Adez: Adana’da insanlara grafitiyi sorsan ayıkırlar

Sokak duvarlarını boyarken kendini dizi setinin içinde bulan, lakabını Adana Demirspor’dan alan “Adez”i daha yakından tanımak için Adana’ya gittik. Rol aldığı internet dizisi “Sıfır Bir”i, grafiti yapmaya nasıl başladığını ve polisle yaşadığı maceralarını dinledik. İşte huzurlarınızda kendi anlatımıyla Adez…

 

13-14 yaşlarındayım, bir gün mutfakta annemin pasta tariflerini yazdığı defterini gördüm. Defterin sayfalarını karıştırırken en son yapraktaki yazı gözüme çarptı. Annem, defterin en son yaprağına kendinin, babamın benim ve kardeşimin isimlerini kutucuklu bir şekilde yazmıştı. Çok hoşuma gitti. Adımı annemin yazdığı şekilde kâğıda, koluma, duvara, her yere yazdım. 99 yıllarında da grafiti yeni yeni legalleşiyordu Adana’da, bizim evin orada da bir duvar vardı. Gördüğüm grafitileri taklit ediyordum. Tabii bu arada ben çizdiğim şeyin adının grafiti olduğunu bilmiyorum. Bana “Ne çiziyorsun?” diye soruyorlar “Şekilli rap yazıları” diyorum. Sonra okula bir kız Blue Jean dergisi getirdi, Turbo’nun sayfasına yaptığım şeyin grafiti olduğunu öğrendim. O gün bugündür de grafitiyle uğraşıyorum.

 

Grafitide imza çok önemli… Sizi en iyi ifade eden ismi bulmalısınız. Ben ilk günler “rose”u kullandım. Anlamının gül olduğunu öğrenince hemen değiştirdim. Sonra “beast” diye bir isim gördüm, hoşuma gitti. Sonra “S*kerim, milleti taklit edeceğime kendi kendime bir şey bulurum” dedim. Ve “beat” yazmaya başladım. Bu birkaç sene devam etti. Derken “cank” lakaplı biriyle tanıştım. “Cank’ın anlamı ne?” diye sordum. İsmindeki bazı harflerden oluşuyormuş. Bende içinde Adana Demirspor olan bir imzam olsun istedim. “Adez” hikâyesi böylece başlamış oldu. İlk başta Ades’ti de Adana’da millet tersine çevirip “Seda” diye okuyunca gıcık oldum, “s”yi, “z”ye çevirdim. Ama anlamı benim için hâlâ Adana Demirspor.

 

Memleketim diye demiyorum ama Adana garip bir yer (gülüyor). Böyle de etiket ediyor gibi görüneceğim ama harbiden garip bir yer.  Grafitiye başladığımda 14 yaşındaydım, polise de ilk defa tren boyarken yakalandım. Ondan sonra bir tribe girdim. Beş ay boyunca otobüs duraklarına imza atamadım. Otobüse biniyorum, bir bakıyorum polis de biniyor, o kadar delirmişim ki “Boku yedim! Adez yazdığımı gördüler, beni almaya geldiler” diye düşünüyorum. Neyse ki bu ruh halini zamanla aştım, gözümü karartıp ait olduğum yere, sokaklara tekrar döndüm.

Hepsi deyip genelleme yapamam ama bazı polisler, grafiti yapanlara karşı çok tuhaf davranıyorlar. Sanki serbest bırakılan o sokak tecavüzcüsü benim, sanki o o. çocuğu da grafiti yapmış gibi… Bir duvara ismimizi yazdık diye kötü oluyoruz. Ama bazı polisler de gelip “Napıyon?” diyorlar “Bunu yazıyorum dayı” diyorum. “Tamam canım boyalarını topla git. Biz seni sen de bizi görmedin” diyorlar. Hatta bir gün duvar boyuyorum, polis “Git, buradan” dedi. “Abi iki dakikalık işim kaldı, yarım kalırsa bir şeye benzemez iğrenç olur” dedim. “Tamam, yap” dedi, iki dakikaya hallettim. O sırada ekip otosu yanıyor, iki polis beni izliyor (gülüyor). Ama yine de polisleri sevemiyorum. Adana’da insanlara grafitiyi sorsan ayıkırlar ama az bir kesim ayıkır.

 

Benim hayatıma aslında oyunculuk girmedi, ben oyuncu değilim. Sıfır Bir ilk çıktığında müthiş bir iş olacağına inanıyordum ki ortaya harika bir iş çıktı. Herkes de benim gibi severek takip ediyor, izliyor. Dizi başladığında benim hayatta inandığım değerleri yansıttığını fark ettim ve kendimi ona yakın hissettim. Sıfır Bir için grafiti yaptım daha sonra da rol aldığım bölümler oldu.

Ali Mert Alan