bu isimler sadece bana değil, yaptıkları harika müziklerle hepimize ilham kaynağı oldular.

Ali Mert Alan