ab rh CUMA GECESİ

Cuma gününün anlam ve önemi ilk okul birinci sınıftan beri benim için aynı. Ertesi gün tatil. Tabii ki Cuma günü mubarek gün. Aksini söylemiyorum. Ama itiraf etmek gerekirse  ben Cuma namazlarına her Cuma gitmiyorum. İşim düştüğünde gidiyorum. Aslında sık sık işim düşüyor ama nadir gidiyorum. Daha doğrusu gidiyordum. Bu gerçeği fark edince gitmemeye başladım, yıllar oldu gitmeyeli. Neyse Cuma okul ya da iş çıkışı insanın kafası boşalıyor. Boşalmalı zaten okul çok kafaya takılmamalı. Okulu bitirip  ne kansere ne de Aids’e çare bulmadık. Ben ki yıllarımı eğitime verdim. Çok iyi bir öğrenci olduğum için yedi sene üniversite okudum!  Ama hakikat bu. Kendimize haddinden fazla önem atfetmenin alemi yok. Ya da siz çok önemli insanlar olabilirsiniz. Ben olmak istemiyorum…

Geçtiğimiz Cuma günü iş çıkışı Kadıköy’e gittim. Uzun zaman sonra. Ki Kadıköy’e kendi mahallemden daha çok gittiğim yıllar oldu. Ama geçen Cuma fark ettim bu durumu. Bu durumu fark ederken ne zamandır buraya gitmediğimi de fark ettim. Eski arkadaşlarımın orada olmadığını zamanında çok(çok da eski zamanlardan bahsetmiyorum)  sevdiğim insanın ya da insanların (bende fil kalbi var) artık orada olmadığını gördüm. Hüzünlendim. Sebebini anlamadım. Ama huyumdur sebepsiz hüzünlenirim. Buna neden olan insanlar da ansızın benim için hüzünlenir mi bilemem. Böyle konularda örnekler ne kadar artarsa artsın bilmediklerim, bildiklerimden daha fazla oluyor. Tecrübenin manası yok. Ben sokakta dolanırken kafamdan da bunlar geçerken çok eski bir arkadaşımın evine gidiyorum. Evde, laf lafı açıyor, birbirimize anlattıkça anlatıyoruz. Eskilerden konuşuyoruz, bugünü konuşuyoruz. Hangisi daha iyiydi ya da hangisi gerçekten daha kötüydü karar veremiyoruz. Çok gülüyoruz. Saatler geçiyor. Vedalaşıp eve dönüyorum.

Eve girer girmez telefonum çalıyor. Evine gittiğim arkadaşım arayan “Bir tanıdığa kan lazım senin kan grubun neydi?” diye soruyor,  “Bir bakayım” diyorum. Evet, kan grubumu hala ezberleyemedim. Ab rh ama pozitif mi, negatif mi hep karıştırıyorum. Normalde başkalarına pozitif, kendime negatifim.  Yazdığım kağıttan kontrol ettim  kan grubumu, uyuyor.  Arkadaşımı aradım “Tanıdığına telefonumu ver. Gidip kan vereyim” dedim.  Gece yarısı telefonum çalıyor “ Telefonunuzu bir arkadaşımdan aldım ameliyatta bir yakınım var. Kan grubunuz uyuyormuş. Kartal’a gidip kan verir misiniz” diye soruyor. “Tamam” diyorum. Maltepe’den basıp gidiyorum Kartal Devlet Hastanesi’ne durumu anlatıyorum… Görevliler kan merkezinin  50 metre ileride olduğunu söylüyor. O kısa mesafeyi yürürken  hastanenin önünde bekleyen hasta yakınların suratlarına bakıyorum. Hepsinin uykusuzluktan gözlerinin feri gitmiş. Havada sigara dumanından meydana gelen bir bulut var. Her şey gri. Kan vermek için binaya girecekken telefonum çalıyor. Arayan bir yakını için kan isteyen adam “Kan vermenize gerek kalmadı, teşekkürler” diyor. “Maalesef hastayı kaybettik. Hüngür hüngür ağlıyor. Ne diyebilirim ki o sırada. Hiç tanımadığım adını bilmediğim bir insan için kan vermeye gidiyorum. Adam ameliyat masasında kalmış. Nası oldu,nesi vardı, ne kadar yakınıydınız diye sorulmaz. Sorulmaz da sorulmaz. Cenaze varsa sadece susulur. Sizi anlıyorum da denilmez. Hepimiz biliriz ki ateş düştüğü yeri yakar.   “Allah rahmet etsin” dedim. Telefonda  yarım dakika karşılıklı  sustuk.  Adam teşekkür etti. Bense hiç bir şey yapamamıştım ki.  O sırada ben kan verseydim belki yaşamasına vesile olurdum diye düşündüm sonra bunun çok saçma bir fikir olduğunu fark ettim. Telefonu kapatınca arkama bakmadan oradan kaçmak istedim. Bir taksiye el ettim, bindim  yolda hep düşündüm iş, okul, hayata dair kafaya takılan  tüm sorunların manasızlığı dank etti kafama. Daha önce de defalarca etmişti ama. Bu sefer daha farklıydı.

Eve dönüp sahuru yaptıktan sonra hep bunu düşündüm. Bir kez daha hayatın ne denli kısa ve problemlerin ne kadar manasız olduğunu geçirdim aklımdan. Haklı olduğumu bilsem de aramda kırgınlık olan arkadaşlarımı aramak istedim. Sevdiğim kadınları aramak istedim. Yıllarca kader birliği yaptığım ama bir şekilde arama soğukluk giren dostlarıma gidip sarılmak istedim. Ne kadar çok şey istediğimde aklıma geldi. Onların neden bunu istemediklerini düşündüm. Hiç birini yapmadım. Belki de yapamadım.

Ali Mert Alan